Büyükerşen olmasa, CHP'nin Eskişehir'de Büyükşehir'i kazanma şansı yok denecek kadar az.
Aynı zamanda...
Büyükerşen olmasa, AKP nin Eskişehir'de Büyükşehir'i kaybetme şansı yok denecek kadar az.
Büyükerşen bu gün en çok sevilen insan.
Dahası...
Büyükerşen bu gün en çok nefret edilen de bir insan.
Eskişehir'de başarıları en çok konuşulan isim Büyükerşen.
Diğer taraftan...
Eskişehir'de başarısızlıkları en çok konuşulan isim de Büyükerşen.
Aday olması en çok istenen de, "yeter artık aday olmasın" denilen de aynı kişi, yani Büyükerşen...
Öte yandan...
Bu güne kadar en çok engellendiğine inanılıp, bugüne kadar en çok engellediği söylenen de...
Yaptığı heykellerle anılıp, yaptığı heykellerle eleştirilen de hep aynı isim; Büyükerşen...
Eskişehir'i Avrupa kenti yaptığı söylenen de, Eskişehir'e makyajdan başka bir şey yapmadığı ifade edilen de o...
Şehirde gelişen her olumlu olayın kahramanı da, şehirde gelişen her olumsuz olayın müsebbibi de bizzat Büyükerşen.
Şehrin yarısının oy verdiği, diğer yarısının vermediği.
Şehrin yarısının sevdiği, diğer yarısının sevmediği.
Kendisine laf söyletmeyenler kadar laf söylemek için can atanların olduğu.
Taparcasına sevilen, nefret edercesine sevilmeyen...
Kimine göre büyük bir marka, kimine göre büyük bir savsata...
Netice olarak...
Eskişehir'in öyle ya da böyle önemli bir gerçeği Büyükerşen.
Sonuç olarak...
Şehirde her gelişen olayın ucunun mutlaka ve bir şekilde kendisine dokunduğu bir isim Büyükerşen.
Söyledikleri bu denli övgü alıp, bu denli eleştirilen belki de tek isim.
Şimdi bizi zaman zaman eleştirirler...
-"Niye hep olumlu ya da olumsuz Büyükerşen yazılıp çiziliyor" diye...
Haksız mıyız sürekli Büyükerşen'i yazmakta...
Bir ikinci adam mı var şehirde yaşayanların yarısının başka, diğer yarısının başka bir duygu ile baktığı?
İkinci bir adam mı var her söylediği en çok takdir toplayıp, en çok eleştirilen.
Var mı?
........
Büyük meseleler
küçük meseleler...
80'li yılların sonlarıydı.
O yılları yaşayanlar iyi hatırlayacaklardır.
O dönemin SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, Ahmet Özal'ın yaptıklarını gündeme taşıyınca babası Turgut Özal;
-"Ahmet onlara büyük gelir. Bence onlar gelip küçük Turgut ile uğraşsınlar" demişti.
Turgut Özal'ın "Küçük Turgut ile uğraşsınlar" demesi, her ne kadar "torunu olan Turgut'u kastetti" denilse de, söylenenin nereye gittiğini anlayan anlamıştı.
Özal'ın "Küçük Turgut ile uğraşsınlar" sözü üzerine Deniz Baykal'ın;
-"Küçük Turgut ile Semra Hanım ilgilensin. Özal ise devlet meseleleriyle uğraşsın" sözleri de en az "Küçük Turgut" sözü kadar dikkat çekmişti.
Şimdi bu nereden aklımıza geldi?
Biliyorsunuz Eskişehirspor yönetimi çevresinde gelişen olaylar var.
Kulübe ait bir otomobilin, bir yöneticinin eşine tahsis edilmesi olayı yazılıp çiziliyor ve konuşuluyor.
Bu mesele ile ilgili kulüp başkanı Halil Ünal konuşmuş sonunda;
-"Büyütülecek bir mesele değil" demiş.
Dahası...
İstifa falan gerektirecek bir olay da olmadığını söylemiş.
Sonuç olarak da;
-"Bunlar küçük meseller" diyerek noktalamış meseleyi.
Hatta...
Kiralık otomobil meselesini büyük bir meseleymiş gibi ortaya dökenlere de bir hayli çıkışmış.
Ne diyelim?
Demek ki birilerine büyük gelen, başka birilerine küçük gelebiliyor...
........
Efsane boşuna ve kolay olunmamış ki...
-"Antrenmanları çok ciddi yapardık. Şeker'in yanında ki toprak sahaya götürürlerdi bizi. 2 tane duş vardı topu topu. Sıra beklerdik duş alabilmek için. Isınmak için yapılan ortada sıçan oyunu bile büyük bir ciddiyetle oynanırdı. Öyle gülmek, şaka yapmak, işi sulandırmak nerede, antrenmanlar son derece ciddi ve yorucu olur, inanın pestilimiz çıkardı"
Bu sözler Ender Konca'ya ait...
