AKP 'nin, son günlerde, sağlık hizmetlerine, özellikle de doktorlarla ilgili almış olduğu kararlar, bir kesim tarafından, tartışma konusu yapılıyor. Oysa halkımız, oylarıyla gecen dönemdeki hükümetin, ekonomik ve sağlık politikalarını beğendiğini gösterdi. Yeni dönemde de AK Parti iktidarı, bu politikaları devam ettirileceğine göre, halkın şikâyet etmeye ve İktidarın, ekonomik ve sağlık politikalarını da eleştirmeye hakkı yoktur.
Türkiye'de sağlık hizmetlerine, politik ve ideolojik yaklaşım, siyasi iradenin arzu ettiği şekilde oldu. Bilimsel veriler ve ülke ihtiyaçları, sürekli göz ardı edildi. Dünyada sağlık literatüründeki gelişim ve değişimlere ise itibar edilmedi Tedavi edici hekimlik, sürekli ön planda tutuldu. Oysa Türkiye'de, sağlık hizmetlerinin odak noktası, tedavi edici hekimlik değil, koruyucu hekimliktir. Yine dünyada, sağlık, genel bakımın, sadece bir parçası olarak algılanıyor ve beslenme, eğitim barınma ve temiz içme ve kullanma suyu gibi öğelerin, sağlığın minimum ön şartları olarak kabul görüyor. .
Ülkemizde yıllarca, sağlık hizmetlerinde odak nokta, tedavi edici hekimlik oldu. Sağlığı koruyucu ve geliştirici hizmetle ise, arka planda tutuldu. Türk insanı, kendi sağlığı ile ilgili kararlarda aktif rol alamadı. Siyasi iradenin, isteklerine razı olmak zorunda bırakıldı. Hülasa siyasi irade, sağlık sektöründe işine geldiği ve siyasi çıkarına göre hareket etti. Toplum olarak da tedavi edici ve ileri teknoloji gerektiren tedavi yöntemleri tercih ettik. Sağlık sistemindeki yanlışlıklardan dolayı da, bu hizmetlere kolayca ulaşıldı. Sonuçta da hem hasta insanımız, hem de sağlık kurum/kuruluşlarını güç durumda bırakıldı.
Hasta olmadan önce, hastalığa karşı tedbirli olmak insan sağlığı açısından çok önemlidir. Tedaviden sonraki durum, hiçbir zaman sağlamlıktaki durumla aynı olamaz, Tedavi masrafları, hastalıktan korunma masraflarının kat kat üstündedir. Hastalık hali, geçici bile olsa, kişiye birtakım ağrılar, acılar ve sıkıntılar yaşatır ki bu durum kişiyi mutsuz kılar ve daima normalin üstünde bir ölüm riskine sahiptir. Hastalık yalnız hastaya değil çevresini de mutsuz eder. Onun için de insanları hasta olmadan tedbir almak gerekir. Bunun yolu da "KORUYUCU HEKİMLİK" tir.
Öte yandan siyasi irade, Temel Sağlık Hizmetleri, temiz içme ve kullanma suyu eğitim ve benzer hizmetlerde bulunan, tıp mesleği dışındaki mesleklerle işbirliğine açık olmamıştır. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak kaynaklar, koruyucu hekimlikten çok tedavi edici hekimliğe, kırsal alandan çok, kentsel alana yoğunlaşmış, bu durumdan en çok faydalanan, grup ise, sosyal, politik ve ekonomik gücü elinde bulunduran elit olmuştur.
Ayrıca kırsal kesime yönelen ve sağlık sektöründeki, yanlışlıkları ortadan kaldırmak için uğraş veren yöneticilerde, bilerek veya bilmeyerek, bazı kesimlerden eleştiri aldı. Nitekim sağlık müdürleri, taşraya gönderdiği hekimlerden dolayı tepki ve eleştiri aldı. Oysa bu hekimlerimizin ilçelere gönderilmesi, halkımızın sağlığı açısında bir zorunluluktu.
Ülkemizde ve Eskişehir'de, sağlık problemlerinin altında yatan temel neden, genelde tüm kaynakların dengesiz dağılımıdır. Bu durum düzeltilmeden, yani toplumdaki genel eşitsizlik öğeleri yok edilmeden, sağlık alanında hiçbir gelişmenin olumlu sonuç vermesi de mümkün değildir.
Diğer bir gerçekte, her alanda olduğu gibi, sağlık sektöründe de icraata yıllardır, "politik" ve "elit" güçler egemendir. Yasalar, yönetmelikler, hatta yöneticilerin ilkeleri vardır. Ancak, bunları uygulamak ve tavizsiz gündemde tutmak veya sağlık sektöründe işleri, hakkaniyet ve eşitlik içinde yürütmekte de çok zordur.
Görevini, mevzuata uygun ve hakkaniyet ve eşitlik içinde yürüten yöneticiler, "politik" ve "elit" güçleri karşısında bulur. Bu güçler karşısında, fazlada bir seçeneği de yoktur. Ya isteklerini yaparak görevde kalacak, ya da doğru bildiklerinde taviz vermeyerek, görevden alınmayı göze alacaktır.
Ülkemizde, sağlık sektöründe ortaya atılan kaynak kıtlığı, finansman eksikliği gibi sorunların aslında buzdağının üzerinde gözüken sorunlar olduğu bir gerçek Analiz için de ideolojik ve politik öğelerin, göz önüne alınması gerektiği de ortada.
Türk toplumuna, sosyal adalet, eşitlik, toplum katılımı gibi, ilkelere önem veren ve bunu kağıt üzerinde bırakmayıp, uygulamaya geçiren, bir görüşün egemen olması durumunda, toplum sağlık statüsünün, yükseltilmesi konusunda, ciddi ve önemli adımlar atılmış olacaktır. Aksi halde sağlık sektöründeki sorunlara, her geçen gün bir yenisi eklenecek
KORUYUCU HEKİMLİK
AKP nin, son günlerde, sağlık hizmetlerine, özellikle de doktorlarla ilgili almış olduğu kararlar, bir kesim tarafından, tartışma konusu yapılıyor. Oysa halkımız, oylarıyla gecen dönemdeki hükümetin, ekonomik ve sağlık...