İstanbul Büyükşehir Belediyesine 420 personel alımı yapılacak.
Belediye başkanı “liyakat esasıyla alacağız” diyor.
Ardından alım için başvurular yapılıyor.
İstanbul’dan ve Türkiye’nin çeşitli illerinden binlerce genç müracaat ediyor diplomalarıyla birlikte.
Belediye’nin önünde kilometrelerce başvuru kuyruğu oluşuyor.
Televizyon muhabiri başvuru için kuyrukta bekleyen gençlerden birine soruyor “Şansın var mı?” diye…
önce “çok zor ama bakalım. Göreceğiz.” diyor genç önce arkasındaki uzayan kuyruğu göstererek.
Ardından da…
-“Olmazsa en azından üzülmeyeceğim. Benden iyi birinin işe alınacağını bileceğim. Hakkımın yendiğini düşünmeyeceğim” cevabını veriyor.
Bakan Berat bayrak’ın sık sık kullandığı tabirle söyleyelim: Bakın bu çok önemli!
İşsiz gençleri üzen elbette çalışacak bir iş bulamamış olmaları.
Fakat…
İş bulamamış olmaktan daha fazla üzen şey ise, kendisinden daha niteliksiz, daha beceriksiz, daha donanımsız insanların, sırf torpilleri var diye işe giriyor olması…
O yüzden…
Bu ülkede işsizlikten önce, tıpkı İstanbul belediye başkanının işe alımlarda sağladığı güven gibi, toplumda “Hak eden işe alınacak” güvencesinin sağlanması olmalı…
O yüzden…
İş bulamayan gençler ne zaman “sürekli hakkımı yiyorlar” diye düşünmek yerine, “demek ki benden daha çok hak edenler varmış” diye düşündükleri an, emin olun işsizlik de ortadan kalkacaktır.
.....
Biz de böyle avutalım kendimizi!
Eskişehir’e tayin olan bürokratlara çoğunlukla sorulan bir sorudur bu…
Ve bürokrat ilk izlenimleriyle şu cevabı verir:
-"İyi şehir hoş şehir ama. Burada yaşayanlar pek de birbirlerini sevmiyor galiba. Herkes birbirinin arkasından konuşuyor.Dedikodu had safhada.çünkü birlik ve beraberlik yok. Herkes birbirine karşı adeta güç gösterisinde bulunuyor."
Eskişehir’e gelen daha ilk günlerde çözer Eskişehir’in mevcut sorununun ne olduğunu.
Maalesef böyle bir gerçeği vardır Eskişehir’in.
Ne yazık ki bu tespitin de haklılık payı bir hayli fazladır.
Şehrin bu durumu ile ilgili ne zaman yorum yapsak anında aldığımız reaksiyon, bu gerçeğin ispatı gibidir.
örneğin:
"Eskişehir’in en büyük sorunu, bu kentte yaşayanların birbirlerini sevmemesi sorunudur" diye bir yazı yazdığımızda, telefonlarımız susmaz.
Arayanların bir bölümü, teşhisimizi doğru bulur, kimisi de
"Haksızlık ediyorsun" der.
Maksadımız bu kentte yaşayanları aşağılamak değildir elbet.
Ama bu yıllardır giderilemeyen hastalığı da görmezden gelemeyiz.
çünkü…
Eskişehir’in böylesine ve bir türlü tedavi edilemeyen hastalığı mevcuttur.
Bu şehirde yaşayanlar birbirlerini sevmez.
Bakmayın siz Eskişehir’e "Sevgi ve Hoşgörü şehri" denilmesine.
Bakmayın "Mozaik" falan gibi ifadelere.
Belki dışarıdan gelenlere vardır ama bu şehirde yaşayanların birbirlerine karşı ne sevgisi vardır ne de hoşgörüsü.
Bir türlü…
-"Benim delim, elin velisinden iyidir" diyemez.
Alışveriş içinde olduğu adamı sever görünür ama alışveriş bittiği an görüntü de biter.
Sonuç olarak…
Eskişehirli, birbirine karşı sevgi konusunda samimi değil.
Ne yazık ki Eskişehir’in böyle bir gerçeği var.
Ve bu gerçek, tedavi edilmez bir hastalık halini almış durumda.
Ne diyelim?
Hani derler ya "Şikâyet ettiğiniz hayat, belki de başka birilerinin hayalidir" diye…
Biz de bu sözden hareketle "Belki bizden de kötü durumda olan şehirler vardır" deyip, kendimizi avutalım.
.....
CHP’de “Ne zaman?” lı günlere ihtiyaç var
CHP’de siyaset yapanlar ne zaman:
-üyesi ve delegesine güvenirse
-Muhalefetteyken “Taban da taban” diyenler, yönetime geldiğinde de “Taban” demeye devam ederse...
-Parti içi demokrasiyi ağızlarından düşürmeyenler, ellerine geçirdikleri daha ilk fırsatta parti içi demokrasiyi rafa kaldırmayı düşünmezse.
-“Seçimle gelen seçimle gider” diyenler görev verildiğinde atama yönetimlere göbek ata ata girmezse...
-Sürekli üye bindirmesinden şikâyet edenler aynı dairede oturan 10 kişiyi üye yapmaya kalkmazsa...
-Eskişehir’in göbeğinde oturduğu halde hiç gitmediği köyden delege yazılmayı kabul etmezse.
-Bir yerlere gelene kadar üye ve delegenin esas olduğunu söyleyenler, bir yerlere geldikten sonra “üye ve delege yapısı sağlıksız” demezse...
-Yönetimde değilken karşı çıktığı anti demokratik uygulamalara, yönetime geldiğinde de karşı çıkmaya devam ederse...
-Yakındığı parti içi ayak oyunlarını, eline fırsat geçer geçmez başvurmaya kalkmazsa...
-“Genel başkanı bile seçen delege nasıl oluyor da Milletvekili ve Belediye Başkan adaylarını seçemiyor” diyenler, koltuğa oturduğunda ”üye ve delege yapısı uygun değil” demeye başlamazsa...
Ve...
-Ne zaman: “İlla ki önseçim” diyenler, kendisine teklif edilen tepeden inme adaylığı elinin tersi ile iterse...
İşte o zaman adam gibi siyaset ortaya çıkar.
Bu ne zaman olur bilemiyoruz ama...
Galiba CHP’nin de, CHP’de siyaset yapanların da, yukarıda saymış olduğumuz ve hayata geçmesi gereken “Ne zaman?” lı gelecek günlere acil ihtiyacı var...