Mandalar günün büyük bölümünü suyun içinde geçirir…
Güneşin o kavurucu sıcaklığını sırtında hissetmek istemezler.
Tek çare yaprakları su kenarına sarkan Söğüt ağacı dallarının gölgeleri altına sığınmaktır.
Böylece hem suyun içindedirler hem de Söğüt ağacı dallarının oluşturduğu gölgesinde.
Kısacası…
Mandanın söğüt dalına yuva yapması işte tam da bu durumu anlatır.
Manda, derisi kalın bir hayvandır…
Ama aynı durum incecik derisi olan yavruları için geçerli değildir…
O suyun içinde ve Söğüt dallarının altındaki gölgede keyif çatarken suyun dışındaki yavrusuna sinekler üşüşmüşse, onun da adı "Yavrusunu sinek kapmış" olur…
Köpek ısırmasına nasıl "Kapma" derse Anadolu insanı, sinek kapması da odur işte..
Hani kent insanları, cümlenin şekline bakıp türküyle ve türküyü yakan köylülerle hala dalga geçerler ya gülerek…
Bu türkü köylünün yerel ağızdan bi haber olan kentliyle dalga geçmesidir aslında.
Türküde geçen:
“sabahleyin erken çifte giderken, aman aman öküzüm torbadan düşmüş, gördün mü?” dizesi, sabahleyin yollara düşen çiftçinin, yürürken aynı anda karnını doyurması için ağzına bağladığı yem torbasının yolda düştüğünü…
“tridine tridine tridine bandım, bedava mı sandın, para virip aldım” dizesi, halktan vergi toplayan zalim bey yüzünden çiftçinin ekmeği suya bandırıp tirit yaparak karnını doyurabildiğini…
“sabah ezanını okurken aman aman, müezzin minareden uçtu gördün mü?” dizesi de, o zalim bey’den yana tavır koyan imamlara yapılan bir eleştiridir.
Kent insanı bu Kastamonu türküsünü her dinlediğinde, sözlerinin saçmalığına gülerken, Anadolu insanı da bu ağzı bilmeyen kent insanına güler…
xxx
Şimdi gelelim durup dururken bu yazıyı niçin yazdığımıza…
Büyükşehir Belediyesi, Bozan Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile imzaladığı protokol ile Alpu’ya 50 adet manda hibe etmiş.
50 adet manda, Büyükerşen’in de katıldığı bir törenle Alpu’lu çiftçilere teslim edilmiş.
Sosyal medya üzerinde bu konuyla ilgili alaycı bazı paylaşımlara rastladık…
Hangi partinin taraftarı olduğunu söylememize gerek olmayan bazı paylaşım sahipleri, yukarıda bahsettiğimiz türkü sözleriyle Büyükerşen’i eleştirip “Galiba mandaları söğüt dalına çıkartacak” gibi mizahı da katleden paylaşımda bulunmuşlar…
İşte bu arkadaşların bu tür hiciv yoksunu paylaşımlarını görünce türkünün gerçek hikayesini ve dizelerinin gerçekte ne söylediğini anlatmak geldi aklımıza.
En azından bunu bilsinler istedik…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Gezen değil duran…
Başlığı okuyup tavuklardan falan bahsettiğimizi zannetmeyin sakın!
Seçim araçları ile ilgili bir meseleyi anlatmak istiyoruz.
Efendim!
Bundan önce yapılan seçimleri hatırlarsınız.
Partilerin ve adayların fotoğraf ve sloganlarıyla giydirilen araçlar, Eskişehir’in cadde ve sokaklarında adeta fink atardı.
İkide bir şehrin en kalabalık caddelerinde adeta link seferi yaparlardı insanların görmesi için.
Bu seçim öncesi tam tersine bir durum yaşanıyor.
Seçim araçları önceki seçimlerde olduğu gibi parti ve aday fotoğraf ve sloganlarıyla giydirilmiş.
Tek fark, önceki seçimde sürekli dolaşan araçlar bu seçim öncesinde olduğu yerde sabit duruyor.
