Pek çoğumuz mutluluğu uzaklarda ararız. Mutluluğu tarif et deseler, bazılarımız başlarız saymaya; güzel bir ev, şahane bir araba, muhteşem bir villa, muazzam bir yat, harika bir çocuk, zengin bir eş, bankada milyonlarca para, iyi bir iş... Uzar gider bu sıralama. Kimimizin mutlu olmakla ilgili hayalleri büyüktür, kimimizin daha küçük. Yani küçük şeylerle de mutlu olabilir bazı insanlar. Mesela; bir çiçeği koklamaktan, bir hayvanın başını okşamaktan, bir bebeğin masum bakışlarından, bir çocuğun o saf sorusundan, bir yaşlının içten gülümsemesinden, kendisine alınan ufacık bir hediyeden, bir buket çiçekten, radyoda çalan bir şarkıdan, yağmurun cama vurmasından, kardan adam yapmaktan, gökyüzüne bakmaktan, ihtiyaç sahibi birine yardım etmekten, bir dostun yarasına merhem olmaktan, bir tanıdıkla bir fincan kahve içmekten ne bileyim işte dedim ya sıralamalar uzar gider böyle. Herkesi mutlu eden şeyler farklıdır. Ama bana sorarsanız ben en başta sağlıklı olmak ve sevdiklerimin yanımda olması diye tarif edebilirim mutluluğu.
Murathan Mungan'ın o çok beğendiğim yazısı geldi şimdi aklıma. Pek çoğunuz okumuşsunuzdur bu yazıyı.
"Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi. Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan hatta ardından bir tane daha olduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inanırız. Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar, onlar büyüyünce daha mutlu olacağımıza inanırız. Bundan sonra, ergenlik dönemlerinde çocuklarla uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz. Kendimize, çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı, yeni bir araba alınca, güzel bir tatile çıkınca, emekli olunca, yaşantımızın dört dörtlük olacağını söyleriz. Gerçek ise şu andan daha iyi bir zaman olmadığıdır aslında.
Eğer şimdi değilse, ne zaman? Hayatınız her zaman mücadelelerle dolu olacaktır. En iyisi bunu kabul edip, her ne olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir. En sevdiğim sözlerden biri Alfred D. Souza' ya aittir. Der ki; "Uzun zamandan beridir gerçek hayatın başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken birşey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı."
Bu görüş açısı, mutluluğa giden bir yol olmadığını gösterdi. Mutluluk yoldur, öyleyse sahip olduğunuz her anın kıymetini bilin ve mutluluğu, vaktinizi harcayacak kadar özel biriyle paylaştığınız için, ona daha fazla değer verin. Unutmayın, zaman hiç kimse için beklemez. Öyleyse; okulu bitirene kadar, 100 milyar kazanana kadar, çocuklarınız olana kadar, çocuklarınız evden ayrılana kadar, işe başlayana kadar, evlenene kadar, Cuma gecesine kadar, Pazar sabahına kadar, yeni bir araba yada ev alana kadar, borçları ödeyene kadar, ilkbahara kadar, yaza kadar, kışa kadar, maaş gününe kadar, emekli olana kadar, ölene kadar... Mutlu olmak için, bahaneler yaratıp, hep birşeyleri beklemekten vazgeçin!
Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır. Unutmayın "Yarın kimseye vaad edilmemiştir." Yaşam an'lardan ibarettir ve mutlu olmak için içinde bulunduğunuz şu an'dan daha iyi bir zaman yoktur!..