ÖZERKLİK VE ÖZ YÖNETİM!

AKP seçim beyannamesinde, “Merkezi idareden, mahalli idarelere, yetki ve görev aktarımını, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartında getirilen ilkeler doğrultusunda, yasal bir zemine kavuşturacağız.” ifadelerine yer verilmiştiBaşbakan...

AKP seçim beyannamesinde, "Merkezi idareden, mahalli idarelere, yetki ve görev aktarımını, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartında getirilen ilkeler doğrultusunda, yasal bir zemine kavuşturacağız." ifadelerine yer verilmişti
Başbakan Sayın Prof. Dr. DAVUTOĞLU' da, TBMM'ye sunduğu hükümet programında, "Toplumsal farklılıkların, siyasal temsilinin sağlandığı, âdemimerkeziyetçi sistemin güçlendirildiği, karar alma süreçlerinin hızlandığı, yeni bir siyasal sisteme geçebiliriz" açıklamasıyla, federalizmi, Meclis'e taşımıştı.
AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, "Hendekler kazarak, şehir savaşı veren, PKK' ye, 'Özerklik de özyönetim de olabilir ama yöntemi bu değil' diye seslenmişti.
Ve nihayet! Bu vaatler, meyvesini vermeye başladı,
Diyarbakır' da toplanan, Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) sonuç bildirgesinden, 'Demokratik Özerk Bölgeler' teklifi çıktı.
Aslında KCK' nın, 12 Ağustos 2015'de, "Kürdistan halkı için, öz yönetimden, başka bir seçenek kalmamıştır." mesajını vermesiyle, Şırnak'ın, Silopi, Nusaybin, Cizre ilçesinin ardından, Batman, Bitlis ile Hakkâri'nin Yüksekova, Muş'un Varto, Bulanık, Van'ın Erdemit, Ağrı'nın Doğubayazıt, Diyarbakır'ın Sur, Silvan, Lice'nin dahil olduğu birçok ilçede "öz yönetim ilan edildiğine" dair açıklamalar yapılmıştı.
DTK' nın, Diyarbakır açıklamasında, tüm bu özerk bölgelerin ve kentlerin, demokratik esaslarla seçilmiş meclisler ve meclisler içinden seçilmiş, özyönetim organları tarafından, Türkiye'nin, yeni demokratik Anayasası'nın, temel prensipleri çerçevesin de yönetilmesi. Özerk Bölgelerin halk iradesinin, ayrıca TBMM ve merkezi yönetimde de demokratik esaslar temelinde temsil edilmesi de yer almıştı.
Bu istekler, tamamen bağımsız, bir Kürdistan' ın ayak sesleridir. Çünkü Osmanlı devletini, çökerten de âdemimerkeziyetçi sistem, yani eyalet sistemi olmuştu. Bu sistem sayesinde, Avrupa ülkeleri, Balkan toplumlarının, milliyetçilik hislerini kamçılamış, önce ayaklanmaları, sonrada savaşlarla, istenilen sonuca ulaşılmıştı.
DTK' ın her kademede, eğitimin, özyönetimlere bırakılması ve Türkçenin yanı sıra bütün anadillerin de eğitim ve öğretim dili olması. Türkçenin yanında, yerel dillerin de resmi dil olarak kabul edilmesi ise de tamamen bağımsız devlet isteğidir. Çünkü bir azınlığın, devlet olmasında, en önemli unsur " DİL" dir.
Demokratik Toplum Kongresi'nin, toprak, su ve enerji kaynaklarının, ekolojik çerçevede toplum yararına işletilmesi, denetlenmesi ve üretimden pay alma yetkisinin, Özerk Bölge Yönetimine verilmesi de kabul edilecek nitelikte değildir. Çünkü bu isteklerde, ülkeyi bölmeye yöneliktir.
Nitekim geçmiş yıllarda, Ceviz Kabuğu" programında, izleyicilere, "Diyarbakır Belediye Başkanı'nın, Bölgedeki petrol bizim olsun isteği, federasyona götürür mü?" sorusu yöneltildi. Yaklaşık 5 bin kişinin, katıldığı oylamada, izleyicilerin %96'sı, "Evet, götürür" derken, geri kalan %4'ü "Hayır götürmez" cevabı verdi.
Hülasa Demokratik Toplum Kongresinde alınan karalar, Öz yönetim ve federal sistem gibi istekler, ülkeye bölmeye yöneliktir. 1920 yılından, 1938'e kadar gerçekleşen ondokuz Kürt isyanının ve 1978'den bugüne yaşanan, PKK terörünün, hedefi aynıdır: Türk Devletine, Kürt sorunu kabul ettirip, Türkiye Cumhuriyeti topraklarını parçalanmaktır.. Bu senaryoların, arkasında, hep batı ülkeleri oldu.
Bir yazımızda " Açılım süreci, ülkeye telafisi mümkün olmayacak, gelişmelere gebedir. " demiştik. Bu kaygıyı, taşıyan pek çok aydın da oldu. Nitekim TASAV Başkanı Sayın İsmail Faruk Aksu'nun, Açılım sürecinin, "millî birlik Projesi"nin gerçekleştirileceği iddiasının, tam aksine, millî birliğin sarsılmasına, toplumda kutuplaşmanın ve ayrılıkçı hareketlerin artmasına, sebep olurken, devletin temel ilke ve niteliklerinin aşındırılmasıdır." Diyerek kaygılarını, kamuoyu ile paylaşmıştı.
Şu bir gerçek ki AKP' nin, açılım ve çözüm süreci, çözümsüzlük süreci oldu. Diyarbakır'daki, ayrılık deklarasyonunu da gündeme getirdi. Bu talepler, aynı zamanda geçmişteki emperyalizm destekli, bir etnik kalkışma ve ayaklanmaların ve emperyalizmin, Türkiye üzerindeki, 100 yıllık rüyasından başka bir şey değildir.
Öte yandan PKK terör örgütü tarafından, hendekler kazılırken, barikatlar örülürken "AÇILIM SÜRECİ" bahane edilerek, ülkenin yönetiminden ve kamu güvenliğinden sorumlu olanların, akıl almaz aymazlığı ise bugünkü arzu edilmeyen gelişmeleri, gündeme getirdi.
DTK'nın, ileri sürdükleri talepler, gerçekte, İnsan Hakları, demokrasi ve "barış" ile bir ilgisi olmayıp; Türkiye Cumhuriyeti'nin, varlığına, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne yönelik, terör örgütü üzerinden, emperyalizmin senaryosudur. Önce demokratik özerklik veya öz yönetim, sonra federasyon, son olarak da ayrı bağımsız devlettir.
Hala bu gerçeği göremeyen, partiler ve politikacılar varsa ne denebilir ki?

Haberleri