-"Bir gün kamp için Çatacık'a götürdüler. Baktık ne yemek yapacak adam var ne de bize hizmet edecek adam. Takım içinde görev bölümü yapıldı anında. Birkaç futbolcu yemekten, birkaçı temizlikten, birkaçı da hizmetten sorumlu oldu. Her idman sonrası odun yakılarak ısıtılan termosifon sayesinde duş alabiliyorduk ki, buna duş falan da denmezdi. İşte böyleydi kamplarımız"
Bu sözler de İsmail Arca'ya ait.
-"Ben, Allah rahmet eylesin babamdan hemen her gün azar işitirdim. Sırf dışarıda futbol oynuyorum diye. Her defasında 'Bir daha futbol oynadığını görmeyeceğim. Otur dersini çalış. Sen okuyacaksın' derdi. Futbolcuya kız vermezdi aileler. Çünkü futbol bir iş değildi. Şimdi aileler kızlarını futbolcuya vermek için can atar hale geldi."
Bu sözler de Hüdai Doğu'ya...
Dün tesadüfen gördük Kızılcıklı üzerinde Hüdai Doğu'yu.
Eskişehir Profesyonel Futbolcular Derneğinin Basın toplantısı varmış.
Israr etti, girdik toplantıya.
Yönetim kurulu tam ekip olarak gelmiş.
İsmail Arca, Nihat Atacan, Ender Konca, Nemci Aktuna, Feza Baycan ve Gani Gümüşcan.
Zafer Tüzün de orada.
Anıların biri bitiyor, diğeri başlıyor.
Zafer, karınları acıkınca nasıl kendilerini Gani'nin evine attıklarını, İsmail Arca sağ ayaklı oyuncu olmasına rağmen, yapılan testte sol ayağının sağ'a yakın çıkmasını, Ender Konca ise, bir futbolcunun 4-5 kişiyi nasıl oluyor da çalımlayarak geçebildiğine hala anlam veremediğini anlatıp "Eskiden kimse kimseyi geçirmezdi ki" diyor.
Dinliyoruz hepsini dikkatle...
Anlatılan her anı, olmayan imkânsızlıklarla nelerin başarıldığını adeta bir kanıtlar gibi.
Dün bir kez daha anladık ki; boşuna efsane olunmamış.
Bir ara, bugün ile mukayese ettik geçmişi.
-"Bu günün imkânları olsa ne olurdu?" diye...
Şu bir gerçek ki, o futbol bu gün olsa Barcelona olunurdu.
Peki, bu gün o futbol yine yok?
Çünkü bugünün futbolcularının yaşam tarzı sadece futbolculuk üzerine kurulmuş.
O yüzden...
Futbolu nerede oynadıkları pek de önemli değil.
Ama dünün Efsane isimlerinin yaşam tarzı Eskişehirspor üzerine kuruluydu.
Onlar için futbol ancak Eskişehirspor ile bir anlam ifade ediyordu.
O yüzden...
Dün ile bugün arasında ki en belirgin fark da, Dün'ü bugünden üstün kılan fark da, galiba bu olsa gerek...
.........
Biraz da gülmek lazım
Genç adam yaşlı karı-kocanın evlerine misafir olur. 75 yaşındaki amca karısından. Bir fincan daha çay isterken "Çiçeğim bir bardak daha verir misin?" der.
Sonra da "peteğim hiç şekersiz lütfen" diye ekler. Kendisine 65 yaşındaki tatlı karısının getirdiği tavşankanı çayı alırken de "bebeğim sana çok zahmet oldu" diye ekler. Genç adam yaşlı amcanın karısına kullanıldığı sevgi sözcüklerinden çok etkilenir
"Amcacığım kaç yıllık evlisiniz?" diye sorar.
Yaşlı ama dinç adam "40 seneyi geçtik evladım" der. Genç adam: "Vallahi maşallah Allah muhabbetinizi arttırsın. Sürekli çiçeğim peteğim bebeğim gibi güzel sözlerle hitap ediyorsunuz galiba" Yanakları pembeleşmiş teyze "Doğru birkaç yıldır hep bana böyle hitap ediyor" deyip mutfağa doğru yöneldiğinde yaşlı amca genç adamın kulağına doğru eğilerek: "Şiişşt çaktırma 2 sene önce adını unuttum hala hatırlayamıyorum...
"Niye ikide bir Büyükerşen'i yazıyorsunuz?" derler ya bizler için
Büyükerşen olmasa, CHPnin Eskişehirde Büyükşehiri kazanma şansı yok denecek kadar az.Aynı zamanda
Büyükerşen olmasa, AKP nin Eskişehirde Büyükşehiri kaybetme şansı yok denecek kadar az.Büyükerşen bu gün en çok...