MÜSLÜMAN VE İMAN EDEN ÇOK, MÜMİN ÇOK AZ - 1

Geçen haftaki yazımda "Dikkat edilirse burada, sadece Kur’an’ı kabul edenlere değil, ayrıca Tevrat ve İncil’e iman edenlere de aynı şekilde hitap edilmektedir." cümlesini yazmış ve bir okuyucudan haklı olarak itiraz gelmişti....

Geçen haftaki yazımda "Dikkat edilirse burada, sadece Kur'an'ı kabul edenlere değil, ayrıca Tevrat ve İncil'e iman edenlere de aynı şekilde hitap edilmektedir." cümlesini yazmış ve bir okuyucudan haklı olarak itiraz gelmişti. Sayın okuyucu haklı, çünkü bu cümlenin daha açık ve şu şekilde olması gerekirdi; "Dikkat edilirse burada, sadece Kur'an'ı kabul edenlere değil, ayrıca şirk koşulmayan, günah çıkarmanın sadece Allah'ta olduğunun kabul edildiği ve dini ritüelleri kıyafetlere, şekilciliklere boğmayan, ilk indirildikleri orijinal olan Tevrat ve İncil'deki muhkem-kesin hükümlere iman edenlere de aynı şekilde hitap edilmektedir.".
Son 2 haftadır Müslüman ve İman etmeye değinmiştim. Sözel olarak Müslüman'ım demenin yetmeyeceğini, bunu demenin sadece Müslüman grubun bir elemanı yapacağını ve bunun mutlaka her işte yalnız Allah'ın rızasını öncelemek, Allah'ın rızası için ayrıca mal ve gerekirse can mücadele edilmesi ile diğer gaybler /bilinmeyen, görülmeyen, elle tutulmayan Ahrete, Meleklere, bütün Vahiy kitaplarına ve bunları tebliğ etmekle görevlendirilmiş olan Peygamberlere de iman etmekle pekiştirilmesi şartını ayetlerle açıklamıştım. Yine bilimle uğraşan alimin daha sağlam bir imana ulaşacağını, gerçek iman etmiş olana şeytanın musallat olamayacağını, imanı değerlendirme yetkisinin peygamber de dahil, hiç kimseye verilmemiş ve sadece Allah'ta olduğun, gerçek iman etmiş olanın olumlu amellerine, henüz dünyada iken karşılıklarının verilmeye başlandığını, bereketli bir bitki gibi etrafına da faydalı sağlayacağını, şirk koşmaksızın doğrudan Allah'a yaptığı duasının kabul edileceğini ve Cehennem'de daha kıs süre kalacağını ayetler ışığında belirtmiştim.
Bu hafta, Müslüman oluşu pekiştiren iman etme ile ilgili Kur'an'ın açıklamalarına devam edelim;
∑ Bakara-135 nci ayete göre, iman etmenin ilk şartı, Allah'a şirk-ortak koşmamaktır "Bakara-135. Ya Muhammed! Sana, "Yahudi ve Hıristiyanlar gibi ina-nın ki doğru yolu bulasınız" diyorlar. Onlara, "Biz, Allah'a şirk-ortak koşmaya hiçbir şekilde bulaşmamış /hanif olan İbrahim kavminin /milletinin tek Allah inançlı dinine uyarız".
∑ Teğabun-11 nci ayete göre, içten iman edenin hidayet yolu denilen Allah'a yakınlaştırıcı yolu bulmasına, diğer bir ifade ile Kur'an'daki muhkem-kesin hükümlere göre olumlu ameller gerçekleştirme yeteneğine ulaşmasına yardım edileceği ve buna yönelik beceri verileceği belirtilmektedir "Teğabun-11. Ey insanlar! Şunu iyice bilin ki, Allah'ın izni /puan durumuna göre uygun bulması, başkasınının /larının sınavları için görevlendirilmesi veya kendi sınavı için uygun görülmesi olmadıkça hiç kimseye, hiçbir felaket gelip çatmaz. Dolayısıyla da, her kim Allah'a içtenlikle iman etmiş ve böylece Allah'ın uygun görmesine /bulmasına ulaşmışsa, Allah onun kalbine doğruyu bulma becerisini verir. Çünkü Allah, her şeyi bilendir ve her an her şeyi değerlendirendir".
