Mesut Hoşcan keşke...

Eskişehirspor’da taraftar adına yapılan ilk açıklamayı dikkatle okuduk…Ardından…Kulüp Başkanı Mesut Hoşcan’ın yapmış olduğu Basın toplantısında söylediklerini de dikkatle okuduk.Son olarak…Taraftar adına yapılan ve...

Eskişehirspor'da taraftar adına yapılan ilk açıklamayı dikkatle okuduk...
Ardından...
Kulüp Başkanı Mesut Hoşcan'ın yapmış olduğu Basın toplantısında söylediklerini de dikkatle okuduk.
Son olarak...
Taraftar adına yapılan ve Mesut Hoşcan'ın söylediklerine cevap niteliği taşıyan kinci açıklamasını da...
Şimdi...
Taraftarlar adına yapılan açıklamalara söyleyecek pek bir şey yok.
Zira...
Biletini alıp maça giden her taraftarın, Eskişehirspor ile ilgili hemen her şeyi söyleme hakkı var.
Tabi, söylenen sözlerin içinde hakaret ve ağır ithamlar bulunmuyorsa.
Kaldı ki, Taraftar adına yapılan açıklamaların ikisinde de hakaret ve itham bulamadık.
Her iki açıklama da daha çok, içinde cevap isteyen soruların olduğu ve tedbir alınmasına yönelik açıklamalar gibi geldi bize.
Şimdi gelelim kulüp başkanı Mesut Hoşcan'ın açıklamalarına...
Hoşcan'ın açıklamalarında haklı olduğu yönler elbette var.
Keşke:
-Mesut Hoşcan sözlerine "Taraftar adına yapılan eleştiri ve uyarıları önemsiyorum" diye başlasaydı.
-"İşte bizi diğer takımlardan ayıran en büyük özellik bu" diyebilseydi cümlelerinin arasında.
-"Biz şeffaflık sözü vererek göreve geldik. Bunu da bu güne kadar uyguladık. Eleştiri ve uyarıları da bu şeffaflığımızın bir parçası olarak düşünüyoruz" diye bir saptama yapabilseydi.
-Mesut Hoşcan bu açıklamayı keşke, arkasına 26 kulüp yöneticisini de alıp yapsaydı da, yönetim içinde var olduğu söylenen huzursuzluğun, aslında olmadığının güzel bir fotoğrafını sunsaydı.
-"Maddi sıkıntı ortada. Bu sıkıntı karşısında bizim yaptıklarımız da ortada. Biz bu sürecin sıkıntılı geçeceğini biliyorduk. Bunun olabileceğini kamuoyuyla da paylaştık. Elbette endişelenmekte ve uyarıda bulunmakta haklısınız ama biz de süre olarak bir toleransı hak ediyoruz. Bugün bize kızıyorsunuz ama yarın takdir edeceksiniz" diyebilseydi.
-"sessiz taraftarın hakkını yedirmeyiz" derken, bu sözlerinin "Konuşmayan, eleştirmeyen taraftar istiyorlar" şeklinde de yorumlanabileceğini kestirebilseydi.
-"Taraftar Ertuğrul Sağlam'a bilinçli tepki gösterdi" diyen Basın sözcüsünün sözlerinin yanlış algıya neden olduğunu belirtebilseydi keşke.
-"Yönetim olarak her şey kontrolümüz altında" derken, birbiri ardına alınan kötü sonuçların ardından almış oldukları acil tedbirlerin bir ikisini sıralasaydı keşke.
-"Yangına körükle gidiliyor" algılaması yerine, yangını birlikte ve sabır içinde çalışma ile söndürme telkini üzerinde durabilseydi.
İşte o zaman, haklı olduğu konularda ki haklılığını tam ve tartışmaya gerek kalmaksızın ortaya koymuş olurdu Mesut Hoşcan.

.....

İdeal kaldırım nasıl olur?

Eskişehir'in belki pek çok olumsuz yönü var.
Ama...
Olumlu yönleri de mevcut.
Bunlardan biri de Kaldırımlar.
"Kentlerin modernliği, kaldırım yüksekliği ile ölçülür" diye bir söz var.
Bu aslında son derece doğru söylenilmiş bir söz.
Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından yayımlanan 'Şehiriçi Yollar - Yaya Kaldırımı Koruyucu Engelleri - Tasarım Kuralları' el kitabına göre, ideal kaldırımlarda aranacak nitelikler şöyle belirlenmiş:
· Yayanın ayağının takılacağı beton veya demir baba veya diğer herhangi bir çıkıntı, bitmiş kaplama taşında topukların girebileceği genişlikteki delikli yüzeylerden kaçınılmalıdır.
· Kaldırımların genişliği, elverişsiz hallerde üç metreye kadar inebilir. Ancak bir metreden az olmamalıdır.
· Kaldırımlar üzerinde yürümeye engel olarak çiçeklik, taş, demir, trafik işareti, ilan levhası, ağaç gibi elemanlar, yayaların takılabileceği çıkıntı ve delikler bulunmamalıdır. Bordür taşı üst seviyesi, taşıt üst yolu kaplamasından en fazla 15 santimetre yüksek olmalı. Kaldırımların üzeri sökülüp takılır malzemeyle kaplanmalıdır.
Bu kriterlere baktığınız zaman Eskişehir'in merkezinde ki kaldırımların çok da fena olmadığını söylemek mümkün galiba...
Ama...
Bazı kaldırımların da son derece fena olduğu da bir gerçek.
O yüzden...
Yukarıda saydığımız kriterlerden de vaz geçtik, hiç olmazsa şu fena olan kaldırımların onarımı biran önce yapılsa diyoruz.
......

