RESTORASYON ORİJİNALİNE UYGUN YAPILMALI

SİVRİHİSAR’ a, İftar yemeği için giden kişi/kişiler, ilçedeki TARİHİ VE KÜLTÜREL mirasa, özellikle de camilere hayran kaldılar. Ancak İlçedeki Kurşunlu camideki Restorasyon çalışmalarında yapılan hatalar, caminin orijinalini...

SİVRİHİSAR' a, İftar yemeği için giden kişi/kişiler, ilçedeki TARİHİ VE KÜLTÜREL mirasa, özellikle de camilere hayran kaldılar. Ancak İlçedeki Kurşunlu camideki Restorasyon çalışmalarında yapılan hatalar, caminin orijinalini adeta yok etmiş. Aynı hatalar, Eskişehir' deki Kurşunlu Camiindeki, Restorasyon çalışmalarında da yapıldı. Cami ve külliye bahçesinin zeminindeki beş yüz yıllık büyük granit taşları, inşaat makineleri ile kırılmıştır. Bunların yerine çok kısa ömürlü ve doku ile hiç uyuşmayan ateş tuğlaları ve kenarlarına da mermerler yapılmıştır.
SİVİRİHİSAR, inanç turizmine de aday bir ilçemizdir. HRİSTİYANLIĞIN yayılışına kadar, dinin, inanışın temeli olan ve yeryüzündeki bütün varlıkların doğurucusu olarak bilinen, ulu ana tanrıça KİBELE' nin, büyük tapınağı da SİVRİHİSAR sınırları içerisindedir. Ayrıca Selçuklu ve Osmanlılar tarafından yapılan pek çok cami vardır.
SİVRİHİSAR' da, yalnız cami değil, nesillere örnek olarak da sunabileceğimiz, Yunus Emre, Nasreddin Hoca, Azizi Mahmut Hüdai, Hızır Bey, Şeyh Baba Yusuf, Selmanı Farisi, Şeyh Abdülvehhap, Seyyid Nureddin, gibi tasarruf sahibi ünlüler yetişmiştir. Ancak bu insanlar, yapılan etkinliklerle kamuoyuna yeteri kadar tanıtılmadı. Bu yapılmış olsa idi; özellikle de çocuk ve gençlerimiz, hem gurur duyup, örnek alacaklar, hem de, doğruluk, çalışkanlık, fedakârlık, yardımlaşma, sadakat, adaletli olma, sorumluluk sahibi olma, güvenilir olma gibi, kültürümüze ait değerlerin, yaşandığı bir maziyi de tanımış olacaklardır. Çünkü mümtaz kişiler, öldüklerinde, yeniden doğarlar.
Hülasa SİVRİHİSAR, tarihi camii zengini bir ilçemizdir. Selçuklu döneminden bugünlere ulaşan, ULU CAMİ, ahşap direkli camilerin belki de en ünlüsüdür. Sivrihisar ilçesinde bulunan Ulu Cami Selçuklu Emiri Mikail bin Abdullah tarafından 1274- l275 yılında yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet dönemi kadılarından, Sivrihisar Kadısı Hızır Bey de bu camiyi l440 yılında onarılmıştır. Kıble duvarına paralel 67 ağaç direk üzerine uzanan kirişlerle altı neftli bir yapıdır. Orta Asya çadır mimarisi görünümündedir. Camii çatısı kamış dolu topraklı dam iken, 1958 yılında, damdaki topraklar indirilmiş, ahşap çatı üzerine kiremit kaplanmıştır. İki giriş kapısı vardır. Mihrabı ise paha biçilmez bir sanat eseridir. Ulu Camii' de ibadet etmek insana büyük haz verir.
İlçede Osmanlı dönemi tarihi eserlerinden biri olan Kurşunlu Camisi (Şeyh Baba Camisi) iyileştirme çalışmalarında, eski görünümünü kaybetti. Kubbesi kurşunla kaplı olan tarihi caminin, yanı başında Şeyh Baba Yusuf'un oğlu ünlü velilerden Hamdi Baba ve yakınlarının bulunduğu türbe var. Camii ile ilgili olarak pek çok rivayet vardır.
SİVRİHİSAR' da, bu iki camii yanında, Ali Dede tarafından yaptırılan Yenice Mahallesi Camii, Karaca Mahallesindeki Azizi Mahmut Hüdai Camii, Hamamkarahisar camii, Haznedar Mescidi, Kılıç Mescid Camii, Hoşkadem Camii, Balaban Camii, Hızır Bey Mescidi, Akdoğan Mescidi, Elmalı Camii, Bodur Camii, Yeni Camii, Mahmut Hüdai Camii, Yunus Emre Mahalle Camii, Namezgâh, Bayram Musalla Camii, Ak Cami, SinanPaşa Camii, Ali İmamlar Camii gibi pek çok camii mevcuttur.
Elbette ilçedeki bunca tarihi camii, inanç turizmi için bir zenginliktir. SİVRİHİSAR' daki, her camiinin de bir hikâyesi ve fiziki yapısı vardır. Ancak gezilen eserlerin büyük tahribat içinde olduğu dikkat çekti. Maalesef ülkemizde, Restorasyon konusunda büyük sıkıntılar yaşanıyor. Oysa bu konuda çok hassas davranmak gerekiyor. Camiler ve diğer tarihi eserlerin, orijinaline uygun bir şekilde Restorasyon yapılmalıdır. Çünkü tarihi ve kültürel miras, atalarımız ve torunlarımızın, bize emanetidir.
Ülkemizde, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün denetiminde bulunan cami, türbe, kervansaray, medrese, han, hamam, mescit, zaviye, çeşme ve benzeri kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi, koruma kurulları kararı alındıktan sonra, Vakıflar Genel Müdürlüğü' nce yürütülüyor. Vakıfların, restore yapacağı eserler için bir proje hazırlanıyor. Ancak Restorasyon çalışmalarında, başarılı olunduğunu söylemek çok zordur. Ayrıca anıtlar teknik koruma kurulu var ama ya yetersiz kalıyor, ya da işini ihmal ediyor. Ancak en büyük sorun Restorasyon yapacak kaliteli elâmanın olmayışıdır. Bu elemanlara sahip olmak için de İTALYA' da olduğu gibi ülkemizde de, Restorasyon uzmanlık okulu açılmalıdır.
İTALYA' da, Restorasyon çalışmaları, büyük bir titizlikle ve dikkatle yürütülüyor. Her şeyden önce, devlet inanılmaz bir şekilde tarihi eserlere sahipleniyor. İTALYA' da yüklenici firmalar devrede, ancak devlet, bir an olsun, işin ucunu bırakmıyor. İTALYA ve Avrupa'da, temiz sicil, sponsorluk ve denetim üzerine kurulu bir Restorasyon anlayışı var. Sabıkalı şirketlere, kesinlikle Restorasyon çalışmaları verilmiyor. Ayrıca şirketin, Restorasyon çalışanlarının, mutlaka Ravenna, Roma ya da Florasan' daki üç uzmanlık okulundan mezun olması gerekiyor. Bizde Öyle mi?

Haberleri