Genel seçimlerde, çiftçiye mazotu 1500 liradan vermesi, tartışma konusu oldu. Özellikle de İktidar partisi, mazot vaatlerine karşı çıktı. Oysa aynı fiyatlarda, yatlara ve gemiler mazot veriliyor. Çiftçiye verilmesinin, ülke için, ciddi yararı olacak.
Siyasi partiler, yıllardır kırsal kesimin oylarını alabilmek için, çiftçinin girdileri ile ilgili vaatlerde, bulundular. Ancak çiftçiler tarafından bu tür vaatler, pek dikkate alınmadı. Onlara göre, çiftçilerin gidilerden, daha da önemli ve öncelikli sorunları var. Bugün kırsal kesimin en önemli sorunu," GİZLİ İŞSİZLİK VE DÜŞÜK PRODÜKTİVİTE" dir.
Ayrıca çiftçiye, ne verilse hakkıdır. Türk toplumunu, bugünler köylünün
Fedakârlıkları getirdi. Nitekim Büyük Önder ATATÜRK, "...Memleketimiz, şu iki şeyin memleketidir: Biri çiftçi, diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve çok iyi asker yetiştiren bir milletiz. İyi çiftçi yetiştirdik; çünkü topraklarımız çoktur. İyi asker yetiştirdik; çünkü o topraklara göz diken düşmanlar fazladır" uyarısında bulunmuş ve Türkiye' nin gerçek sahibi ve Efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve layık olan köylüdür." diyerek uyarıda bulunmuştu.
1980'li yılların, başında itibaren, tarım ürünlerinin ithalatına yönelik politikalar tercih edildi. Yine o yıllarda, siyasi otoritenin, bu kararına, çiftçilerimizden, Ziraat Odalarından, ne de diğer çiftçi örgütlerinden tepki gelmedi. Üstelik Özal hükümetlerine, destek verildi. Dünyada, tarım ürünlerinde, kendi kedine yeterli yedi ülkeden bir olan Türkiye, tarım ürünleri ithal eden ülke durumuna geldi.
Türkiye'de, son yıllarda, yanlış tarım politikaları nedeniyle, hububat başta olmak üzere, bazı meyve üretiminde, düşmelere neden oldu.
Türk tarımına, en büyük zararı siyasi iktidarların almış olduğu yersiz ve haksız kararlar ve bu kararlar karşında, "ZİRAAT ODALARI" nın tutumu da etkiledi. Hal böyle iken, tarımdaki üretim düşüklüğünü küresel ısınma ile eşdeğer tutmak, bahane ve kamuoyunu aldatmaktan başka bir şey değildir.
Kırsal kesimdeki diğer bir tehlike de, "EROZYON" dur. Bu yolla yılda, 1.4 milyon ton verimli toprak yok oluyor. Her yıl, KKTC kadar, bir toprağı kaybediyoruz. Erozyonun önlenmesi için mutlaka mera ıslah çalışmalarına ve ağaç dikimine hız verilmeli, mevcutları da en iyi şekilde korunmalıdır. Bu alanlarda, diğer sivil toplum örgütleri, mücadele ederken, Ziraat Odalarından, arzu edilen çalışma yok.
Tarım alanları ve gerçekleştirilen sulama kanalları, hızla yok ediliyor. Rant uğruna, son 20 yılda, bu şekilde yok olan tarım alanları, 400 bin hektarın üzerindedir. Başka bir değişle, Seyhan sulamasını 4 katı, Manisa sulamasının 20 katı, Eskişehir sulamasının da 25 katına eşit ama tablo karşısında da Ziraat Odalarından ses yok.
Ayrıca Türkiye'de, köylüyü destekleme girişimleri, devede kula oldu. Bu alanda da Ziraat Odalarının, ciddi bir mücadele verdiği söylenemez. Oysa batı ülkelerinde çiftçinin genel nüfusa oranı %5-6 arasındadır. Bizde ise bu oran, %40'ın üstündedir. AB'de çiftçi nüfusu, aktif nüfusun %5'i olurken, AB'de bütçesinden ayrılan pay,%46'dır. Yani AB'de bütçesinin yarıya yakın kısmı, tarım kesiminin desteklenmesine ayrılmıştır. Buna rağmen de, AB bu desteklemeyi, yetersiz görmektedir.
XXI. yüzyılda, organik tarım ön plandadır. Organik tarım, AB'de de hayat felsefesi haline gelmiştir. Ayrıca da AB' sürecinde, ürüne bağlı destekten, bölge ve çiftlik bazlı desteğe geçilecektir. Bazı ürünlerinde üretimine, son verilirken, bazıları da desteklenecektir. Sebze ve meyve üreticileri ise, bu süreçte en az etkilenen kesim olacaktır
Ülkemizde, tarımsal işletmeler küçük, araziler çok parçalı, sulama, örgütlenme, işleme, depolama, pazarlama ve finansman yetersiz, kırsal nüfusun yaşlanması en önemli sorunlardır. Ayrıca tarım, özellikle girdi fiyatlarındaki artıştan olumsuz etkileniyor. Gübre, mazot, tohum, elektrik gibi girdi fiyatlarının yüksekliği çiftçiyi zorluyor.
Sektör, mazot ve elektrik olmak üzere, tarımsal girdilerde, daha fazla vergi indirimi ve destek bekliyor. Türk tarımı, AB Ortak Tarım Politikası'na dâhil olunduğunda, yağlı tohumlar ve mısır ile et ve süt olumsuz etkileniyor. Nitekim haksız kararlar, pancar üretimi ile çiftçiyi zor durumda bıraktı. 1998 yılında, ülkemizde pancarın üretimi, yılda 22 milyon tondu. Bugüne ise 14 milyon tonun altına düştü.
Aslında tarım sorunları, siyasilere bırakılmayacak kadar önemlidir. O nedenle de çitçiler ve çiftçiye yönelik sivil toplum örgütleri, özellikle de "ZİRAAT ODALARI", çiftçilerin sorunlarının çözümü için, ellerini taşın altına koymak zorundadır. Çünkü her alanda hak verilmez alınır.
KÖYLÜYE SAHİP ÇIKILMALI
Genel seçimlerde, çiftçiye mazotu 1500 liradan vermesi, tartışma konusu oldu. Özellikle de İktidar partisi, mazot vaatlerine karşı çıktı. Oysa aynı fiyatlarda, yatlara ve gemiler mazot veriliyor. Çiftçiye verilmesinin, ülke için,...