Lanet üzerimize mi çöktü ne?

Mitolojik bir hikâyedir anlatacağımız.
Tanrı Apollon Kassandra isimli bir kızı görür ve çok beğenir.
Kendisiyle birlikte olma karşılığında kıza "geleceği görme" meziyeti vereceğini vaat eder.
Kızın amacı rahibe olmaktır.
Sırf bu yüzden geleceği görmek adına kabul eder bu teklifi.
Apollon ona geleceği görme meziyetini verir.
Ancak kız söz verdiği gibi Apollon ile birlikte olmaz. Rahibe olmayı seçer.
Apollon buna çok sinirlenir. Kandırılmayı içine sindiremez.
Kızı lanetler. Lanete göre; Kassandra geleceği görecek ama kimseyi buna inandıramayacaktır artık.
Nitekim...
Kız Truva Savaşı'nı ve savaşın sonucunu görmesine rağmen kimseyi gördüğü şeylerin yaşanacağına inandıramaz.
xxx
Bu köşede sık sık...
-"Esnafın biri, dükkânının önü kapanmasın diye dubalar koyup araç parkını yasaklıyor."
-"Aynı esnaf, yayalar yürüsün diye yapılan kaldırımın üzerine ne kadar buzdolabı ve stant varsa koyuyor.?"
-"-İnşaat yapan bir müteahhit, inşaatına beton dökmek için, hem de günün en hareketli saatlerinde koskoca sokağı kapatıyor."
-"Fırıncı, dışı artık çamur bağlamış kasalarla ekmek taşıyor."
-"Trafiğin en yoğun olduğu caddelerde ticari araçlar mal indirip, trafiği felç ediyor"
-"Tramvay güzergâhında araçlar fink atıyor"
-"Şehir merkezinden kaldırılan resmi Kurum binaları götürülüp yine şehir merkezine konuluyor"
-"Şehrin uzağına taşınan Resmi Kurumların boşalttığı binaya başka bir Resmi kurum getirilip oturtuluyor"
-"Zaten sıkışan kent merkezinde ki 5 km lik alana 5 Otel 3 Alışveriş merkezi sıkıştırılıyor"
-"Odunpazarı ve İstasyon meydanlarını otoparka çevirip, sonra da meydan yapabilmek için uğraş veriliyor"
-"Demiryolunun yer altına alınmasıyla üzerinde oluşan bulvar son derece çirkin düzenleniyor?"
-"Havacılığın merkezi olan bir kentte Uçak seferleri neden olmuyor"
-"Yeni stadyum mevcut Atatürk Stadının olduğu yere niçin yapılmıyor"
Diye soruyoruz ya...
Bu sorunların Eskişehir'deki yaşamı her geçen gün daha da olumsuz hale getireceğini ifade ediyoruz ya...
Bu sorular cevap bulmadan şehirdeki yaşamın düzene girmeyeceğini söyleyip geziyoruz ya...
Nafile uğraşıyoruz.
Çünkü...
-"Adın Reşit, kendin söyle kendin işit" misali, kendimiz söyleyip kendimiz işitiyoruz.
Zira...
Söylediklerimizi takan yok.
Kenti yönetenler, ya bize inanmıyor ya da yukarıda sadece bazılarını yazdığımız tüm bu sorun ve soruları "yokmuş" gibi görüyor.
Saydığımız sorunları "Yokmuş" gibi görüp algılamalarına imkan yok.
Çünkü...
Çoğunu bizzat kendileri de yaşayıp şahit oluyor.
O halde karar verdik, bize inanmıyorlar.
Ne diyelim?
"Kendi kendimize Kassandra'nın laneti üzerimize mi çöktü acaba?" diye düşünmeye başlıyoruz.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Bir daha sorma gereği duyduk ne yapalım?

