Okuyunca "Bize ne Bursa'dan" demeyin ne olur...Belli mi olur...

Bursa’ya yakın zamanda gidenler çok iyi bilir.Çok kısa bir süre öncesine kadar Bursa’ya girenleri o müthiş heybet ile Uludağ karşılarmış.Ama artık Uludağ şehre girenleri karşılamıyor.Çünkü…Bursa’ya giriş yapanlarla...

Bursa'ya yakın zamanda gidenler çok iyi bilir.
Çok kısa bir süre öncesine kadar Bursa'ya girenleri o müthiş heybet ile Uludağ karşılarmış.
Ama artık Uludağ şehre girenleri karşılamıyor.
Çünkü...
Bursa'ya giriş yapanlarla Uludağ arasında devasa yapılar oluşmuş.
TOKİ el atmış bölgeye.
Olabildiğince yüksek binaları dikmiş yan yana.
O güzelim süliet yok olup gitmiş.
Değim yerinde ise, Bursa'nın ayarı bozulmuş.
Şehir merkezinin düzeni alt üst olmuş.
Birileri ev, birileri dükkan sahibi olmuş olmasına ama...
Kentin ruhunun ortasına adeta bir bıçak gibi saplanmış o koca TOKİ binaları.
Şimdi bu anlattıklarımızı okuyup;
-"Bize ne yahu Bursa'dan" diyebilirsiniz.
Doğru da söylersiniz bu düşüncenizi böyle ifade ettiğinizde.
Ancak, Bursa örneğini vermemizin arkasında, Eskişehir için büyük bir endişe var.
Biliyorsunuz TOKİ Eskişehir'e yeni bir stadyum yapacak.
İhalesini tamamladı.
Sazovaya yapacağı bu stadyumu bedava yapmıyor TOKİ.
Karşılığında mevcut Atatürk Stadyumu ve çevresini aldı.
Aldığı bu bölge, Eskişehir'in merkezi olan ve değerine de paha biçilemeyen bir bölge.
Haliyle bir şeyler yapacak TOKİ Atatürk Stadyumunun bulunduğu bu alana.
Her ne kadar "Meydan olacak" denilse de, TOKİ nin burası için düşündüğü Otel, AVM ve konut gibi projeler olduğu biliniyor.
Şimdi ister misiniz TOKİ burayı gökdelenlerle donatsın?
Bursa'nın kalbine saplanan o bıçak, yine TOKİ marifetiyle Eskişehir'in de kalbine girsin?
İstemezsiniz değil mi?
Kimse istemez...
Ama kimsenin istemediğini TOKİ bal gibi istiyor işte.
İstemekle kalmayıp, çakıyor şehrin kalbine bıçağı.
Ne diyelim?
Umarız aynı bıçak Eskişehir'de Eskişehir'in kalbine girmez...
.........
Eğer iddia doğruysa...
Çocukları Eti sosyal bilimler lisesinde öğrenim gören bazı veliler yakındı.
Okulda, çevre illerden gelip yatılı olarak kalan öğrenciler ile, Eskişehir'deki evlerinden gelen öğrenciler birlikte öğrenim görüyormuş.
Yatılı olarak kalan öğrenciler, son günlerde diğer öğrencilere bir nevi baskı uygulamaya başlamış.
Kendilerinin yaptığı etkinliklere katılmalarını istiyorlar, öte yandan da bazı abi ve ablaların derslere yardımcı olacağını söylüyorlarmış sürekli.
Veliler de bunu duyunca endişeye kapılmış.
-"Çocuklarımıza okulda eğitim zaten veriliyor. Bunun yanı sıra dışarıdan çeşitli destek eğitimleri de aldırıyoruz. Böyle bir zorlama karşısında inanın endişeye kapıldık" diyorlar.
Neticede bu, öğrenci velilerinin bize ilettiği bir iddia.
Ama üzerinde durulması gereken de bir iddia olarak algıladık.
Umarız okul yönetimi de bu iddia ile ilgili gerekli müdahalede bulunur.
Eğer iddia asılsızsa (Ki asılsız olsa veliler niye endişelenip yakınsın) önemi yok.
Ama...
Eğer bu söylenilen durum okulda yaşanıyorsa, buna bir şekilde engel olunmalı...
.......

