SABIR TAŞI OLSA ÇATLAR.

Ocak Ayı içinde, TBMM’ yi ziyarette, AK Parti Eskişehir Milletvekili Sayın ÖZTÜRK, le "Silah Tasarısı"nı da görüştük. Komisyondan geldiğini söyleyerek, düzenleme de değişiklik olabileceğini, bunun içinde elinden geleni...

Ocak Ayı içinde, TBMM' yi ziyarette, AK Parti Eskişehir Milletvekili Sayın ÖZTÜRK, le "Silah Tasarısı"nı da görüştük. Komisyondan geldiğini söyleyerek, düzenleme de değişiklik olabileceğini, bunun içinde elinden geleni yaptığını söylemişti. Alt komisyon düzenlemede ısrarcı ki, askerlerin, "YETER ARTIK" isyanına sahne oldu.
Aslında askeri yetkililer, bugüne kadar komisyona silah kanun tasarı ile isteklerini yazılı olarak iletmişlerdi. Ancak istek yerine getirilmedi. Davet gereği, Milli Savunma Bakanlığı Kanunlar Kararlar Dairesinden bir heyet, komisyona yazılı olarak ilettikleri tasarıya ilişkin görüş ve eleştirilerini, bu kez sözlü olarak dile getirdiler. Türk Silahlı Kuvvetleri, MİT ve genel kolluk kuvvetlerinin ihtiyaçlarının karşılamak üzere kendileri ve yetkilendirilen kişiler tarafından ithal edilmesi" ni düzenleyen maddesine itiraz ettiler.
Asker, maddedeki ifadeler nedeniyle, bu şekilde ithal edilebilecek silahlar kapsamına, TNT gibi patlayıcı maddeler, kimyasal silahlar ve füze rampalarının dahi girebileceğini gerekçe olarak göstererek, ithal ve kontrol yetkisinin tek elde bulunmasını istediler. En azından metindeki "kişiler" ibaresinin çıkartılmasını talep ettiler. Çünkü polis ve MİT' in görevleri gereği "Askeri silahlara" ihtiyacı yoktur. Ayrıca Türkiye' de MİT ve Polisin, Askeri Silahlara sahip olması veya kişilerin, bu silahları ithal etmesi ülke açısından çok tehlikeli bir ortam yaratır.
Yasa Tasarısı, bu şekliyle yasalaşması halinde silah ve malzemelerin ithalatının, tek elden takip edilemeyeceği gibi, kontrolsüz kalacak, hatta ithal edilecek silahların, suç örgütlerinin eline geçebileceği de söyleniyor. Ayrıca MİT, istihbarat teşkilatıdır. Bu iş de askeri silaha ihtiyacı yoktur. Polis teşkilatı ise iç güvenlikten sorumludur. Bu teşkilatlara sağlanacak askeri silahlar, kime karşı kullanılacak?
Hülasa Türk Silahlı Kuvvetleri' ne karşı, örtülü, asimetrik ve psikolojik bir savaş var. Ayrıca emperyalist güçler, bu bölgede güçlü bir Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri istemiyor. O nedenle de TSK' yı, yıpratmak ve etkisiz hale getirmek içinde her yolu mubah sayıyorlar. Türkiye' de yargı kararı olmadan, bazı gelişmeler bile çarpıtılıyor. Nitekim The Times gazetesi, Balyoz" darbe iddialarına dikkat çekerken planın, "Türkiye'deki "iktidar mücadelesinin de, silahlı kuvvetleri, komplocular ile siyasetten uzak bir orduyu isteyip, hassas belgeler sızdıran isimsiz askerler olmak üzere, ikiye böldüğü"nü de öne sürdü. Zaten Henry Barkey ve Graham Fuller'in, "ordu içinde bölünmeler" umuduna dayanan, iç savaş stratejisi hala gündemde.
Hiç şüphesiz ki asker, ulusal ve uluslararası alandaki gelişmelere, uyum sağlamak, gelişen askeri teknolojiyi de elde edebilmek için sürekli yeniden yapılanmak zorunda ama her dönem olduğu gibi, bu dönemde, siyasetçilerin hedef tahtası oldu. Özellikle iç tehdit olarak yıllarca mücadele ettiği zihniyet ve kadro, palazlandıktan sonra, saldırılar daha da arttı.
TSK üzerindeki senaryolarda, hedef açık ve nettir. Dünyada dengeler değişiyor, roller farklılaşıyor. NATO misyon değiştiriyor, Türkiye' de, ulus devleti yok edilerek, "ILIMLI İSLAM" adı altında, bir misyon elbise biçiliyor. Bu gelişmeleri, hayata geçirilebilmesi için de, Türk Silahlı Kuvvetleri, etkisiz hale getirilmek isteniyor. Hatta "lağvedip yeni bir ordu kuralım" diyen köşe yazarları bile var.
Artık herkes gerçekleri görülmelidir. Bir kesim, hedeflerini gerçekleştirmek için TSK' yı, kamuoyu önünde, zor durumda bırakmak ve etkisiz hale getirmek gayesiyle, TSK ile ilgili her olaya kasten önyargılı yaklaşıyor, yargısız infaz da yapıyor. Bu kesimlerin hedefi, suçluyu aramak değil, suçsuz da olsa TSK' yı suçlu gibi göstermektir. Yani Çamur at izi kalsın felsefesini hayata geçirmektir.
Ayrıca Sayın BAYKAL' ın, "Hiçbir ülke, kendi ordusunu yenerek, ezerek zafere ulaşamaz. Türkiye'de birileri, kendi ordusunu ezerek, yenerek bir zafer arayışındadır. Bu tablo çok vahim bir tablo. Bu süreç Türkiye'deki büyük gerilim ve çatışma ortamını besleyen bir süreçtir." sözlerine katılmamak mümkün mü?
Şu bir gerçek ki, Türk Silahlı Kuvvetleri' ne karşı, ABD ve AB destekli saldırıları nedeni, ulus-devlet yapısını tasfiye etmek, iç ve dış saldırılara karşı, ülkeyi, ulusu, rejimi koruma ve kollanma görevi olan TSK' yı yıpratarak, etkisiz hale getirmektir. Maalesef yandaş medya ve köşe yazarlarının, yargısın infazı karşısında, yargının duyarsızlığı ve suskunluğu nedeniyle de TSK, dozu gittikçe artan bir saldırı ile karşı karşıyadır. Cumhurbaşkanı, hükümet ve halk askeri yalnız bıraktı. Ancak askerin, sabrı da taşıyor. Nitekim Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, "TÜRK ORDUSUNUN DA BİR SABRI VAR." ifadesini kullanması, dikkate alınmalıdır. Çünkü son yıllarda, askerle ilgili tezgâh, senaryo Yargının duyarsızlığı ve medyanın yargısız infazı karşısında, SABIR TAŞI OLSA ÇATLAR.

Haberleri