Bugün, "Öğretmenler Günü! Mustafa Kemal Atatürk' ün, yeni harflerin öğretilmesi için yazı tahtasının başına geçtiği, Bakanlar Kurulu 11 Kasım 1928 günü yaptığı toplantıda, Atatürk'e "Millet Mektepleri Başöğretmenliği" unvanını verdiği ve 24 Kasım, Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür.
Emekli öğretmenler öğretmen okullarından, şeref madalyası gibi almışlardı diplomalarını. Arkalarına bakmadan binmişlerdi otobüslere, trenlere... Şehir, şehir, köy, köy ulaşmışlardı taa mezralara. Göremediği, taşıtlarla tanışmışlardı. Bu anıların hepsi hafızalarda ve geçmişte kaldı. O yıllarda, görev alan öğretmenlerin, tamamı emekli oldu. Büyük bir kısmı da hakkın rahmetine kavuştu. Kalanlar ise ya unutuldu, ya da kaderi ile baş başa kaldı.
Nitekim emekli Cumhuriyet öğretmeleri, her yıl olduğu gibi, bu yılda öğretmen günü programların da yer almayacaktır. Bu tavır, "Öğretmen Okulu Marşı" ile coşan, Türk Bayrağının dalgalandığı her yerde görev yaparım düşüncesi ile mezun olan, vatanın en ücra köşesinde, meslek onuru ve bilinci ile hizmet yapan, emekli öğretmenlerimizin, öğretmenler gününde unutulması vefasızlıktan başka bir şey değildir.
Oysa onlar, Cumhuriyetin, eli öpülecek öğretmenleri idi. Kar tipi, çamur demeden okulunu, köylü vatandaşla birlikte yapan, tamir eden, köylüyü bilgisi ile ışıklandıran, Beş numaralı gaz lambasında, plan yapan, kitap okuyan, mahmurlaşan gözlerle daha çok okumaya kendisini adayan, öğrencilerini geleceğe hazırlamak için, caba gösteren öğretmenler, bugün belki aramızda yaşamıyor. Ama tek övüncümüz, onların bugünkü nesle bıraktığı izlerdir.
Sorumluluk, çalışkanlık, fedakârlık, örnekleri bırakan onlar, Cumhuriyetimizin, o coşkun ve heyecanlı "fikir taşıyıcılarıydı" Bütün vatan sathında, "Atatürkçü Düşünce" nin, ışığı ve meşalesi ile bizlere bir ışık, bir yön olmuşlardı. Köyden şehre gelmek için balçık çamurlara bata, çıka, ya da hasta çocuğunu, muayene ettirmek için "Öküz arabası" nın ağır, ağır yol kat etmesine hep tanık oldular ama ideallerinde hiç taviz vermediler.
Her türlü zorluklara rağmen, çalışma azimlerinden bir şey kaybetmediler. Köyüne, ya da şehre ulaştığında, yüzünde mütevekkil insanlara yaraşan o dost canlısı yüzünde kutsal bir görevi yapmanın huzuru içinde yorgunluğunu, sıcak buğulu, buram, buram kokan çayını yudumlarken, çıkarmaya çalıştılar. Köy odalarında, yaptıkları sohbetleri, hiç unutmadılar. Arkadaşları, dostları saf ve temiz köylülerdi. Onlar öğretmensiz, öğretmenlerimiz de onlarsız yapamıyorlardı. Köyünü, öğrencilerini, köylü dostlarını hep özlediler. Ahmet, Hüseyin ve Fatma kızı nasıl yetiştirebilirim diye akşamları, beş numaralı lambanın ışığında biteviye düşündüler. Bir serencam-ı ömürlerinde, daha neler vardı kim bilir. Anılarını sadece gönül dostlarına anlatıyorlardı. İçlerinde, müthiş bir özgüven vardı. Fakat hiç belli etmediler. Biliyorlardı ki mütevazılık, onların ilkesiydi. Oysa onlar, çok şey başarmışlardı da bugün nesil bilmiyordu. Bugün, Cumhuriyet öğretmenlerimizin, pek çoğu ebediyete intikal etti. Çok azı bugün hayattadır. İsterdik ki bu öğretmenlerimiz, en azından öğretmenler gününde hatırlansın. Ne hazin ki 25 yıldır, ilde görev alan her Milli Eğitim Müdür ve Öğretmenevi Müdürüne söylediğimiz halde, ebediyete intikal eden emekli öğretmelerimize, son görevi yapacak emekli öğretmenlerimiz arasında bir telefon zinciri bile oluşturamadık.
Hâlbuki öğretmenevleri kuruluşunda, Emekli öğretmenlerin cenazelerini kaldırılması ve yakınlarının teselli edilmesi gibi hükümlerde vardı. Yine Öğretmenler Günü Kutlama Yönetmeliğinde, " Mesleğe ömür vererek emekli olmuş öğretmenlerin hizmetlerini şükranla anmak" ,"Törenlere, emekli, çalışmakta olan öğretmenler ile diğer davetliler katılırlar."," Emekli öğretmenlerle, halen görevde bulunan öğretmenler ve velilerin öğretmenlik mesleği ve eğitim-öğretimle ilgili hatıralarını anlatması", gibi maddeler yer alır.
Bu gerçeklere rağmen, gerekenler yapılmaz. Oysa ömürlerinin dinamik yıllarını, mesleğine vermiş emekli öğretmenlerin, ilerlemiş yaşlarıyla, son dönemlerini rahatlık için yaşamak, en azından hatırlanmak hakkıdır. Ancak bugün ülkemizde, emekli öğretmenler geçim sıkıntısı içindedir. Bir kısmı ilerlemiş yaşlarıyla zoraki çeşitli işlerde çalışarak, ailesini geçindirebilmek için, az da olsa emekli maaşlarına katkı yapabiliyor. Ama çoğunluğu, hasta ve gücü yetmediği için, yalnızca emekli maaşıyla geçinmek zorundadır.
Ayrıca öğretmenlik mesleği, emeklilerine verdiği değer oranında, toplumda itibar görecek, başarılı da olacaktır. Ve bir toplumda, öğretmene verilen değerin derecesi o toplumun geleceğini yanılmadan yansıtan bir aynadır.
Unutulmamalıdır ki, bugün için devleti yöneten yetkililer, çok zor şartlar ve sıkıntılar içinde geçim mücadelesi veren, hayattaki emekli öğretmenlerin yetiştirdiği kişilerdir. Hal böyle olunca, emekli öğretmenlerin, geçim sıkıntısı içinde olması ve sende bir gün,"Öğretmenler günü"nde, hatırlanmaması vefasızlık değil de nedir?
Ö⁄RETMENLER GÜNÜ!
Bugün, "Öğretmenler Günü! Mustafa Kemal Atatürk ün, yeni harflerin öğretilmesi için yazı tahtasının başına geçtiği, Bakanlar Kurulu 11 Kasım 1928 günü yaptığı...