PROFESYONELLİK

Ülkede futbolunun merkezi de, gündemi de güneye kaymış durumda. Eskişehirspor’da bir çok takım gibi ikinci yarı hazırlıklarını Antalya’da sürdürüyor. Sezon başından itibaren devamlı bir şekilde ulusal basının gündemine...

Ülkede futbolunun merkezi de, gündemi de güneye kaymış durumda. Eskişehirspor'da bir çok takım gibi ikinci yarı hazırlıklarını Antalya'da sürdürüyor. Sezon başından itibaren devamlı bir şekilde ulusal basının gündemine yerleşen bir kulübün devre arasında kendini unutturmasını ve ikinci yarıya daha sakin bir ortamda hazırlanmasını bekliyorduk. Ama yine medyanın ilgi odağı olmayı sürdürdük. Gerçi o dönemdeki haberler bizleri pek hoşnut eden türden değildi. Şimdi ise başta Sezer olmak üzere futbolcularımıza gelen transfer tekliflerini konuşuyoruz. Neresinden bakarsak bakalım bir futbolcu için beğenilmek, transfer teklifleri almak onurlandıran, gurur veren bir durumdur. Ayrıca daha dolgun bir ücretle yeni bir sözleşme imzalama imkanı da sağlar. Bu sözleşmenin futboldaki karşılığı ise profesyonellik' dir. Takım,forma, taraftar aşkı yerini bir anda "profesyonellik" denilen başka bir kavrama bırakır. Artık çok büyük paraların döndüğü bu dünyada futbolculardan amatörlük denilen, maddiyattan uzak o saf duyguları beklemek sadece kendimizi kandırmak olur.

Eskişehirspor cephesinden baktığımızda futbolcularımıza bu tekliflerin gelmesi bir çok yanlış transferin ardından transfer politikamızın artık daha tutarlı hale geldiğini gösteriyor. Kaliteli bir takım olduk diyerek üst sıraları hedefliyorsak bundan sonrada birçok futbolcumuza bu şekilde transfer teklifleri gelecektir. Önce camia olarak buna alışmamız gerek. Elbette her teklif gelen futbolcunun mutlaka satılacağı şeklinde bir düşünce olamaz. Futbolcu için kararı kulübün beklentileri, hedefleri ve çıkarları doğrultusunda yönetim ile teknik direktör birlikte karar verir. Yada biz öyle zannederiz. Taraftar ise beğendiği, izlemekten zevk aldığı hatta tribünde duygusal bir bağ kurduğu bir futbolcunun sırf para için başka bir kulübe gitmesini asla istemez. Başkandan, yöneticisinden ve hocasından futbolcusunu kulüpte tutmasını bekler. Bana göre son derece haklıdırlar. Bir de hatırlatma yapmak istiyorum. Cem Yılmaz, yeni çektiği Türk Telekom stadının reklam filminde "mekan oynatıyor abi" diyor. Bizde ise mekan değil taraftar oynatıyor. Bu yüzden taraftarımızı üzmemek ve küstürmemek lazım.

Ülkemizde gelir gider dengesini iyi yönetemeyen kulüpler genelde İstanbul takımları için alt yapı hizmeti verirler. Yetiştirdikleri veya büyük bir çaba ile keşfettikleri yetenekleri cazip gelen ilk teklifte elden çıkarmakta herhangi bir yanlış görmezler. Altay,Sakarya,Bolu,Samsun gibi sayabileceğimiz birçok takım bu yolu tercih etmiştir. Durumları da ortadadır. Birde hedefi küçük, ticareti büyük takımlar vardır. G.Birliği, Antep, Manisa, Kayseri gibi. İşte asıl soru buradadır. Eskişehirspor olarak biz hangi yolu tercih edeceğiz. Yoksa her iki yolu da kabul etmeyerek, Bursa ve Trabzon'un yaptığı gibi; zirve için, şampiyonluk yarışında var olmak için,Avrupa Kupalarına katılmak için elimizdeki yeteneklere, değerlere sahip mi çıkacağız. Bunun kararını Başkan Halil Ünal verecek. Her kafadan ayrı bir sesin çıktığı, bilgi kirliliği sebebiyle akılların çokça karıştığı bir ortamda Halil Başkan'ın taraftarın sesine kulak vererek Eskişehirspor'un çıkarları için en doğru kararı alacağına inanıyoruz.

Haberleri