Felsefeci Wilhelm Schmid “… insanların hayatta bir miktar mutsuz olmaya da ihtiyaçları vardır, aşk da bunun güvenilir bir tedarikçisidir” der. Bu tespitte önemli olan nokta, aşk gibi temel, zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilmiş tüm insanların özlemle aradığı aşk olgusuna ters açıdan bakabilmiş olmaktır. Mutluluğa mutsuzluktan, olumluluğa olumsuzluk, pozitife negatif açıdan bakabildiğimizde yaşamı daha kolay ve sağlam kavrıyoruz. Hiç kuşkusuz, bunların tersi içinde aynı mantığı öne sürebiliriz. Mutsuzluğa mutluluk, olumsuz düşünmeye olumluluk açısından bakarak çok daha zengin bir bakış açısı ve yaşam anlayışı elde edebiliriz.
Pozitif ve negatifi, olumluyu ve olumsuzu yaşamın siyah-beyaz gibi iki uç noktası olarak kabul edebiliriz. Yaşamımız boyunca bu iki uç arasında geziniyoruz. Yaşam sadece siyah ve beyazdan ibaret olmadığı gibi bu iki kutbun birinden diğerine ‘kuantum sıçraması’ ile de geçmiyoruz. Yaşamımız büyük ölçüde siyah ve beyazın (negatif ile pozitifin) farklı oranlarda karıştığı grilerden oluşuyor. Yaşam, çok boyutlu bir süreçtir. Hayata –olumlu veya olumsuz– tek yönlü bakarak onun çeşitliliğini ve derinliğini yakalamamız mümkün değil.
Böyle br durumu önümüze koyduğumuzda olumlu ve olumsuz olanla nasıl hemhal olacağımız konusunda bir görüş geliştirmemiz gerekir. Acaba yaşamsal çözüm hayatın olumsuzluklarına gözlerimizi kapatarak, onları görmezden gelerek sadece olumluluğa odaklanmak şeklinde mi olmalıdır? Aynı haz kaynağının bizi sonsuza (yani bize ‘ayrılmış’ zaman diliminin sonuna) kadar tatmin ve mutlu etmeyeceği ortadadır. Öyleyse; haz kaynaklarımızı çeşitlendirerek hazla dolu bir olumlu yaşam mı kurgulamaya çalışmalıyız?
Yaşam, siyahtan beyaza kadar grileri içine alan bir çeşitlilik alanıdır. Dolayısıyla bu gri zenginliği yaşamın kendi varlığı ve doğasının bir parçasıdır. Bunun bir bölümünü ret veya inkâr etmek bizi uyuşturucu madde tüketerek mutlu veya mutsuz olmaya çabalayan kişi ile aynı konuma yerleştirir. (Bu arada acı ve hüzünle, yani mutsuzlukla mutlu olmaya çalışanların varlığını da görebilmeliyiz.) Eğer yaşamın siyahı, beyazı ve grileri ayrılmaz biçimde onun varlığının, doğasının ve işleyişinin bir parçası ise ve dışımızdaki faktörlerin güçlülüğü nedeniyle birey olarak bunu bir bütün halinde değiştirmek elimizde değilse yaşama bakışımız ve yaşam tarzımız ne olabilir?
Öyle görünüyor ki; öncelikle hayatın negatiften pozitife kadar çeşitliliği ve zenginliği ile barışık olmak durumundayız. Yaşam, negatiften pozitife kadar tüm ton ve renkleriyle bizimle ve bizim dışımızda şekillenen bir bütündür. Bunu baştan objektif biçimde kabul etmek yaşamla barışıklığın ifadesidir. Bu barışıklık özümsenmeden olumlu ve mutlu olarak tanımlanabilecek bir yaşam ‘mümkün olmayabilir’. (‘Olmaz’ demek yerine ‘olmayabilir’ sözcüğünü bir düşünsel tedbir ve ihtimal anlamında tırnak içinde yazıyorum. Çünkü yaşam, genel kuralları ihlal etmeyi veya nadir de olsa beklenenin aksini gerçekleştirmeyi sever.)
Olumlu olmaya çalışmak, sadece olumlu (pozitif) olanı görmek ve diğerlerini (grileri) tümüyle ihmal etmek haline dönüşürse uzun vadede ciddi bir problem sahibi oluruz. Böyle bir durumda gerçek olanın bilincinde olmadan geliştirilen olumluluk yaklaşımı, sadece bir ‘bakış açısı’ illüzyonuna döner. Doğru ve gerçekçi yaklaşım ise pozitif bir bakış açısına sahip olmakla birlikte olumsuz durum ve olayların farkında ve bilincinde olmaktır. Negatif açısından bakıldığında; olumlu yaşam olumsuzluklarla (acıyla, hüzünle, endişeyle, gerginlikle) baş etme meselesidir.
Özetlersem; pozitif algının sinerji ve motivasyon yaratma gücünü öğrenip benimseyeceğiz. Negatif durum ve olaylardan ise gerekli özü çıkarıp yaşam dersini alarak güncel olay ve durumu silikleşmeye bırakacağız. Olumsuzlukların bizi bir bataklığa çekmesine geçit vermeyeceğiz. Bu çerçeveye yaşamın grilerini beyaz (pozitif) yaşamak diyebiliriz.
Mutluluk ve Mutsuzluk
Felsefeci Wilhelm Schmid “… insanların hayatta bir miktar mutsuz olmaya da ihtiyaçları vardır, aşk da bunun güvenilir bir tedarikçisidir” der. Bu tespitte önemli olan nokta, aşk gibi temel, zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilmiş...