Yıllardır, tehlikeyi gören insanlar, Türkiye'yi bölmeye yönelik tehditlerin sürdüğünü belirterek, barışı getirmenin yolunun teröristi hedef almak olduğunu vurguladı, aksi taktirde Türkiye'nin, iç savaşa sürüklenebileceği uyarısında bulundular ama bu uyarılar siyasiler tarafından dikkate alınmadı.
Diyarbakır'da, BDP' nin, 'sivil itaatsizlik' eylemi çerçevesinde, cami yerine 'Demokratik Çözüm Çadırı' çevresinde cuma namazı kılındı. Namazın ardından düzenlenen yürüyüşe, katılan bir grup, polise Molotof, taş ve havai fişeklerle saldırdı. Polis tazyikli su ve biber gazı ile saldırganları dağıttı.
Van ve ağrı'da, MHP konvoyuna saldırılar, Özellikle de Söke'ye bağlı Ağaçlı köyünde BDP konvoydan inenler markete gelip Türkiye' de, 'markette bayrak mı olur bunu indireceksiniz' diye tehdit ettiler. BDP 'lilerin köydeki işyerlerine saldırdıkları, işyerleri ve otomobillerin camlarını kırdıkları belirtildi.
Aslında Perşembe' nin gelişi, Çarşambadan belli idi. Nitekim DTP 'nin eski genel başkanı Ahmet Türk, Tunus ve Libya'daki olaylarla, Türkiye arasında benzerlik kurarak, "Sesimiz Tunus ve Libya'dan daha gür çıkacak" diyerek adeta tehdit etmişti
Hülasa tedbir alınmaz ise önümüzdeki günlerde, bu tür olaylar artacaktır. Etnik nefret artacak, Belki de seçimler, tehlikeye girecek
Nitekim CİA başkanı George J. Tenet'in " Nerede önyargı ve nefretle karşılaşırsan, mücadele et. Nerde "KAOS" varsa, bil ki arkasında, 'DİNSEL" ve "ETNİK" bir nefret ve önyargı vardır." sözü dikkate alınmalı, her iki akımla da ülkemizde mücadele edilmelidir. Çünkü çok partili dönemde, siyasi parti liderlerinin, siyasi çıkar ve gelecek için "ETNİK " ve "DİNSEL" hatalara göz yumdular. Bu durum, ülkemizde, her iki alanda da taraflar arasındaki önyargı ve nefreti artırdı.
Geçen yıl NTV' de bir programda Sayın Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, terör konusunda takındığı tavrın kendilerine güven vermediğini söylerken, Türkiye'yi bölmeye yönelik, terör tehditlerinin devam ettiğini kaydetti. Sayın Baykal, 'Irak'a bakın, nasıl. Paramparça. Türkiye de birbirine mi girsin isteniyor. Türkiye haritası değiştirilmek isteniyor. Bölgede barışı getirmenin yolu teröristi hedef almaktır. Yoksa iç savaşa sürükleniriz' diyerek de tehlikenin kapıda olduğunu belitmişti.
Peki, dün, bu tehlike yok muydu?
Elbette vardı. Ancak siyasi partiler, kendi çıkarları için, bu alanda fikir yürütmekten sürekli kaçtılar. Gelişmeleri de sürekli göz ardı ettiler. Hatta haksız ve yersiz beyanatları ile de, olumsuz gidişi adeta körüklediler
Yine aynı programda Sayın Baykal' ın, " AKP ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın terör konusundaki yaklaşımlarını, endişeyle izlediklerini belirterek 'Sayın Başbakan'ın terör konusundaki niyeti belli. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir' in, 'Türkiye eyaletlere bölünmeli' önerisini, Başbakan da dile getirdi' sözleri karşısında, Başbakan Sayın Erdoğan' dan bir cevap gelmedi.
Programda, Türkiye'nin Terörle Mücadele Koordinatörü Edip Başer'in, 'teröre destek veren başkanlar görevden alınsın' açıklamasını değerlendiren, Sayın BAYKAL, DTP 'li belediye başkanlarının, hukuk ihlalleri yaptığını, hukukun bir süreden bu yana ,Türkiye'de işlemediğini söylemişti.
Siyasi iktidar, ülke bütünlüğüne yönelik uyarılarda dikkate alınmak zorundadır. Türk milletinin bu konularda hasiyeti var. Nedir bu? Üniter devlet, laik devlet ve ulusal bütünlük. Bu 3 temel duyarlılıkta kaygı duyduğu zaman, Silahlı Kuvvetler açıklama yapıyor.
Aslında ülke bütünlüğü ilgili söylemler yerinde açıklamalardır Biz ulusal birliğimizi kolay yakalamadık. Türkiye'ye yönelik çevremizde neler düşünülüyor, biliyoruz. Ortaya haritalar ve Ermeni soykırımı, Pontus soykırımı gibi saçmalıklar, sürekli gündemdedir.
Siyasi otorite, bu gelişmelere siyaseten cevap vermiş, ya da etkin bir şekilde müdahale etmiş olsa idi, İlgili kurumlar, bir açıklama gereği duymazdı. Elbette ülkemizin bağımsızlığı ve bütünlüğü veya cumhuriyetin temel ilkeleri tehlikede ise, bu alanda bir boşluk da doğmuş, siyasi otorite de etkin bir icraat sergilemiyorsa, Bu boşluk ilgili kurumlar tarafından mutlaka dolduracaktır. Bu aynı zamanda anayasal ve yasal görevdir.
Yıllardır, çok partili dönemde, liderle isabetli ve gerçekçi söylemlerde bulunuyorlar. Ancak bu söylem ve vaatlerini, bir türlü hayata geçiremiyorlar. Ne yazık ki, siyasi partiler, bir türlü, halkın beklediği ve düşündüğü anlamda, ne "MUHALEFET" ne de "İKTİDAR" olamıyorlar.
ÖFKE İLE KALKAN ZARARLA OTURUR
Yıllardır, tehlikeyi gören insanlar, Türkiye’yi bölmeye yönelik tehditlerin sürdüğünü belirterek, barışı getirmenin yolunun teröristi hedef almak olduğunu vurguladı, aksi taktirde Türkiye’nin, iç savaşa sürüklenebileceği...