Bürokrat siyasetçiye o yolu açarsa...
Kırşehir'e tayini çıkan Milli Eğitim Müdürü Erdoğan Ayata geldi veda için.
-"Tam da ısınıyorduk birbirimize. Nereden çıktı bu tayin?" diye sorduk kafadan.
-"Sorma" dedi Ayata önce.
Ardından da...
Aile düzeninin bunu zorunlu kıldığını söyledi.
Baktık çok rahat bir kişi Erdoğan Ayata.
Özel sektörde yönetici olarak çalışmış uzun süre.
Sonra devlete geçmiş.
Her iki tarafı da görmüş haliyle...
Özel sektörün kazandırdığı "Pratik olma" özelliğini devletin koltuğunda da uygulamayı becerince, başarı doğal olarak gelivermiş.
Rahat oluşunun verdiği cesaretle söyledik içimizden gelenleri...
-"Ne yalan söyleyelim; Eskişehir'e atanınca, hele bir de Kayseri'den geldiğini öğrenince kendi kendimize 'Tamam bu iktidar partisinin emrinde görev yapacak' diye düşündük. Ama 14 aylık görev süresi gösterdi ki yanılmışız" dedik.
Önce bir gülümsedi Ayata.
Ardından da...
-"Hepimizin bir siyasi düşüncesi var. Ama ondan önemlisi yaptığımız bir iş var. Ben 14 ay süre içinde İktidar partisinin kapısından içeri bir kez girdim. O da yeni il Başkanına 'Hayırlı olsun' demek için" dedi önce.
Devamla da...
-"Bir siyasetçi hiçbir zaman bir bürokratı memuru gibi görüp davranmaz. Ha böyle davrananlar yok mu? Elbette var. Ama bunun suçu siyasetçide değil, bizzat bürokrattadır. Çünkü o siyasetçinin öyle davranmasının yolunu o bürokrat açmıştır" dedi.
Bu söyledikleri her şeyi açıklıyordu aslında...
Biz her zaman bürokrasiyi tahkimi altına alan siyasetçiyi eleştiriyoruz ama, o siyasetçiye o yolu açan bürokratı görmezden geliyoruz.
Çünkü şöyle bir gerçek var...
Eğer bir bürokrat bir siyasetçiye "Var mı bir emriniz?" diyorsa, siyasetçi de o emri vermeye dünden hazırdır...
............

Biraz da gülmek lazım
Yüzü gözü mosmor bir kadın doktora gider..
Doktor: Ne oldu size?
Kadın: Doktor Bey ne yapacağımı bilemiyorum. Kocam ne zaman içip de eve sarhoş
dönse beni gebertene kadar dövüyor.
...
Doktor: Bu konuda size çok işe yarayan bir çözümüm var hanımefendi.
Kocanız sarhoş olarak eve geldiğinde elinize bir bardak şekerli çay alın ve
kocanız yatıp uyuyana kadar ağzınıza alacağınız bir yudum çayı ağzınız içinde
sürekli dolaştırın....
İki hafta sonra aynı kadın eli yüzü düzgün şekilde doktoru ziyaret eder.
Kadın: Evet doktor harika bir çözümdü bu. Kocam eve sarhoş geldiği her
seferinde yatıp uyuyana kadar ağzıma bir yudum çay alıp ağzımı çalkalar gibi
ağzımda dolaştırdım; ve kocam bana hiç dokunmadı.

Doktor:
-Gördünüz mü ağzınızı kapalı tutmak ne kadar çok işe yarıyor

Haberleri