Eskiden, insanlar görsün diye dolaşan araçlar, “İnsanlar dolaşırken gelip görsün” vaziyetine düşmüş.
Her biri trafik akışının en fazla olduğu yolların kenarında adeta bilboard olarak kullanılmaya başlanmış.
Bunun tek bir nedeni var, o da akaryakıt parası…
Ne diyelim?
Ekonomik kriz seçim araçlarının işlevini de böylece değiştirmiş…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Koltuğa oturan bazen göremez...
Eskişehir’i yöneten seçilmiş ve atanmışları uyarıyoruz bazen.
Yaptıkları bazı uygulamaların yanlış olduğunu söylüyoruz.
Bizim gibi, çoğu meslektaşlarımız da benzeri uyarılarda bulunuyor.
Fakat…
Koltuğa oturan her kim olursa olsun, çevrelerini sıkı sıkıya sarıp sarmalayanların oluşturduğu çemberden olsa gerek, gerçeği bir türlü göremiyor.
Ya da görmek istemiyor.
çünkü…
çevrelerinde olan insanlar, kendisi ne yaparsa yapsın "Doğruyu yaptınız" diyor.
Meslek yaşamımız boyunca, birçok makam sahibi insanı uyardığımız olmuştur.
Bir tanesi de çıkıp;
-"Doğru söylüyorsun, ben yanlış yapmışım" demedi.
Taa ki, oturduğu koltuğu kaybettikten sonra anladı gerçeği.
O zaman da iş işten geçmiş oldu.
üstelik.
Biz ve bizim gibilerin uyarılarına zamanında kulak asmadığı ve yanlışta ısrar ettiği için kaybetti altında ki koltuğu.
O yüzden, bugünkü yazıyı Eskişehir’i yöneten ve altlarında koltukları olan kişileri bir kez daha uyarmak için kaleme aldık.
Netice itibarıyla…
Koltuklar kimseye baki değil.
Ancak…
Koltuğa oturan, o koltukla mezara gideceğini düşünüyor.
Bu yüzden de, olabildiğince yanlış yapıyor.
Dahası…
Yaptığı yanlışı birileri söylemesine rağmen inanmazken, çevrelerini sarıp sarmalayan insanların "Siz en doğrusunu yaptınız" sözlerine inanıyor.
çünkü…
Yanı başında olanlar, yanlış olduğunu bilse de her zaman doğru yaptığını söylüyor.
Şimdi bu yazıyı okuyup; "Kimi kastediyorsun?" diye soracaksınız…
Hiç boşuna yorulmayın çünkü yazı o,şu ya da bu için yazılmadı.
Zaten çoğu koltuk sahibi aynı durumda değil mi ki İsim verelim…
Ama: şöyle bir bakın çevrenizdeki yönetici pozisyonunda olan insanlara
Kendilerinden çok, sürekli olarak çevresinde bulunanlar eleştiriliyor.
En çok onlar eleştiriliyor.
çünkü…
En çok onlar yanlış yaptırıyor…
.....,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Biraz da gülmek lazım
Adam, avlanmanın son derece yasak olduğu, yakalanınca çok yüklü para cezalarının kesin uygulandığı milli parkta, göl kenarında, kucağında kocaman bir balık ile parkın polis müdürüne yakalanmış..
"Avlanma izniniz var mı?.." diye sormuş, polis müdürü..
"Yok.." demiş adam, "Gerek de yok çünkü bu balığı ben evimde besliyorum.
Her gün buraya gelip gölde bir müddet yüzdürüyorum, ıslık çalıyorum dönüp geliyor, alıp eve götürüyorum.."
"Tamamen palavra..!" demiş polis müdürü, "Balıklar bu dediğinizi yapamaz.." "İnanın bu gerçek efendim.. İsterseniz göstereyim.."
"Tamam.. Görelim bakalım.."
Adam balığı gölün derin sularına bırakmış, aradan birkaç dakika geçmiş, polis müdürü adama dönüp "Evet?" demiş
"Evet ne?"
"Ne zaman geri çağıracaksın?"
"Neyi?"
"Balığı.."
"Hangi balığı?.."