Hatırlıyorum da Sayın Prof. Dr. BÜYÜKERŞEN' in, belediye başkanı olarak göreve geldiği günlerde, Eskişehir' deki "TARIM ALANLARI" ile ilgili, felaketi anlatmış, nasıl çözüm düşündüğünü de öğrenmek istemiştik.
Batı ülkelerinden, örnekler vererek, kentin mevcut yerleşim alanını O da eleştirmiş, bilerek tek karış tarım alanının zayi edilmeyeceğini, uçakla bakıldığında, aynen batı ülkeleri standardına kentin tarım alanlarına da sahip olacağını, hatta büyüme koridorlarının tarım alanları dışında, çorak arazileri kapsayacağını da vurgulamıştı.
Ancak beklenen, gelişmeler olmadı. Tarım alanları yok edilmeye devam etti. Bugün de Eskişehir Ovasının, en verimli tarım alanları olan ve 2009'yılı ekim ayında Eskişehir Büyükşehir Belediye Meclis tarafından 1/ 25000'lik İmar Plan Değişikliği gereğince, Muttalip sakinlerine ait, tarım birinci sınıf tarım alanları, spor köyü ve spor tesisleri yapılmak üzere kamulaştırılmak istenilmektedir. Oysa bu tesisler, ikinci sınıf tarım arazisi olan Seyitgazi veya Kütahya yolu çevresinde gerçekleştirilebilirdi.
İşin ilginç yanı, Anayasal güvencede olan, mevcut birinci sınıf tarım alanlarını, Vilayet ve Belediyeler koruması gerekirken, Muttalip sakinleri, tarım alanlarını korumak için mücadele veriyor. Söz konusu tarım alanlarında, meyve ve sebze bahçeleri olduğu gibi, şeker pancarı, ayçiçeği ve hububat üretimi yapılmaktadır.
Yine geçmiş yıllarda, Eskişehir' i ziyaret eden, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Tarım Makineleri Bölüm Başkanı, Sayın Prof Dr. Ediz ULUSOY ve Eşi Ziraat Yük. Müh. Renan ULUSOY' la, Eskişehir ve Türk tarımı, üzerinde sohbet etme fırsatı bulmuştuk.
ULUSOY Ailesi, Eskişehir'den övgü ile söz ettiler. Özellikle de demografik yapısına ve porsuk düzenlemesine, Atlı Han'daki el işlerine, Lüle Taşına, Büyük Şehir tiyatro ve opera binasına hayran kaldılar. Osmangazi ve Anadolu Üniversiteleri de beğendiler. Ancak Eskişehir'de, tarım alanlarının, yok edilerek, beton yığını haline dönüştürülmesine de birlikte üzülmüştük. He iki bilim adamının ifadeleri ile de neleri kaybettiğimize de tanık olmuştuk.
Hâlbuki Anayasamıza göre, tarım alanlarındaki yapılaşmalar suçtur. Nitekim Anayasa' nın 45. maddesine göre, tarım arazileri, çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını, tahribini önlemek devletin görevleri arasındadır. Yine İmar ve çevre kanunları ve yönetmelikleri, tarım topraklarının, özellikle de sulanan tarım alanlarının, tarım dışı gayelerle kullanılmasını yasaklamıştır. Ne var ki anayasamızın, kanun ve yönetmeliklerin açık ve emredici hükümlerine rağmen, ülkemizde tarım alanları, hem de devlet kurum/kuruluşları, özellikle de belediyeler, tarafından yok edilmektedir.
Aslında bu durum, yalnız Eskişehir' in de sorunu değil. Köyden kente göçün artması ile birlikte, büyük yerleşim merkezlerinin, çevresindeki tarım toprakları ve sulanan tarım alanları üzerine, konut ve sanayi tesisleri yapılması suretiyle, tarım toprakları, narinciye bahçeleri ve zeytinlikler yağmalanma derecesinde, hızla yok olmaktadır.
Hülasa Türkiye'nin genelinde Verimli topraklar, konut ve sanayi tesisleri yapılması suretiyle, yağmalama derecesinde hızla yok olmaktadır. Son 15 yılda, bu şekilde yok edilen tarım alanları, 500.000 hektar civarındadır. Bu alan, Seyhan sulamasının 4 katı, Manisa ovasının 20 katı, Eskişehir ovasının ise 25 katına eşittir.
Öte yandan ülkemizin, 77.945.200 hektar olan yüzölçümü içerisinde, tarım yapılabilir 28.059.000 hektar arazi bulunmaktadır. Devlet Su İşleri verilerine göre, bu alan içinde ekonomik olarak sulanabilir tarım arazisi, 8.500.000 hektardır. Hala kamu yatırımları ile gerçekleştirilen sulamalar ve halk sulamalarının, toplam alanı 3.829.175 hektardır.
Ülkemizde, ne sanıldığı kadar tarım toprağı, ne de sulanabilecek tarım alanı bulunmaktadır. Kullanabilir tarım alanlarımızın, sınırlarına dayanmış bulunuyoruz. Bundan böyle de yeni tarım alanları bulmamız veya mevcut tarım alanlarının sınırlarını büyütmemiz mümkün olmadığına göre, mevcut tarım alanlarımızı gözümüz gibi korumamız gerekiyor. Maalesef, DSİ tarafında işletmeye açılmış, 2. 072.571 hektar sulama alanının 179.737 hektarlık kısmı, imarlı veya imarsız yapılaşmalarla, tıpkı Muttalip ovası gibi, tarım dışı bırakılmıştır. Hâlbuki bu topraklar, 1. sınıf tarım toprağı vasfındadır. Şu bir gerçek ki, valilikler ve belediyeler, tarım alanlarını iskâna açarak, hem sulama tesislerini, hem de tarım alanlarını yok ediyorlar. En üzücü taraf ise, bu alanları korumakla görevli üst dereceli kamu yetkilileri ve medya, yapılan tesislerin temel atma törenlerine ve açılışlarına katılıyor, hamasi nutuklar atıyorlar...
OYSA TARIM ALANLARINI BAŞKA AMAÇLA KULLANARAK YOK ETMEK, ÇOCUK VE TORUNLARIMIZA, İHANETTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.
MUTTALIP OVASINI YOK ETMEYİN...
Hatırlıyorum da Sayın Prof. Dr. BÜYÜKERŞEN in, belediye başkanı olarak göreve geldiği günlerde, Eskişehir deki "TARIM ALANLARI" ile ilgili, felaketi anlatmış, nasıl çözüm düşündüğünü de öğrenmek istemiştik.Batı...