Lafla yürüyen gemi yaptık Eskişehir'de...

30 yılı aşkın bu mesleğin içindeyiz.30 yılı aşkındır bir “Eskişehir üretim üssü” hiyakesi anlatılır bu şehirde.-“Eskişehir’de her türlü üretim altyapısı var”-“Eskişehir’de müthiş bir insan kaynağı var”-“Eskişehir’de...

30 yılı aşkın bu mesleğin içindeyiz.
30 yılı aşkındır bir “Eskişehir üretim üssü” hiyakesi anlatılır bu şehirde.
-“Eskişehir’de her türlü üretim altyapısı var”
-“Eskişehir’de müthiş bir insan kaynağı var”
-“Eskişehir’de üretim adına ne ararsan var” türküsü söylenir 30 yıldır…
Türküden sonra hemen nihavent makamına geçilir ve…
-“Bu şehir Tank üretir”
-“Bu şehir helikopter imal eder”
-“Bu şehir uçak motorunu gözü kapalı yapar”
-“Yerli otomobil bu şehir için çocuk oyuncağı”
-“İlk yerli uçak yapılsa yapılsa ancak Eskişehir’de yapılır” şarkıları başlar.
Benim duyduğum 30 yıldır bu türküler ve şarkılar hiç susmaz.
öncesi de vardır muhakkak ama 30 yıldır bu şehirde lafla yapmadığımız, sözde gerçekleştirmediğimiz hiçbir üretim kalmamıştır.
Yeri gelir Tülomsaş Tank, Helikopter, Hızlı Tren falan yapar.
Yeri gelir TEİ Yolcu uçağı ve jet falan yaptığı olur.
Yeri gelir organizede füze başlığı, yeri gelir Muttalip’te fırlatılan uydular yapılır.
Bereket Eskişehir’de deniz yok.
Olsa, Denizaltı, Uçak gemisi, Transatlantik falan da yapılacak.
Anlayacağınız…
30 yıldır söylenilenlere inanırsanız, uzay gemisi yapmaya ramak kalmıştır Eskişehir’de…
Bizler…
30 yıldır bu türkü ve şarkıları dinledik bu şehirde.
30 yıldır bu türkü ve şarkılarla avutuldu Eskişehir.
Ne bir Tank gördük yapılan ne de bir Helikopter…
Ne bir Hızlı Tren yapıldığına şahit olduk ne de bir uçak motoruna.
Fakat bol bol türküsü ve şarkısını dinledik “yaparız-ederiz’in”
Bol bol vaadini duyduk “yapılacak-edilecek” lerin.
En çok da iktidarlar ve siyasiler söyledi bu türkü ve şarkıyı…
Kendileri söyledi kendileri dinledi.
Biz de şehir halkı olarak o türkü ve şarkılara tempo tuttuk oturduğumuz yerden.
Aynı türkü ve şarkıyı yıllarca söylemekten ne onlar bıktı, ne de biz dinlemekten usandık.

Her defasında…
-“Şunu üretiriz, bunu yapabiliriz” denildikçe “Belki bu defa doğru çıkar” diye düşündük kendi kendimize ama…
Bu arada hüsrana da alıştık.
Sonuç olarak…
Biz bu şehirde 30 yıldır “Biz onu da yaparız-bunu da yaparız” diyenlere rağmen hiçbir şey yapamayıp, hiçbir şey üretemedik belki ama…
Laf ile peynir gemimizi de herkesten daha iyi yüzdürdük…

Ayrıca…
Denizimiz olsaydı, peynir taşıdığımız gemiyi de en iyi biz yapardık…
Ne diyelim? Bu da bizim tesellimiz olsun!


.....


Bu fotoğraf cuk oturmuş…


Caddelerimiz, sokaklarımız sürekli değişir…
önce malzeme dökerler…
Aradan 2-3 yıl geçince, üzerini kilit taşla döşerler…
Aradan 2-3 yıl daha geçer, bu kez kilit taşın üzerini asfaltla kaplarlar…
Asfalt 2-3 yıl içinde yıpranır. çünkü iyi ve sağlam dökülmemiştir.
Yıpranan asfaltın üzerini hiçbir işlem yapmadan tekrar kilit taşla kaplarlar.
Yine iyi ve sağlam döşenmediği için taşlar 2-3 sene içinde yerlerinden oynar.
Bu kez yeniden asfalt, 2-3 sene sonra yeniden kilit taşı.
Böyle devam eder gider…
üst üste aynı işlem tekrarlandığı için, 20-30 yıl önce pencerenin bir metre altında olan asfalt, aynı evin penceresi ile neredeyse aynı hizaya gelir.
İşte bu durumu bir fotoğraf üzerinde anlatmış bir vatandaş.
Fotoğraf, yıllardır vaz geçilmeyen uygulamayı anlatmak için adeta cuk oturmuş…


.....


Bu aynı zamanda Eskişehir’in sosyal yaşamına algılanan tehditin tepkisidir…


-Sosyallik belki de bu şehirde yaşayanların en büyük ortak alışkanlıklarının başında gelir.
-Bu durum aniden ortaya çıkan bir durum da değildir üstelik.
-Şehirde sosyal yaşama olan tutku ve alışkanlık, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren edinilmiştir.
-Anadolu’nun birçok şehrinde kadınlar etek dahi giyemezken, Eskişehir’in Bademliğinde kadınların mayolarıyla havuza giriyor olması ve bu durumun şehirde yadırganmayıp, tepki görmemesi buna en somut örnektir.
Yine…
-Anadolu’nun bir çok kentinde sinemalar “Gavur icadı” olarak tanımlanır ve gidilmesi “günah” şeklinde tanımlanırken, Eskişehir’in yazlık-kışlık sinema ve tiyatrolarla dolu olması bir başka somut örneği oluşturur.
-Şu da bir gerçektir ki, son 15-20 yıldır hayata sosyal projeler Eskişehir’deki var olan sosyal yaşamı en üst seviyeye taşımıştır.
Sonuç olarak:
-Sosyal bir şekilde yaşamak: Eskişehirlilerin sevdiği, benimsediği, alıştığı ve kaybetmesi halinde mutsuz olacağı bir olgu halini almıştır.
-Eskişehirli alıştığı sosyal yaşama tehdit olarak gördüğü her hareketin karşısında yer alır.

çünkü…
-Şehrin sosyal yaşam alanında elde ettiği kazanımların kaybedilme korkusunu sürekli içinde taşır.
İşte…
-Yılmaz Büyükerşen’in uğradığı saldırı sonrasında şehirde oluşan tepki ve sahiplenme duygusu, Büyükerşen’e duyulan sevgi ve saygı kadar, sosyal hayatına tehdit gördüğü mafya ve çete gibi oluşumlara karşı çıkma hassasiyetidir.
Bu tepkinin bu denli yüksek olmasının nedenlerinden biri Büyükerşen’e sahip çıkıldığıysa, diğeri de Büyükerşen’in inkar edilemez katkısının olduğu Eskişehir’in sosyal yaşamına sahip çıkılmasıdır.


.....


Biraz da gülmek lazım


Temel Askerlik yaptığı bölükde hiç anlaşamadığı çavuşla başı oldukça dert de…
çavuşu, Temele Şunu yap bunu yap diye sürekli talimat verir ama yaptığı iş bir türlü çavuş tarafından beğenilmezmiş.
Sonra bir gün çavuşu; Temele demiş ki:  “Git nizamiyenin kapısına, bugün karakol komutanı gelecek, gelir gelmez mutlaka haberim olsun” der!
Ve Temel gider 1-2`saat bekler Kapıdan içeriye makam aracı girer! Temel sorar askerlere “bu kim?”
Derler ki karakol komutanı...
Hemen makam arabasının yanına varır ve cami tıklar.
 Komutan; Otomatik camı indirir ve sorar “Buyur asker”
Temel sorar “siz komutan mısınız”
“Evet” der komutan.
 Temel derki, “vallahi b...ku yedin, çavuş seni bekliyor.”

Haberleri