Medya ve siyaset

Siyasetin ne olduğunu kavramak için karışık tanımlara gerek yok. Zaten siyaseti okulsuz öğrendiğimiz için de bellemesi zor açıklamalar pek bize göre değil.

Günlük basına göz attığımızda siyasetin, iktidar için bir çekişme olduğundan başka bir şey gelmiyor aklımıza. Bu denli kavga gürültü olduğuna bakılırsa siyaset kıymetli bir şey olmalı diyoruz kendimize. Demek ki siyasette katılan herkesin kendince elde etmek istediği bir getiri var.

Siyasetin ne olduğunu kavramak için karışık tanımlara gerek yok. Zaten siyaseti okulsuz öğrendiğimiz için de bellemesi zor açıklamalar pek bize göre değil.

Latife bir yana; kendi bildiğimizce dile getirelim. Öncelikle siyasetin öznesi insandır. Siyaset insan için vardır. Yurttaş için vardır. Siyasetin başarısı, yurttaş ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Siyaset, duruma göre kısa, orta ve uzun vadede yurttaş ihtiyaçlarını karşılayarak başarılı olur. Eğer sonuçta yurttaşın ortalama olarak elde ettiği sosyal veya ekonomik getiriler yoksa siyaset başarılı sayılmaz.

Siyasetin odağında yurttaş durduğuna göre; siyasete giriş noktası, ülkede yaşayan insanların her şeyin en iyisine layık olduklarına inanmak olmalıdır. Siyaset alanında yer alan bir kişi, kendi insanının değerinin farkında ve bilincinde değilse o kişinin yapacağı siyasetin sonucu bambaşka yerlere gidecektir.

Nedir başka yerler? Siyasetin görevlerinden bir tanesi, kamu kaynaklarını yönetmektir. Kamu kaynakları aynı zamanda rant kaynaklarıdır. Eğer siyaset, siyasetçinin kamu kaynaklarını kendi yakın ve yandaşları arasında paylaştırmak üzerine kurulursa, o zaman siyaset, bir kavgalı gürültülü paylaşım alanı haline dönüşür.

Özetle; siyasetin ilk ilkesi, halkın gerçek ihtiyaçlarının anlaşılması olmalıdır. Yurttaşın reel ihtiyaçları –ki bu ihtiyaçlar, her zaman taleplerle çakışmayabilir– doğru anlaşılmadan siyasetin doğru çözüm yollarını üretmesi mümkün değildir. Günümüzde de pek çok kamu tutum ve davranışının altındaki hatalar manzumesi, halkın doğru anlaşılmamasından kaynaklanır.

Siyaset, bir aile ortamı olmalıdır. ‘Siyasetçinin ailesinin ortamı’ değil tabii ki… Dolayısıyla siyasetçi ile yurttaş, aile ortamının yakınlığı içinde iletişim kurabilmelidirler. Böylece aile içinde işbirliği, dışarıda rekabet olanağı doğacaktır. Aile içindeki etik kurallar çerçevesinde de herkes emeği karşılığı hak ettiğini alacaktır.

Yaşamda önemsediğim birkaç ilke var: Sevgi, saygı, hoşgörü, empati gibi… İnsanlar birbirlerini sevmek zorunda değiller diyebilirsiniz. Buna fazlaca itirazım da olmaz. Ama siyasetin gerektirdiği bazı ilkeler var ki, onlardan vazgeçmek mümkün değil.

Örneğin siyaset, saygı koşulları üzerine kurulmalıdır. Ancak bu durumda insanlar birbirlerini doğru anlayabilirler. Saygı çerçevesinde bir başbakan ile bir vatandaş arasındaki makamdan kaynaklanan kategoriler ortadan kalkar. Saygı olmadan insanca iletişim olmaz.

Hoşgörü de önemli… Hele ki; sosyal eve ekonomik zorluklar içinde çırpınan, eğitim zorlukları yaşayan bir ülkede hoşgörünün kolay öğrenilmediğini düşünürsek… Özetle; siyaset, tarafların birbirini anladığı ve doğru iletişimin kurulabildiği bir alan olmalıdır. Başarı, ancak bu gerek şartın ardından gelecektir.

Güncel Haberleri