A.B.D, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İsveç gibi ülkelere, çağın en ileri ülkeleridir. Bunların ortak yanı, milliyetçiliği temel yaşama ilkesi yapmalarıdır. Bu ülkeler, "milliyetçilik" sözünü çok kullanmazlar. Çünkü yaşarlar. Devlet "milliyetçiliği" kitlelere yayar. Bütün uygulamaları, milliyetçi doğrultudadır. Halkta, milliyetçilik, bir yaşama biçimdir. Hatta ABD' de, milliyetçilik yok oluyor diye kaygı duyuluyor.
Batıda ülkelerinde, milliyetçilik yaşam biçimi olurken, Batılılar, Türk milliyetçiliğine karşı çıkıp, etnik milliyetçiliği de, körükleyerek, menfaatlerini korumayı ve kollamayı temel politika olarak benimsemişlerdir. Türkiye'yi, bir çatışma içerisine sokmayı da, her zaman menfaatlerine uygun görmektedirler.
ABD, Fransa ve diğer tüm ülkeler, titizlikle kendi dilerine yönelip, kendi dillerinde yayın ve eğitimde ısrarlı iken, Türkiye'ye "ana dilde eğitim" adı altında Türkçe dışındaki eğitim, ABD ve AB tarafından dayatılıyor. Ancak kendileri, bu kuralı uygulamaktan hep geri durdular ve çok sert kurallarda getirdiler.
Fransa'da,1994 yılında, 665 sayılı bir kanunun 9. maddesine göre, Fransa'da bir malın reklâmı, yabancı kelimelerle yapılamaz. Bir taşınmaz mal üzerinde, yabancı kelimelerle yapılmış ise,ilgili belediye,o taşınmaz mal sahibine ikazda bulunur. Şayet mal sahibi, ilgililerin uyarısını dikkate almazsa, gerekeni belediye yapar ve harcadığı parayı da mal sahibinden tahsil eder.
Türkiye'de, bugün Türk milliyetçiliğine karşıtlık, bir politika haline gelmeye başladı. Onlara göre Türkiye'deki en büyük tehdit " aşırı Türk milliyetçiliğidir." Oysa bu tanıma uygun bir milliyetçilik yoktur. Eğer toplumun %95'i aşan bir çoğunluğu, Türk Milleti kavramını benimsiyor ve kendini Türk olarak tanımlıyorsa, "TÜRKİYELİLİK" dayatması ancak ve ancak bir baskıyla egemen olabilir. Türk toplumu, "Türk milliyetçiliği" ne açıkça sahiplenilir ise "TÜRKİYELİLİK" denen safsatanın, hemen dağılacağı da kesindir.
Türkiye'de, AB sürecinde "provokasyon" olarak adlandırılan, her türlü gelişme "tehdit" kapsamına alınıyor. Bu aslında Türkiye'de Anayasal rejimin değil, dış kaynaklı bir "sivil darbe" arzularından kaynaklanmalıdır. Türk Milletinin, Türk Devletine yönelik bu müdahaleye tepkisi ise " AŞIRI MİLLİYETÇİLİK" olarak adlandırılıp, yasadışı ve provokatif eylem olarak ilan edilmektedir.
Bu yüzden Türk milliyetçiliğinin, eşdeğer karşıt olarak Kürt milliyetçiliği anılıyor. Çünkü Türk milliyetçiliği karşıtlarına göre, Türkiye'de, Türk milleti yok. Türk, Kürt, Çerkez, Arap pek çok millet ve cemaat var. Ve şimdilik bu etnik gruplar, ancak "Türkiyelik" adı altında birleşebilir.
Yine bazı siyasiler ve sanal aydınlar, "TÜRK" kavramında, karşı bazı kesimler tepki göstererek Anayasadan çıkartılmasını ve "TÜRKİYELİLİK" önerebilmektedirler. Oysa Marko Polo, 13. asırda, bu ülkeye, 'TÜRKİYE' demiştir. Başta Anadolu olmak üzere, Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar 'daki, bin yıllık Türk yerleşimleri ve bu bölgeye akın akın göç eden Türk nüfusu, arşiv kayıtlarında ayrıntılı şekilde tescil edilmiştir.
Türkiye'de, milliyetçilik üzerine çok şey söylendi. Hatta senaryolar çizildi ama olaylara hep sağduyu hakim oldu. Nitekim" Türk Bayrağı'nın yakılmak istenmesi ve sonrası ülke genelinde, evlere ve işyerlerine bayrak asılması, "Metal Fırtına" kitabının çok satılması, bazı çevrelerce, milliyetçiliğin yükselişi olarak görüldü.
Hâlbuki Türk Milliyetçiliği, Sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır. Kan değil ruh ve eşit değerler arar. Eşitlik prensibine dayanır. Türk Milliyetçiliği, ırkçılık, kozmopolitizm, mukaddesatçılık, şovenizim, totaliter milliyetçilik gibi akımlara karşıdır. Çünkü bu unsurları içeren veya hedefleyen, milliyetçilik, antidemokratiktir.
Türk milliyetçiliği, başka milletlerin haklarına riayet eder. Emperyalizm ve sömürgeciliğe karşıdır. Hümanist bir nitelik taşır. Irkçı değildir. Yapıcı ve yaratıcıdır. sağduyu ve adalete dayanır. Beşeri dayanışmaya değer verir.
Türk Toplumu. Millet olma şuuruna gerçek anlamda Türkler, Türk Devrimi'nin sonucunda kavuşmuşlardır. Türk milliyetçiliği, bir doktrin değildir. Tarihsel ve siyasal bir olaydır. Aşırı ırkçılıkla, emperyalizm ve faşizmle her hangi bir ilgisi yoktur. Türk Milliyetçiliği fikren, fiilen, hissen milli birliğe sahiptir.
Atatürk, "Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde yaşayan, Türk dili ile konuşan Türk kültürü ile yetişen, Türk ülküsünü benimseyen, her vatandaş, hangi din ve mezhepten olursa olsun Türk'tür, Türk Milliyetçisidir."demiştir. O nedenle de Türkiye için, tek yol milliyetçiliktir. Türkiye, birlik ve beraberliğini korumak için, bütün benliği ile milliyetçi olmak zorundadır. Çünkü "MİLLİYETÇİ" olmayan, dünyada, tek ülke yoktur.
MİLLİYETÇİ OLMAK...
A.B.D, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İsveç gibi ülkelere, çağın en ileri ülkeleridir. Bunların ortak yanı, milliyetçiliği temel yaşama ilkesi yapmalarıdır. Bu ülkeler, "milliyetçilik" sözünü çok kullanmazlar. Çünkü...