Bu tehdidi hafife almamak lazım...

İşyeri sahibi hangi arkadaşın yanına gitsek, masasının üzerinde iş başvuru cv'leri görüyoruz.
Asılında hep görüyorduk da, şu sıralarda sayıları bir hayli artmış.
Hangi Belediye Başkanının yanına gitsek, görüşmek için gelenlerin neredeyse tamamına yakınının iş için gelenler olduğunu görüyoruz.
Verilen iş başvuru evraklarını muhafaza için neredeyse bir başka oda tahsil edilecek belediyelerde.
Partilerin il ve ilçe başkanlarının da durumu farklı değil.
Günlük yaptıkları görüşmelerin tamamı, ya kendileri, ya da çocukları ve yakınları için iş isteği.
Dün Anadolu Ajansı'nın Eskişehir ile ilgili yaptığı bir haberi koyduk gazetemize.
Haberin başlığı "bu liseden mezon olanların iş bulma derdi yok" idi.
Haberde de, Eskişehir'de bulunan Şehit Hasan Önal Kız Teknik ve Meslek Lisesi'nin Yiyecek-İçecek Bölümü'nde öğrenim gören öğrencilerin, mezun olur olmaz Türkiye'deki birçok 5 yıldızlı otelde ve kaliteli restoranında rahatlıkla iş bulabildiğine yer verilmişti.
Dün, gazetemizin internet sitesindeki haberlerin okunma oranlarına baktık.
Söz konusu haber, yoğun bir gündemi olan Eskişehirspor ile ilgili haberlerin bile önüne geçmiş.
Anlayacağınız...
İşsizlik büyük tehdit oluşturmaya başladı.
Ve bu tehdit öyle hafife alınacak bir tehdit de değil galiba...
.......

Dört diyor dokuz diyor, topluyor otuz diyor...

Süheyl Batum önceki gün CNN Türk kanalında, Şirin Payzın'ın programındaydı.
Canlı izlemedik ama, sonradan seyrettik programı.
Bu arada...
Sosyal medya üzerinden Süheyl Batum'un konuşmaları ile ilgili değerlendirmeleri de okuduk.
Ne yalan söyleyelim, Süheyl Batum'un anlattıklarından hiçbir şey anlamadığını söyleyen CHP'li Sinan Özkar'ın bir tespitine de dakikalarca güldük.
Niye mi?
Çünkü Sinan Özkar, Batum'un söylediklerinden bir şey anlamadığını şu cümle ile anlatmış;
-"Bizim Sivrihisar'da bir söz vardır. 'Dört diyor Dokuz diyor topluyor Otuz diyor"


......

BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Dört kaplumbağa pikniğe çıkmaya karar veriyorlar. Erzakları hazırlayıp yola koyuluyorlar. Bir yıl, iki yıl, beş, on yıl derken otuz yıl sonra piknik yerine varıyorlar. Hemen erzakları çıkarıyorlar, gazozlar yiyecekler herşey ortaya çıkıyor.
Gazozlarda şişe gazoz. Ve açacak YOK! Tek çözüm birinin eve gidip açacağı alıp gelmesi. Doğal olarak en genç kaplumbağayı seçiyorlar. Genç eleman:
- "Giderim, ama bir şartım var" der ve ekler.
- "Buradaki yiyeceklerin hiçbirine ben gelinceye kadar dokunulmayacak.
Diğerleri de bunu kabul eder. Kaplumbağa yola çıkar. Aradan bir, iki, on, yirmi yıl geçer.
Bu arada yaşlı kaplumbağalardan birisi fenalaşır, ölmek üzeredir. Arkadaşlar ne yapsa faydasız. Kaplumbağanın son dileği olup olmadığını sorarlar. O da:
- Gerçi genç kaplumbağaya söz verdik ama, şuradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu? der. Diğerleri de kıramaz ve:
- "Elbette" diyerek, sarmalardan birini verirler.
Tam ağzına atacağı sırada genç kaplumbağa çalıların arasından fırlar ve bağırır:
- Gitmiyorum işte, gitmiyorum.

Haberleri