NAPOLYON VE KÜRKÇÜ

Napolyon’un Rusya’yı işgali sırasında birlikleri, sonsuza dek uzanıyormuş izlenimi veren kurak toprakların ortasındaki küçük bir kasabada çarpışıyorlarmış. Bir ara Napolyon farkına varmadan birliklerinden uzaklaşmış ve...

Napolyon'un Rusya'yı işgali sırasında birlikleri, sonsuza dek uzanıyormuş izlenimi veren kurak toprakların ortasındaki küçük bir kasabada çarpışıyorlarmış. Bir ara Napolyon farkına varmadan birliklerinden uzaklaşmış ve bunu fark eden Rus Kazaklarından bir grup, kendisini kasabanın sokaklarında kovalamaya başlamış. Napolyon, Kazakların eline düşmemek için canhıraş bir şekilde koşarken, yan sokaklardan birinde küçük bir kürkçü dükkanına dalıvermiş. Soluk soluğa dükkana girer girmez, kürkçüyü görmüş ve ona yalvarmaya başlamış. "Beni kurtar, kurtar beni! Nereye saklanabilirim?" Kürkçü, "Çabuk" demiş, "Şu köşedeki kürk yığınının altına gir." Napolyon un üstünü kürklerle iyice örtmüş.
Kürkçü tam işini bitirmiş ki, kapısı açılmış ve Kazaklar içeriye dalmışlar. "Nerede o?" diye bağırıyorlarmış. "Buraya girdiğini gördük." Kürkçünün inkar etmesine karşın, Napolyon'u bulmak için dükkanın altını üstüne getirmişler. Kürk yığınına kılıçlarını sokmuşlar, ama Napolyon'a isabet ettirememişler ve sonra da ikna olup, çıkıp gitmişler..
Bir süre sonra Napolyon kürklerin altından çıkmış ve tam o sırada Napolyon un askerleri kapıya gelmişler. Kürkçü Napolyon'a dönmüş ve ürkek bir sesle ona, "Bu soruyu bu kadar büyük bir insana sorduğum için beni bağışlayın ama, o kürk yığınının altında saklanmak ve bir an sonra, o anın son anınız olacağını bilmek nasıl bir duyguydu ?"
Napolyon söyle bir toparlanmış ve kürkçüye gayet soğukkanlı bir ifadeyle, "Böyle bir soruyu bana, İmparator Napolyon'a nasıl sorarsın? Askerler, bu küstah adamı alın, gözlerini kapatın ve hemen öldürün. Ateş emrini bizzat kendim vereceğim!"
Askerler yoksul kürkçüyü yakalayıp, dışarı çıkartmışlar, bir duvara dayayıp, gözlerine bir bez bağlamışlar. Kürkçü hiçbir şey görmüyormuş, ama seslerden askerlerin bir sıra halinde dizildiklerini ve silahlarını hazırladıklarını işitiyormuş. Buz gibi rüzgarın incecik giysisinden içine işlediğini, yanaklarına değdiğini hissediyor ve bacaklarının titremesini bir türlü kontrol edemiyormuş.O anda Napolyon'un boğazını temizlediğini ve yavaşça, "Hazır... nisan al..." dediğini işitmiş. O anda yaşamının son bulacağını düşünmüş ve yanaklarından aşağı yaşlar süzülmeye başlamış.
Uzun süren bir sessizlikten sonra, kürkçü ayak seslerinin kendisine yaklaştığını işitmiş ve birisi gözündeki bezi çıkartıp alıvermiş. Gün ışığı yüzünden bir an çevresini göremez olmuş, fakat bir süre sonra Napolyon'la göz göze gelmiş. Benliğinin en bilinmeyen yerlerini bile gören bakışlarmış bunlar. Sonra Napolyon'un ağzından yavaş yavaş şu sözler dökülmüş :
"Şimdi anladın mı neler hissettiğimi?"

Haberleri