∑ İçten iman edenlerin, muhtaç olanlara yardım edip, ihtiyaçlarını giderme uğraşları denilen infak ibadetlerini yerine getirmelerinin, sadece Allah'a yaklaşmak ve Peygamber'in uğraşısına destek /salavat amaçlı olduğu Tevbe-99 ncu ayette vurgulanmaktadır "Teğabun-99. Tabi ki, onlar arasında, Allah'a ve ahret gününe içtenlikle inananlar da vardır. Ve bunlar yaptıkları yardımları /infakları, Allah'a yaklaştıracak bir vesile ve elçiye destek /salavat olsun diye yaparlar. Gerçekten onlar, bu yardımları, Allah'a yaklaşma vesilesi olarak kabul etmektedirler. Şüphesiz Allah, onları rahmetine dahil edecektir. Çünkü Allah, bağışlayan ve sevgisi ile merhameti oldukça bol olandır".
∑ A'raf-176 ncı ayette, imanından vazgeçen bir imansızın durumu, dili sürekli dışarıda olarak havlayıp duran bir köpeğe benzetilmiştir "A'raf-176. Hâlbuki imanından vazgeçip yanlış yola yönelmeseydi, onu desteklemeye devam edecektik. Fakat o sadece dünyanın süslerine kapıldı ve heveslerinin peşine düştü. O adamın durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dili sarkarak soluyarak havlayan köpeğin durumuna benzer. Ayetlerimizi yalanlayanların durumu işte böyle olmaktadır. Geçmişte yaşanan bu öyküyü onlara anlat ki, belki düşünüp ibret alırlar".
∑ Bir savaş durumunda, imansızların kuru bir kalabalıktan başka bir işe yaramayacağı, imanlı olanların ise az da olsa destekleneceklerinden, imansız ve onlardan çok daha kalabalık olanlara galip gelecekleri üzerinde durulmuştur "Enfal-64. Ey Peygamber! Allah'ın yardımlarının Sana ve Seni izleyen iman etmiş olanlara yeteceğine emin ol. 65. Ve iman edenleri savaş edecek şekilde hazırla. Sizden yeterli bir aske-ri eğitim almış ve sabırlı olup güçlüklere göğüs gerecek yetenekli yirmi kişi olsa, şirk-ortak koşup küfre sapmış inkârcılardan iki yüz kişiyi, yüz kişi olsa, bin kişiyi yenebilir. Çünkü onlar, imansız ve Allah'ın yardımının olmayacağı kuru kalabalık bir topluluktur". Tabi bu açıklamadan da şunu anlıyoruz ki, iman edenler, zaten ilim sahibi olacaklarından, savunma güçleri ve teknolojik silahları da çok daha gelişmiş olacak demektir. Geçen haftaki yazımda, iman etmenin ancak ilim ile daha güçlü ve içten olacağına değinmiş (Nisa-162 ile) ve bu bilimin de evren bilgisi olduğunu Fatır-28 ve Ankebud-49 ncu ayetlere göre ifade etmiştim. Yoksa, cahil ve ilimsizin zaten hem imanı tam içten olamaz, hem de teknik savaş üstünlüğünde de değildir.
∑ İmanın, eskileri hatta anne-babayı bile eleştirmeden ve sorgulamadan motamot taklit ederek sağlanamayacağına ve içten bir çaba göstermek ve aklı kullanmak gerektiği Bakara-171 nci ayette açıklanmış ve bu durumda olanların hayvan gibi davranmış olacaklarına değinilmiştir "Bakara-171. İşte atalarının inançlarını taklitte takılmış ve gerçekleri kabul etmeyip küfre sapmış olanların durumu, çobanın yol gösterici sözlerini ve yardım çağrılarını anlamayan, doğruluğunu bizzat araştırmadan kabul eden, eleştirmeyip sadece durup dinleyen hayvanların durumuna benzer. Yine bunlar, bildiğini okuyan ve gerçekleri işittiği halde anlamayan, konuşarak cevap veremeyen, gerçekleri göremeyip akıllarını da kullanamayanlardır, sürüler gibidirler". Haftaya devam etmek üzere. İnşallah..
NOT: Ayrıntılı bilgi ve ayetlerle ilgili güncel yorumları Anladığım ve Güncel Yorumladığım Türkçe "SON DAVET KUR'AN"da bulabilirsiniz.



Haberleri