Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yapılması planlanan üçlü zirveyi iptal etmesi ve Türkiye' nin, Türkmenistan doğalgazını, Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak Nabucco Boru Hattı Projesi'ne Fransız şirketi Gaz de Fransa' nın (GDF)katılımını veto etmesi, Fransa'nın aklını başına getirdi. Nitekim Le Monde, "Ankara, Paris'i cezalandırdı, kurban ise Fransız şirketleri oldu" dedi.
Bu gelişmeler, AB ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye içindeki bazı kesimlerde de şok etkisi yarattı. Yıllardır, "ver-kurtul" diyerek, hükümeti etkilemeye çalışan çevreler ve onların sözcüsü durumundaki köşe yazarları, Erdoğan'ın çıkışıyla sarsıldı. Uzun süredir, üçlü zirvenin reklâmını yapan kesimin, şimdi nasıl bir tavır takınacağı ise merak konusu.
Gerçekte her iki liderde, son yıllarda çizmeyi aşmıştı. Özellikle de Türkiye'ye AB'ye tam üyelik yerine "imtiyazlı ortaklık" seçeneğini sunulması onur kırıcı olduğu kadar geçmişte Türkiye' ye vermiş oldukları sözlerinin de bir inkârı idi. Sarkozy 'nin, Fransa'da başka, dışarıda başka konuşması ise Başkan Sayın Erdoğan' ın, tepkisini çekti. Ve her iki lidere de "Sami olun" mesajı gönderdi. Başbakan Sayın Erdoğan' ın, bu tutumu, uzun süredir ver-kurtul politikalarıyla hükümet üzerinde etki oluşturmaya çalışan kesimlere de bir yanıt oldu..
Hülasa Avrupa Birliği ülkelerinin, Türkiye'ye karşı düşmanca tutumu karşısından sabır taşı çatladı.
AB'nin, Fener-Rum Patrikhanesi'nin, 'ekü menlik' statüsünün kabulü, Kıbrıs Rum
Kesimi'nin tanınarak, uçak ve gemilerine havaalanı ve limanların açılması, Ruhban Okulu'na eğitim imkânı tanınması, ülke varlıklarının yabancılara satışı, istekleri, kabak dadı vermişti. Ayrıca da 301. maddenin kaldırılması, karşılıklılık ilkesi gözetilmeyen yasaların çıkarılması, azınlıklar, kültürel ve dini haklarla ilgili talepleri karşısında 'ver-kurtul' mantığı güden bazı kesimler, ise aklıselim her vatandaşı rahatsız ediyordu. Başbakan Sayın Erdoğan' ın, resti AB'nin, ver-kurtul" politikasını savunan kesimler üzerinde soğuk duş oldu.
Ve nihayet! Başbakan Sayın Erdoğan, bu tutumu ile hem övgü aldı, hem de Avrupa Birliği' nin istekleri karşısında, kaygı duyan vatandaşlarımızı da biraz olsun rahatlattı.
AB'nin, Türkiye' yi tam üye yapmamanın altında yatan gerçek, "DİN" konusudur. Bazı Avrupa Ülkeleri, Müslüman bir ülkeyi birliğe kabul etmemek istiyorlar.
Aslında bu durumu, yadırgamamak lazımdır. Günümüzde, Hıristiyan kimliği inşası 11 Eylül 2001 saldırısı sonunda, hızlı bir yükselişe geçti. Bugün Batı'nın, yeni düşmanı, İslamiyet ve Müslümanlar olarak belirlediler. Ancak Hıristiyanlar, hiçbir zaman açıkça İslamiyet'e karşı savaş ilan etmediler.
Batı ülkeleri ile ilgi anlaşmazlıklarda, Türkiye' nin yerini, siyasi ve anayasal kurumlardan ziyade, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, tutumu belirleyecektir. Türk halkının, pozisyonunu da, TSK' nın işaret ettiği yol üzerinde gelişecektir. Bu gerçeği bilen AB ülkeleri, doksanlı yılların başından itibaren, uyguladığı stratejilerle, TSK ile Türk halkı arasındaki güven zafiyeti yaratma çabası içindedir. Hedef, önümüzdeki yıllarda, TSK' yı, Türk halkının, en az güven duyduğu, kurumlar arasında yer almasını sağlamaktır.
Şu bir gerçek ki, Avrupa Birliği' nin derdi, "Demokrasi" ve "İnsan Hakları " gibi kavramlar değildir. Oysa Bu kavramları hayata geçirmek için, AB baskısına gerek yoktur. Hedef bellidir. Türkiye'yi Yugoslavya gibi parçalayarak etkisiz hale getirmektir. Onun için de AB ile ilişkiler kesilmeli, üyelik başvurusu da geri çekilmelidir. Çünkü AB sürecinde, Cumhuriyetimizin, laik ve üniter yapısına ve güvenliğine yönelik verilen tavizler, ülkemiz için büyük tehdit oluşturmaktadır.
Türkiye'nin, AB' ye değil, AB' nin, Türkiye' ye ihtiyacı var. Nitekim Lozan Üniversitesi İdari Bilimler Akademisi Dekanı, Prof. Dr. Finger de, " Avrupa Birliği' nin, Türkiye'ye ihtiyacı var, Türkiye'nin AB'ye değil. Çünkü Türkiye her şeyiyle kendi kendine yeten bir ülkedir. AB'ye girmeniz çıkarınıza olmaz. Ne sizi birliğe almak istiyorlar, ne de başka mecralara kaymanızı Oyalama taktiği güdüp, geleceğin büyük gücünü şimdiden parçalamak istiyorlar" diyor.
Türk halkı, artık gerçekleri görmelidir. Dış ve iç şer odaklarının, maksadı açık ve nettir. Türk varlığı bitirmek, bunun içinde Türk milli devletini tavsiye etmek, Sevr'i hortlatmak, Lozan'ın öcünü ve rövanşını almaktır.
Hal bu gerçeği göremeyen veya görmek istemeyen çevreler varsa ne denebilir ki?
SABIR TAŞI ÇATLADI!
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğanın, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yapılması planlanan üçlü zirveyi iptal etmesi ve Türkiye nin, Türkmenistan doğalgazını, Türkiye üzerinden...