Eskişehir'e Üçüncü Üniversite seçim vaadi olarak verildi.
Seçim kazanılmasına rağmen 5 yıl yerine getirilemedi bu vaat.
Bir sonraki seçimin de vaadi oldu Üçüncü Üniversite.
Nitekim...
Vaadin verilmesinin üzerinden 6-7 yıl geçti.
Sonuçta, Eskişehir'e kurulacak olan İleri teknoloji Üniversitesi ile ilgili kuruluş aşamasında gereken prosedür tamamlandı.
Bu prosedür haliyle bir hayli zaman aldı.
Sonuç olarak.
Eskişehir'in Üçüncü Üniversitesi Bakanlar kuruluna sevk edildi.
Eskişehir teknoloji Üniversitesi'nin Bakanlar kuruluna sevkini geçekleştiren dönemin Milli Eğitim bakanı Nabi Avcı "Bu iş tamam inşallah" dedi.
Buraya kadar biliyoruz süreci.
Devamında...
Bakanlar kuruluna sevk edilen Üçüncü Üniversite ile ilgili mesele, Meclis Milli Eğitim komisyonunda görüşülecekti.
Ardından...
Komisyonda görüşülen Üçüncü Üniversite Meclis genel kuruluna gelecekti.
Sonrasında da...
Mecliste kabul edilecek Üçüncü Üniversite hayata geçirilecekti.
İşte bu aşamalarla ilgili sürecin ne olduğunu pek bilemiyoruz.
-Eskişehir ileri teknoloji Üniversitesinin kurulması için Bakanların imzasına açılan süreç tamamlandı mı?
-Konu, milli Eğitim komisyonunda görüşüldü mü?
-Görüşülen konu meclis genel kuruluna geldi mi?
Galba henüz bu söylediklerimiz olmadı.
Olmadığı için de insanlar merak ediyor.
Merak ettikleri için de bizi arayıp soruyor.
Biz de bu süreci bilmediğimiz için bu şekilde yazıp, soruyoruz.
"Acaba bir cevap veren olur da meraklılar aydınlanır mı?" diye...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Hani "Üzerimden tren geçti" derler ya...

Başına son derece kötü bir olay gelen kişi bunu karşısındakine anlattığında ve karşısındakinin de anlattığı olayı önemsemeyip "Boşver" dediğinde tepki gösterip:
-"Ne diyon kardeşim sen? Nasıl boş vereyim? Üzerimden tren geçmiş, sen kalkıp "boş ver" diyorsun" der.
Karabayır Bağlarından 25 Binlik planlarda tren yolu geçmesi de Karaayırlılar için böyle bir olay işte.
Bir sabah kalkıyorlar, mahallelerinin ortasından trenin geçtiği bir plan ile karşılaşıyorlar.
Olacak şey değil.
Toplanıp "Bu nasıl iş? Bu nasıl mantık?" diye soruyorlar.
Bereket hem büyükşehir belediye başkanı hem de mecliste çoğunluğu bulunan AK Parti'nin il başkanı çıkıp da, "Meseleyi mecliste çözeriz" diyorlar da iş biraz rahatlıyor.
Her ne kadar yapılan açıklamalarla iş biraz rahatlamış görünse de Karabayır'lıların üzerinden tren geçti bir kere.
O yüzden.
Mesele mecliste halloluncaya kadar pek rahat edeceklerini zannetmiyoruz.
Umarız hem büyükşehir belediye başkanı hem de AK parti üzerine düşeni yapar da, planlamadaki bu mantıksızlık giderilir.
Aksi takdirde, tren gerçekten Karabıyırlıların üzerinden gerçekten geçecek ve geri dönülmeyecek mağduriyetler yaşanacak.
***
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM

Bir Fransız, bir Alman ve bir Türk müzede "...Adem ve Havva Cennet Bahçesinde" tablosuna bakıyorlarmış:
Alman,
"Bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? Adem ile Havva mutlaka Alman olmalı." demiş.
Fransız, Alman'a karşı çıkmış:
"Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı.Bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz Fransız olmalılar."
Türk, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını vermiş:
"Bunlar kesin Türk'tür. Üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok, ama hala kendilerini cennette sanıyorlar."