MİHNET YÜKÜ!

Geçen yıl, Türkiye’de, yabancı sermayeli 3051 şirket veya şube kuruldu. Yabancı şirketlere, 651 yerli şirkete ortak oldu. Büyük bölümü özelleştirmeler kapsamında satın almalar, şirket evlilikleri ve gayrimenkul satışları...

Geçen yıl, Türkiye'de, yabancı sermayeli 3051 şirket veya şube kuruldu. Yabancı şirketlere, 651 yerli şirkete ortak oldu. Büyük bölümü özelleştirmeler kapsamında satın almalar, şirket evlilikleri ve gayrimenkul satışları yoluyla, Türkiye'ye gerçekleşen doğrudan yabancı sermaye girişler, 2007 yılında 21.9 milyar dolarla rekor kırdı.
2007 yılında, net doğrudan yabancı sermaye girişi önceki yıla göre yüzde 9.8 artarak 21 milyar 873 milyon dolara ulaştı. Bu kapsamda doğrudan yatırımlar için, yüzde 8.8 artışla 19 milyar 190 milyon dolarlık yabancı sermaye girişi yaşanırken, 770 milyon dolarlık çıkış nedeniyle net giriş tutarı, 18 milyar 420 milyon dolar oldu.
Gayrimenkul satışları karşılığı gelen, 2 milyar 952 milyon dolar ve uluslararası sermayeli firmaların yabancı ortaklarından kullandıkları, 501 milyon dolarlık kredi ile birlikte toplam net doğrudan sermaye girişi 21 milyar 873 milyon dolara ulaştı.
2007 yılı toplam girişin, 11 milyar 409 milyon doları mali aracı kuruluşlardan (bankalar, finans kuruluşları) kaynaklandı. 2007 yılında nakit sermaye girişinin yüzde 66.2'i AB ülkelerinden geldi. 2007'de, kayıtlı sermayesi 500 bin doların üzerinde, 325 uluslararası sermayeli şirket, şube kuruluşu ile yabancı ortak iştirak gerçekleşti. Bu şirketlerin 80'i imalat sanayinde, 62'si toptan ve perakende ticarette, 59'u gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri sektöründe çalışıyor. 2007 yılı sonu itibariyle Türkiye'de, yabancılar tarafından 14 bin 943 adet uluslararası sermayeli şirket ve şube kurulmuş oldu. Yabancılar 3 bin 365 yerli şirkete iştirak etti. Böylece toplamda, 18 bin 308 uluslararası sermayeli şirkete ulaşıldı.
2007 yılının tamamında, 3 bin 51 yabancı şirket kuruldu. Yabancılar 651 yerli şirkete iştirak etti. Böylece 2007'de toplam 3 bin 702 uluslararası sermayeli şirket kurulmuş oldu. Bu şirketlerin, 2 bin 193'ü AB ülkeleri, 527'si Yakın ve Ortadoğu ülkeleri, 506'sı ise diğer Avrupa ülkeleri ortaklı şirketler.
Son yıllarda ise, yabancı sermaye süper marketleri sevdi.
Dikkat ediyoruz, Yabancı ortaklı süper marketlerde, sürekli yabancı menşeli mallar artıyor. Türk malları ise, her geçen gün azalıyor.
Velhasıl üreten değil, tüketen bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.
Yine yabancı sermaye, devletin ve özel sektörün çıkardığı bonoları satın alıyor. Bunu tercih etmelerinin en önemli sebebi ise, faizlerinin yüksek olmasıdır. Aslında bu tür yabancı sermayenin, ülkemiz için zararlı olduğunu siyasi otorite de biliyor ama cari açığı kapatabilmek için, bu tür yabancı sermaye girişine de olumlu bakmak zorunda kalıyor.
Bugün, tartışılması gereken de budur. Çünkü, vadesiz ve kısa vadeli, kredi ve portföy yatırımlar, yüksek faiz ve çarpık kur nedeniyle, ülkemizde yüksek reel gelir elde eder ve kazançlarını da dışarı çıkarırlar.
Türkiye'ye gelen yabancı sermaye, kesinlikle yeni bir yatırım yapmıyor. Babadan kalma veya insanımız tarafından gerçekleştirilen, fabrikaları satın alıyor. Böylece de sektörde iç pazarı ele geçirirken, insanımızın global pazarlarda kendilerine rakip olmalarını da engelliyorlar. Bir taşla da, iki kuş vurmuş oluyorlar.
Oysa ülke için yararlı olan, "sabit sermaye yatırımı". İstenen yabancı sermaye de budur. Bu tür yabancı sermaye, insanımız için, aş ve iştir. Teknoloji getirir. Kalite ve maliyet avantajları yaratır. İhracata ciddi katkıda bulunur.
Türkiye' ye bu tür yabancı sermaye gelmediği gibi, 1. Dünya Savaşı ve sonrasında, Kurtuluş Savaşı yıllarında, silah zoruyla, topla, tüfekle, bu ülke yok edilmeye çalışıldı. Şimdi ise artık top, tüfek değil, ekonomik olarak işgal çalışması var. Ancak siyasi otorite, hala bunun farkında değil.
Bugün bakıyoruz, ülke genelinde olduğu gibi, Eskişehir' de üretime değil, tüketime yönelik yabancı sermaye, övgü dolu sözlerle de teşvik ediliyor. Oysa bugünkü yabancı yatırıma yönelik bu politika ve stratejilerle, Eskişehir, sosyal, kültürel, ekonomik, en önemlisi de şehircilik açısından ciddi sorunlarla, karşı karşıya kalacaktır. Buna zaman içinde, hep birlikte tanık olacağız.
Ayrıca son yıllarda, Türkiye'ye gelen yabancı sermaye, tehlikeli boyuta ulaştı. Tedbir alınmazsa, Mihriddin Arûsi' nin, söylediği gibi, " İKTİSADİ İSTİKLLE MALİK OLMAYAN MİLLET, SİYASİ İSTİKLALİNİ MİHNET YÜKÜ GİBİ TAŞIR GİDER." Sonuçta da siyasi bağımsızlığını kaybeder.

Haberleri