Masada olan masada kalıyor yahu!

İçki içmeyi pek beceremeyiz…İkinci dubleden sonrasını hatırladığımız gün pek yoktur…Galiba bu iş bünye meselesi… O bir-iki duble bile, hem o gecenin sonunda hem de ertesi gün ciddi rahatsızlık verir bedenimize.Buna rağmen...

İçki içmeyi pek beceremeyiz…
İkinci dubleden sonrasını hatırladığımız gün pek yoktur…
Galiba bu iş bünye meselesi… O bir-iki duble bile, hem o gecenin sonunda hem de ertesi gün ciddi rahatsızlık verir bedenimize.
Buna rağmen içki masalarına severek otururuz.
Hani “Mezeci” derler ya, işte tam da bize uygun bir tanımlamadır bu.
Ne yalan söyleyelim, masada keyifle içen ve gecenin sonunda o masadan küçücük bir yalpa dahi yapmadan kalkan insanlara da imreniriz.
çoğu zaman “Keşke öyle keyfini çıkarta çıkarta içebilsek” dediğimiz olmuştur…
Yukarıda da söyledik…
İçki içmeyi beceremeyiz ama içki masasında olmayı severiz…
çünkü…
İçki masaları sanal alemin bir anlamda somut mekanlarıdır…
İnsanların davranış ve kişiliklerinin ortaya çıktığı masalardır…
Masada bulunan insanların, içkiye başladığı an ile son dubleyi içtiği an arasında geçen 4-5 saat zarfında, 3-4 ayrı kişiliğe sahip olduğu çıkar ortaya…
İçkiye başlandığında, birbirine methiyeler düzenlerin, son dubleler içildiğinde hakaretlerine şahit olursunuz…
Kısacası…
İnsanların gerçek kişiliklerinin eninde sonunda ortaya çıktığı yerlerdir içki masaları…
Gece, içki masasında verilen sözlerin ertesi gün hükmü olmaz…
Gece, içki masasında yapılan alışveriş ertesi gün unutulur.
Gece, içki masasında borcu silenler, ertesi gün faturayı gönderir.
Gece para bağışlayan, sabah olduğunda hatırlamaz.
Gece küfreden, ertesi gün özür diler…
Gece methiyeler düzen, sabah olduğunda günlerce bir daha arayıp sormaz…
Sonuç olarak…
Her şey o ana özeldir ve sanaldır içki masasında…
İyi vakit geçer, güzel karın doyurulur, hoş sohbetlerle geçer 4-5 saat süreyle, herkes mutlu ayrılır mekânlardan ama…
Ne dostluk, ne arkadaşlık, ne alışveriş, ne ticaret ne de başka bir şey, o masada söylendiği ve kararlaştırıldığı gibi asla gerçek olmaz, olamaz…
Tıpkı…
Uğruna, içilen tonlarca içki eşliğinde, yıllardır konuşulup tartışılmasına rağmen, siyaset de ülke de kurtarılamadığı gibi…
Her defasnda…
Gece kurtarıldı sanılan ülke ve parti, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte tüm gerçekliğiyle çıkar ortaya…
Buna rağmen asla vazgeçilmez…


.....


 


Mahalli seçimlerin erkene çekilmesi için mükemmel fırsat…


Cumhuriyet halk partisi 24 haziran seçimlerinin sonrasında kendi derdine düştü…
Olağanüstü kurultay meselesiyle yatıp, onunla kalkıyor…
Olağanüstü kurultay ile ilgili imzalar toplanacak mı toplanmayacak mı?
Toplanırsa, yapılacak olan kurultayda genel başkan değişecek mi, değişmeyecek mi?
Değişirse partide ne gibi bir değişim olacak?
Değişmezse, değişim isteyenlerin nasıl bir eylem planı ortaya çıkacak?
Görünen o ki, CHP’de yaşananlar partiyi, kurultay toplansa da, toplanmasa da, genel başkan değişse de değişmese de aylarca meşgul edecek gibi…
Benzeri bir durum İYİ parti’de de yaşanmaya başlandı.
Meral Akşener istifa etti, aday olmayacağını söyledi.
Parti bir anda allak bullak oldu.
Suların durulması bu gidişle epey zaman alacağa benziyor.
Sonuç olarak…
Her iki partide de sıkıntılı bir durum var.
Bu sıkıntılı durum, beraberinde sıkıntılı bir süreci de getirecek.
Her iki partinin normale dönmesi belki aylar alacak.
Mevcut bu durum iktidar partisinin mahalli seçimleri öne çekmesi, yani bu yılın Ekim-Kasım aylarına çekmesi için mükemmel bir ortam sunuyor…
Sonuç olarak…
Mahalli seçimlerin erkene çekilmesi konusuna çok ihtimal vermiyordum.
CHP’nin ardından İYİ parti’nin de kendi meseller ile baş başa kalması ve sıkıntılı bir sürecin içine girmesi, mahalli seçimlerin erkene çekilmesi konusundaki fikrimi değiştirdi sanki…


.....


 


Biz daha bu yazıları çok yazarız


Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir’de yıllardır sıkıntılı.
Parti içinde yaşanılan ve kamuoyuna da yansıyan olaylar nedeniyle parti bu güne kadar sayısız olay yaşadı.
Bu yaşadıkları yüzünden de partide çoğu zaman "Huzur" adına bir şey kalmadı.
CHP nin bu güne kadar yaşadığı olumsuzlukları burada yeniden sıralamayacağız.
Ancak…
Bu yaşanan olaylar nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi bir türlü olması gereken yere ne yazık ki olamadı.
CHP ile ilgili daha önce de benzeri bir tespiti yapmıştık.
Partide aktif siyaset yapan insanlar, yıllardır değişmiyor.
Daha doğrusu…
Bu insanlara yeni isimler bir türlü eklenmiyor.
Dolayısıyla, CHP de siyaset nereden bakarsanız bakın 300-500 kişi arasında dönüp duruyor.
Hem de yıllardır.
üstelik…
Bu aktif siyaseti yürüten 300-500 kişinin de tercihleri sürekli değişiyor.
Bir bakıyorsunuz bir kongrede birlikte görünen insanlar, diğer kongrede karşı karşıya geliyorlar.
O yüzden…
Partililer arasında ne sağlam dostluklar var, ne de kıyasıya bir düşmanlık.
Ama bol bol kuyruk acısı var herkesin kafasında.
çünkü…
Yılladır isimler değişmediği için, birbirinden kazık yemeyen kimse kalmamış.
İşte bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisinde insanlar kongrelere ve seçimlere "İntikam günü" olarak bakıyor.
Adaylardan birine oy verirken, bir önceki kongrede yediği kazığın intikamı ile oyunu kullanıyor.
Bu durum da, yeni kuyruk acılarına yol açıyor.
Her defasında söylüyor ve "Cumhuriyet Halk Partisi’nin önce bu kuyruk acılarından kurtulması, geçmişte yaşananları bir kenara koyarak unutması gerekiyor" diyoruz.

Diyoruz demesine de…
CHP’de, her defasında, yeni bir kuyruk acısı çıkıyor.
Tıpkı, şimdilerde bizzat yaşandığı gibi…
Not- 2013 yılında yazmışız bu yazıyı.
Ondan 8-10 yıl önce de benzeri bir yazımız olmuş.
3-5 yıl öncesine kadar da aynı konuda benzeri yazılarımız olmuş.
Bugün de aşağı yukarı benzer yazılar kaleme alıyoruz.
CHP değişmedikçe, biz bu tür yazıları daha çok yazacağız galiba…

Haberleri