Yaşanmaya devam edilen virüs salgını, insanlarda bazı duygu ve düşünceleri öne çıkardı. örneğin pek çok kişi, hasta olmaktan ve bu nedenle yaşamını yitirmekten korktu. ölüm, zaten başlı başına bir konu ögesi olarak bilinir. Bir başka kesimde ise hastalığın yaygınlaşmaması için yapılan sınırlama ve kısıtlamalar özgürlük ihlali olarak algılandı. Bunlar arasında gayet sağduyulu bakış açıları olsa da kendi sağlığına ve topluma karşı sorumluluklarına duyarsız olanların oranı hiç de az değildi. Kısmi serbestleşmenin başladığı şu günlerde bu duyarsızlığa, kayıtsızlığa ve başıboşluğa tanık olmayı sürdürüyoruz. Bu tür ‘bencil özgürlük’ davranışları, korkuların bile önüne geçebiliyor.
İklimin insan karakterinin oluşumunda ve davranış modelinin şekillenmesindeki etkilerini biliyoruz. örneğin Ekvator kuşağında bulunan ülkelerde yaşayanlarla Dünya’nın daha soğuk ülkelerinde doğup büyüyenler arasında bazı farklar var. İklim gibi karakterimizi ve yaşamımızı etkileyen başka faktörler de bulunuyor. Yaşadığımız toplumun kültürü gibi dış etmenler yanında korkularımız ve alışkanlıklarımız gibi içsel faktörler yaşam modelimizi biçimlendirip etkiliyor.
Bazı insanlar aydınlığı, kimleri karanlığı görürler. Yeni bir işe başlamak bazılarını korkutur, bazı insanlar ise gelecek başarının heyecanını duyarlar. İnsan yaşamının bilinen en belirgin korkularının başında, başarısız olma korkusu gelir. Hatta öyle ki; birçok örnekte başarısızlığın sadece bu korkudan kaynaklandığı görülür. Eğer başarısızlık korkusu insanın günlük yaşam modelinin bir parçası haline geldiyse, yaşamsal bir durağanlık ve monotonluk da hemen peşinden gelir.
Başarısızlık korkusunu yenmenin temel aracı, ailede ve okulda edinilecek eğitimdir. İnsanlara başarının veya başarısızlığın, bir girişimin olağan sonuçları olduğunu öğretmek zorundayız. Başarısızlıklardan korku üretmek yerine olumlu dersler çıkarmayı ve bu deneyimle yaşama modelimizi geliştirmeyi öğrenmeliyiz.
İnsana özgü korkulardan bir diğeri ise, bir yaklaşımın olumsuzlukla karşılanma korkusudur. önerinin reddedilmesi veya bir teklifin “Hayır” cevabını alacağı üzerine kurulu bir korkunun örneklerini pek çok kez yaşamışızdır. Bu korku, bazen bir saplantı haline geldiğinden, çok önemli yararlar sağlayabilecek bir fikrin heba olduğu birçok örneğe konu olmuştur.
Tabii ki; bu korkuların yok edilmesinde, öneriye muhatap olacak kişilerin de; öneriler karşısında adaletle ve sağduyu ile karar verecekleri izlenimini yaratmaları gerekir. Pek çok insandaki reddedilme korkusunun arkasında, yaşadıkları kötü deneyimler vardır. Aşırı otoriter ebeveynler veya kötü yöneticiler, kapalı veya olumsuz tutumları nedeniyle çevrelerindeki kişilerde bu türden korkuların kalıcılaşmasına katkı yaparlar.
İnsanlar arası iletişimin en basit araçlarından birisi konuşmaktır. Bu basit iletişim yolu da en bilinen korku kaynaklarından birisidir. Karşı cinsten birisi ile konuşurken zorlanan arkadaşlarınızı izlemişsinizdir. Kimisi, üst yöneticisiyle konuşamaz. Aile arasında bülbül gibi şakıyan bir yakınınızın, bir misafirlik ortamında gıkı çıkmadığını bilirsiniz.
Fikirlerin bir topluluk ortamında aktarılması, en yaygın korkulardan bir tanesidir. Yeterince birikimi olduğunu bildiğimiz bazı kişilerin, topluluk önünde konuşamadıklarına tanık olmuşuzdur. Görüşlerini birebir ortamda karşısındakine rahatlıkla aktaran bir kişinin, kalabalık bir grup karşısında konuşamadığını pek çok kez görmüşüzdür.
Topluluk önünde konuşma veya sunuş yapma konusundaki korkuya ilişkin olumsuzluklar, uygun çalışmalarla giderilebilir. Pek çok korku örneğinde olduğu gibi; bu durumda da öncelikle korkuyu yenmeyi istemek gerekir. Başarının anahtarlarından birisi, çözüme iyi niyetle ve sorumlulukla sarılmaktır.
Korku ile hareket etmek, –gerçekte böyle bir gözlem hiç yapılmamış olsa da, ‘teşbihte hata olmaz’ diyerek– devekuşu gibi kafayı kuma gömmektir. Tehlike anında kabuğuna çekilmeyi ve başına geleceklere razı olmayı daha baştan kabul etmektir. Korku, insanın özgürlüklerinin önündeki en önemli engellerin başında gelir. İnsan, korkularını yendikçe özgürleşir. Korku ile yapılan bir seçimi, insanın özgür tercihi olarak benimsemek mümkün değildir. özgürlük, insanın korkularıyla mücadele etmeye adım atması ile başlar.