SAĞDUYULU OLMAK...

Ülkeyi yönetenler, gelişen olaylar karşısında, kendilerini sorguya çeker ve yapılan hataların farkında olursa, icraatlarına çekidüzen verirler, yapılan hataları da tekrar etmezler. Kendilerine, tevdi edilen emaneti de hakkıyla...

Ülkeyi yönetenler, gelişen olaylar karşısında, kendilerini sorguya çeker ve yapılan hataların farkında olursa, icraatlarına çekidüzen verirler, yapılan hataları da tekrar etmezler. Kendilerine, tevdi edilen emaneti de hakkıyla taşımaya muvaffak olurlar
Gelişen olayları karşısında, düşünebilme, değerlendirebilme, doğruyu yanlışı birbirinden tefrik edebilme, doğru karar verme de en önemli etkenlerdir. Ancak Yöneticiler bulunduğu konuma, mekâna, makama ve genel anlamda içinde bulunduğu olanakların keyfiyetine göre muhasebesi de değişir.
Ayrıca İnsanlar gibi, ülkelerinde, mahiyeti unutmaya, gaflete ve sorumsuzluğa açık olduğundan, bütün mesuliyetlerini hakkıyla yerine getiremez; bazen şaşırır, bazen de yanlış yaparlar. Malatya'dan, kalkan Türk Hava Kuvvetleri'ne ait F-4 tipi uçağın Hatay Samandağ'ın güneyinde, düşürülmesi ile Suriye bu hatayı yaptı. Türk uçağının düşürülmesi, dış basında, geniş yer alırken, Ankara' da, toplantı üstüne toplantı yapılıyor.
Düşürülen uçak, savaş tehdidini yükseltti mi önümüzde günlerde görülecektir. Ayrıca bu olay, başka ülkeler tarafından, Türkiye' ye tuzak mı, yoksa Türkiye' nin özellikle de Başbakan Sayın Erdoğan' ın, Suriye'ye, karşı tutumuna, bir cevap mı, zaman içinde ortaya çıkacaktır Ancak kaza, krizi yaratacak, mevcut gerginliği daha da artıracaktır.
Uçağımızın, düşürülmesi, Türk insanının kabul edebileceğimiz olay değil ama bunun soğukkanlılıkla ele alınması, tahlil edilmesi, sorgulanması gerekiyor. Elbette cevap bulması gereken, pek çok soru var. Bunların, henüz yanıt bulmuş değil. Türkiye olayı sağlıklı değerlendirmeli, diplomatik kanalları da açık tutulmalıdır.
Ayrıca Rusya'nın, SA-11 füzeleriyle, Suriye'nin hava savunma sistemini güçlendirdiğini, eğitim için gönderilen Rus personelin, halen orada bulunduğu biliniyordu. Bu gerçeği Türk Hava Kuvvetleri ve istihbarat örgütleri de biliyordu.
Şu bir gerçek ki Arap Baharı'nı, Batı ülkeleri başlatmasına ve BOP gerçeği ortada iken, Türkiye, bu gelişmelerde, batılı ülkelerden daha aktif rol oynaması, basın ve kamuoyu tarafından, Türkiye' nin, Arap Baharı ve Suriye ile ilgili politikaları, hep eleştirildi.
Bu uyarılara ve BM, ABD ve AB ülkeleri varken, kendi terör sorunundan çok, Arap baharı ve Suriye'deki gelişmelerle aktif bir biçimde ilgilendi.
Oysa Enerji Bakanı Bakan Yıldız; "Irak, Libya, Mısır, Suriye ve Tunus'a demokrasi getirmek bahane; Arap Baharı'nın aslında, enerji savaşları olduğunu, Enerji zaman zaman demokrasi yerleştirme bahanesi yapılarak, savaş kalemi olarak kullanılıyor." demişti.
Suriye yönetiminin arkasında, Rusya, İran, hatta Çin' in olduğu da bilindiği ve birçok siyaset bilimci, ABD'li tarihçiler dahi, "Türkiye'nin, Suriye'yle savaşa girmesi, kendisi için felaket olur" görüşleri ortada iken, Türkiye, her uluslararası toplantıda, Suriye'deki gelişmeleri, gündeme getirdi.
Elbette Esad'ın, kendi halkına yaptıklarını kabullenmek, mümkün değildir. Ancak her zaman insan haklarını savunan, ABD ve AB, özellikle de insan hakları savunucusu örgütler, Suriye'deki gelişmelere sessiz kalırken, Türkiye, neden bilinmez, Suriye'deki gelişmelerde, aktif rol üstlendi.
Suriye, Türk Uçağını hava sahasını ihlal gerekçesi ile vurmasının, haklı nedeni olamaz. Çünkü bu yıl içinde, büyük çoğunluğu Yunan olmak üzere İtalyan ve İsrail uçaklarıyla birlikte toplam, 114 uçağın, Türk hava sahasını ihlal ettiği bilgisi, Genelkurmay Başkanlığı'nın sitesinde yer alıyor. Sadece son bir hafta içinde, Türk hava sahasını ihlal eden uçak sayısı 6'yı bulmuş durumda.
Türkiye, Washington Analaşması 4. maddesi gereği NATO' yu olağanüstü toplantıya çağırdı. Ancak NATO'nun, davet edilmiş olmasına rağmen, geçmişte çekingen davranmıştı. Bu sefer, nasıl bir karar alacak, önümüzdeki günlerde görülecektir.
Uluslararası bir müdahale endişesi taşıyan Suriye'nin, silahlı kuvvetleri bölünmüştür. Suriye ordusunda, emir-komuta zincirinin de sağlıklı olmadığı, bir kısım Ordu mensuplarının, "Özgür Suriye Ordusu"na katılması ile ortadadır.
Türkiye, BM Şartı'na dayanarak, "meşru müdafaa" hakkını kullanıp, Suriye'ye, tek taraflı bir askeri misillemede bulunabilir. Ancak Rusya ve İran'ın da işe bir şekilde bulaşmaları göz ardı edilemez. Bazı kesimlerin "Ulusal onur" u, neden göstererek savaş çığırtkanlığı da kabul edilemez. Hükümet de kuşkusuz bunun farkındadır.
Türkiye, sağduyulu ve aklıselim, davranmalı, olayı milli gurur meselesi yapıp, bir sıcak çatışma süreci başlatmamalıdır. Çünkü Türkiye, uluslararası bir komployla karşı karşıya olup, dost bildiği ülkeler tarafından yalnız bırakıldı. O nedenle de Türkiye'yi, yönetenler, duyguları ile değil, akılı selim ve sağduyu ile hareket etmelidir.

Haberleri