Eskişehir’de Kurumlar ve Gelir vergisi rekortmenlerinin isimleri açıklandı.
Gelir İdaresi Başkanlığı, Eskişehir’de geçtiğimiz yıl faaliyetlerinden ötürü en çok vergi verecek kişi ve kurumların isimlerini liste halinde yayınladı.
Listelere şöyle bir göz gezdirdik.
Eskişehir’deki kurumlar vergisi sıralamasının ilk 100 kurum arasında yer alman 26 tanesi, isminin açıklanmasını istememiş.
Gelir vergisi sıralamasında ise bu rakam daha yüksek.
Yani…
Eskişehir’de gelir vergisi sıralamasında ilk 100 kişi içinde yer alan 36 isim, söz konusu listede isminin açıkça ilan edilmesini kabul etmemiş.
Kısacası…
Dün ilan edilen Eskişehir’deki kurumlar ve gelir vergisi rekortmenlerinden 62 kurum ve kişinin kim olduğunu bilmiyoruz.
çünkü listede isimlerinin yer almasını istememişler…
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu duruma hiçbir anlam veremedik.
İnsan ödediği vergiyi ilan edebilmeli ve gururla söyleyebilmeli diye düşünüyoruz.
Hatta bu şekilde davranış içinde olunmasının başkalarını da özendireceğini ve aynı gururu yaşayabilmek için başkalarının da çaba sarf etmesine neden olabileceğini tahmin ediyoruz…
Ama Eskişehir’de ilk 100 içinde bulunan kurumlar Vergi rekortmenlerinden 26’sı ile yine Eskişehir’de ilk 100 içinde bulunan gelir vergisi rekortmenlerinden 36’sı izim gibi düşünmemiş olsa gerek, listede isimlerinin bulunmasını istememiş.
Bir anlamda isimlerinin gizli tutulmasını talep etmiş.
Ne diyelim?
Bizim bilmediğimi ama onların bildiği bir şey olsa gerek ki böyle davranmışlar.
Yine de verdikleri vergilerden ötürü isminin açıklanmasını istemeyen kurumlar ve gelir vergisi rekortmenlerine teşekkür ederiz…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
örgütü Belediyelerin kapısından kurtarmak lazım…
İmambakır üküş yıllar önce yazmıştı bu yazıyı.
Biz de köşemize taşımıştık.
Bugün gelinen noktada ne kadar haklı olduğu bir kez daha çıktı ortaya.
O yüzden, bize göre bu muhteşem yazıyı bir kez daha hatırlatmak istedik…
“CHP’li belediye başkanları hep gündemde…
Ama büyük çoğunlukla “tartışmalı” işleriyle; uygulamalarıyla…
Fark yaratan; halkçı ve katılımcı yerel yönetim uygulamalarıyla gündeme gelmiyorlar…
İyi örnekler de, genel olumsuzluğun içinde kaybolup gidiyor…
***
CHP’de kongre zamanı…
Belediye başkanları bu kez kongrelere müdahaleleriyle gündemde…
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun belediye başkanlarına “örgüte karışmayın” çağrısına rağmen…
Birçok yerde belediye başkanları bu “müdahil” olma durumunu resmen zorbalığa dönüştürmüş durumda…
***
Belediye başkanlarının bazıları kongre müdahaleleri yetmemiş; kongre sonrasında da tavırlarına devam ediyorlar…
Sanki aynı partinin üyeleri değil de “düşman partililerle” savaşıyorlar…
Kendi desteklediği adaya oy vermeyeni işten atandan, oy vermeyen delege esnafın tezgâhlarını başına yıkana varan örnekler bol miktarda var…
***
Genel iktidara giden yol yerel iktidardan geçiyor…
CHP’li belediyeler yerelde başarılı işler yapacaklar ve “farkı” yaratacaklar ki; CHP’nin iktidarının yolunu açabilsinler…
CHP’li yerel yönetimlerin yaptığı işleri ve başarıları kim halka sunacak; kim tanıtacak…
Tabii ki; iyi ve verimli çalışan örgüt/örgütler…
***
CHP’li belediye başkanları; il-ilçe yönetimlerini belirlemeye değil; kentleri “demokratik” ve “katılımcı” bir şekilde yönetmeye yoğunlaşmalı…
CHP’li belediye başkanları; il-ilçe işleriyle uğraşmak yerine “sosyal belediyecilikte” “fark” yaratan örnekler yaratmaya yoğunlaşmalı…
CHP’li belediye başkanları bütün enerjisini doğaya, kültüre, tarihe ve insana saygılı belediyecilik yapmaya yöneltmeli…
CHP’li belediye başkanları, halkçı-katılımcı-demokratik ve ekolojik; insan odaklı yerel yönetimin mümkün olduğunu uygulamalarıyla ortaya koymaya yönelmelidir…
***
CHP’li örgütleri belediye kapısında beklemekten çıkarmak gerekiyor…
CHP’li örgütleri belediyelerde “iş takip” yapan yapılar olmaktan çıkarmak gerekiyor…
CHP örgütlerini yerelde ve genelde iktidar mücadelesi odaklı yeniden yapılandırmak gerekiyor…”
.....
Meslek adabı…
Eskiden gazetecilikte bir adap, bir gelenek ve bir etik vardı.
örneğin:
Bir gazete bir haber yaptığında, haberin muhatabının cevap niteliğinde yaptığı basın açıklamasına diğer gazeteler pek itibar etmezdi.
-“Senin haberini biz yapmadık ki kardeşim! Git derdini seninle ilgili konuyu yazan gazeteye anlat” derdi.
Ha bu arada…
Haberi yazan gazete de, haber muhatabının verdiği cevabı öyle ya da böyle sayfalarında kullanma ihtiyacı duyardı.
Şimdi iş Adana şalvarına döndü.
Yani, önü de arkası da bir oldu…
Bir gazete bir haber yapıyor, haberin muhatabı cevap veriyor, cevabı haberi yazan gazete kullanmazken, haberi yapmayan gazeteler, verilen cevabı manşetlerine falan taşıyor.
Mesela:
Kılıçdroğlu’nun dile getirdiği bir iddiaya sayfalarında yer vermeyen gazeteler, ertesi gün bu iddialara cevap veren Erdoğan’ın sözlerine manşetlerini açıyor.
Erdoğan’ın iddialarını görmezden gelen gazeteler, bu iddialara verilen cevabı koca koca puntolarla sayfalarına taşıyor.
Ne yazık ki bu durum yerelde de böyle…
İddiaya, haberlerinde ve haber bültenlerinde yer vermeyen basın kuruluşları ki buna internet siteleri de dahil, yer vermedikleri iddialara karşı verilen cevaplara koca koca yerler ayırıyor.
Sırf işine öyle geldiği için.
Sırf kendi çıkarları olduğu için.
Sırf karşısındakini zor durumda bırakmak için yapıyorlar bunu.
-“Bana ne kardeşim! Ben senin iddialarını yazmadım ki cevabını yazayım?” demiyorlar…
çünkü…
Cevap veren önemli değil onlar için.
önemli olan verilen cevapta kendi söylemek isteyip de söyleyemediklerinin ve böylesine intikam fırsatının bir daha ele geçmeyecek olması yatıyor.
Her fırsatta “Her şey bozuldu” diyoruz ya…
Bizim mesleğin adabı da bozuldu…