Aslında bu hikâye çok eskiye dayanıyor.
Kurtlar Vadisinden tutun da Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaza kadar uzanan bir öykü…
Hayranlık oradan geliyor.
Güçlünün beline dayadığı silahlarla etrafına “korkusuzluk” salmasından…
Bizim halkımız sever böyle şeyleri…
Korkusuzluğun güçle birleşimi hoşuna gider.
“Ölümsüz” hissettirir insanoğlunu…
Son zamanlarda mafya dizilerindeki izlenme oranı artışının nedenleri ise tam olarak budur.
Bir erkek elinde çiçeklerle sevgisini anlatmaya kalksa ilgi görmez de sevdiği kadın için ölümü göze alarak silahlarla etrafına ateş atsa, vursa kırsa, hırpalasa reytingler tavan yapar…
Sevgi neden şiddetle kıyaslanır?
Ya da ölçüdür bilinmez.
Sevgin ne kadar şiddetliyse karşı cinse olan aşkın daha bir gözde haline gelir.
Son zamanlarda dikkat ettiğim konuların başında bu oluyor.
İnsanımızın “şiddete” olan merakının yanı sıra…
Şiddete olan eğilimi de…
Aslında diyorlar ya mafya dizileri insanların psikolojisini etkiliyor, şiddete eğilimi arttırıyor diye…
Ben tam tersini düşünüyorum.
İnsanların “şiddete” olan eğiliminin farkında olan senaristler dizinin kurgusunu buna göre yapıyorlar ve seyircinin beğenisine sunuyorlar.
Müşteri neyi sipariş ederse onu alır.
Bu medya dünyasından da aynı bu şekildedir.
Kafamızdaki şiddeti aşabilirsek toplum daha çekilir bir hale gelecektir.
Buna da sevgiden başlayacağız.
Sevginin içinden şiddeti çıkaracağız.