OLAYLARDAN, İBRET VE DERS ALINMALI

Türk toplumun, bazı kişi/kişiler, olay gelişmelere kuşku ile bakıp, önyargılı davranıyor, hatta yargısız infaz da yapabiliyor. Bu durum, ülkemizde kutuplaşmalara veya zıtlaşmalara da neden oluyor. En dikkat çekeni de insan...

Türk toplumun, bazı kişi/kişiler, olay gelişmelere kuşku ile bakıp, önyargılı davranıyor, hatta yargısız infaz da yapabiliyor. Bu durum, ülkemizde kutuplaşmalara veya zıtlaşmalara da neden oluyor. En dikkat çekeni de insan hataları, kaderle eşdeğer tutuluyor. Bu tabloyu, ortadan kaldırmak için, herkesin arzu edilmeyen gelişme ve olaylarda, mantıklı düşünmesi, ibret ve ders alması gerekir.
Ayrıca arzu edilemeyen olay ve gelişmeler karşısında, zamanında tedbir alınsa, yapılan önerilere de değer verilse veya yasalar gerektiği şekilde uygulansa, istenmeyen gelişmeler olmayacaktır. Nitekim Konya' da, 17'si çocuk 18 kişinin ölümüne neden olan yurt binasıyla yeniden tartışılmaya başlanan, kaçak Kuran kurslarına, cezayı hafifleten TCK değişikliğinin, dönemin TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı ve Diyanet İşleri eski Başkanı AKP'li Tayyar Altıkulaç' ı, bile çileden çıkardı. Ve " O dönem, izinsiz faaliyetlerin olduğunu zaten biliyordum. Bu değişiklikle, bu faaliyetlerin daha da yaygınlaşacağı ve önüne geçilmez hale geleceği endişemi paylaşarak, arkadaşlarımı uyardım, dinlemediler" dedi. Yeni yasama döneminde, bu konunun tekrar gündeme alınmasını isteyen Altıkulaç, "Konya da 18 can gitmiştir. Yapılanlar sakıncalı ve yanlış. Elinizi vicdanınıza koyarak gerekeni yapın" çağrısı yaptı.
Teklif, siyasi iktidar ve yasama organı tarafından, dikkate alınır mı bilinmez ama Sayın Altıkulaç' ın, önerisi mutlaka dikkate alınmalıdır. Acaba o dönemde, öneri kabul görse idi, Konya da ' da arzu edilmeyen ölümler gerçekleşir miydi?
Son yıllarda, kutuplaşmalarda, dinin odak noktası olarak alınması ise kaygı vericidir. Radikal kesimler, ya da yaygınlaşmış olan laikçi tavır zıtlaşması. Dinsel önyargı ve nefreti artırdı. Bu, hayra alamet değildir. Nitekim eski CİA Başkanı George J. Tenet' " Nerde kaos varsa, bil ki arakasında, "DİNSEL" ve "ETNİK" nefret veya önyargı vardır." demiştir.
Türkiye Cumhuriyeti, laik bir devlettir. Bu laiklik, gerçek Müslümanlara hiçbir engel, hiçbir yasak getirmemiştir. Hatta İslamcı partilere, yayınlara, tutumlara, belki de gereğinden fazla özgürlükler tanınmıştır. İslam'la, laik devlet arasında bir çatışma, bir anlaşmazlık da yoktur.
Öte yandan hem değişim isteyip, hem de resmi ideolojinin laiklik anlayışını, "İşte laiklik budur' diye savunamayız. Resmi ideolojinin ve onu uygulayan kurumların, İslam'la birlikte yaşama konusunda, bir alıp vermediklerinin bulunmaması gerekir. Yurttaşların tek başlarına veya birlikte, din ve vicdan hürriyetlerini, bir kısıtlama ve engelleme olmadan kullanabilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca her alanda, diyalog olması için, karşınızdakinin farklılığını, zıtlığa indirgemekten sakınmak lazımdır!
Diğer yandan İslam'ı, rejimi tehdit eden bir unsur diye kabulüne dayalı katı bir anlayıştan söz etmek, gerçekleri bile bile yadsımaktır. Çünkü ülkemizde, böyle bir görüş, böyle bir tutum da yoktur, olmamıştır da.
Şu bir gerçek ki, Pozitivistler ve ondan esinlenen, bütün felsefi- siyasi akımlar, dinin modernleşmeyle birlikte, toplumun ve insanın hayatından uzaklaşacağını sandılar. Oysa içinde bulunduğumuz çağda, görünen dinin, ne insanların, anlam dünyasındaki, ne de toplumsal yaşamdaki yerini yitirmediği; aksine oldukça güçlü bir şekilde geri geldiğidir.
Modernleşmenin, ne de yasakların, dini vicdanlardan ve toplumsal ilişkilerden arındıramadığı da ortada. Düşünce ve ifade özgürlüğü veya inanç ve ibadet özgürlüğü de inanan demokratların, radikal İslamcılara olduğu kadar, laikçi bağnazlara karşı da tavır almaları gerektiğini, belki giderek daha iyi anlıyoruz.
Ayrıca Kuran-ı kerim' deki, hoşgörü, af, bağış ve barış buyruklarını, Peygamberimizin, "dostluk ve dayanışma" çağrılarını, görmemezlikten gelerek, bazı kesimler, kendi düşüncelerini, inanç dünyasına hâkim kılmak istemesi, dikkat çekicidir.
Öte yandan, Peygamberimizin, en güzel hadislerinden biri der ki," Ey Müslümanlar, namazdan, oruçtan, zekâttan, hacdan, daha iyi olan nedir, bilir misiniz? Düşmanlığı ortadan kaldırmaktır."
Atatürk' ün, fikir ve düşünceleri, İslam dini hakkındaki görüşleri ve ülkemize layık gördüğü özgürlükçü demokrasi, inananlar ve inanmayanlar için de, en büyük güvencedir. İslam âleminin, en geniş inanç özgürlüğü, eksik demokrasimizde mevcuttur. Ne mutlu ki her türlü senaryolara rağmen, bunun kıymetini bilenlerimiz çoğunluktadır.

Haberleri