Sağlık ve eğitim alanında, özel sektörün görev alması, Türkiye'de belli bir kesim tarafından sürekli eleştirildi. Onlar, sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinin, devlet eliyle yürütülmesi, gerektiğini sürekli söylediler. Bugün ise, sağlık hizmetlerinin, özelleştirilmesi hususunda, yoğun bir talep ve istek var.
Özellikle de siyasi iradenin, SSK mensuplarını, devlet hastanelerine yönlendirmesi, bu hastaneleri, güç durumda bıraktı. Var olan kuyruklar daha da uzarken, hastanelerin iş hacmi de arttı. Gelişmelere paralel olarak, verimde düştü. Randevular, geç tarihlere verilmeye başladı. Özel hastaneler sağlık sektöründe yer almasından sonra, rekabete giren, Devlet Hastaneleri, özel hastanelerle, rekabet edecek gücü ulaştı.
Bugün sağlık kuruluşlarında, hizmetler daha nitelikli, randevular günlük. Kuyruk yok. İşlemler çok kolay. Hastalarla ilgili tanı, teşhis ve tedavide zaman yeterli. Doktorların ve personelin, hastaya karşı tutumları, arzu edilen boyuttadır.
Ancak sağlık sektöründe, bu güzel gelişmelere gölge düşüren gelişmeler yaşanıyor. Temmuz ayının ilk haftasında basında "özel hastaneler ise fark ücreti adı altında vatandaşı soyuyor. İstanbul'da 80 özel hastaneden, 60'ının hastadan alınacak yüzde 90'lık fark ücretini yüzde 300'e kadar çıkardığı tespit edildi." haberi sağlık sektörüne gölge düşürdü.
Hasta Aktivistleri Derneği Genel Başkanı Orhan Demir," yasal mevzuata göre Özel hastaneler, en fazla yüzde 90 fark ücreti alabileceğini buna rağmen, hastaneler yüzde 150-200 hatta 300'e kadar fark ücreti aldığını ifadesi ile de haberlerini doğruladı.
Ayrıca acil servislerle ilgili, ciddi skandalların söz konusu olduğuna değinen Demir, "Kişi acil olarak hastaneye gidiyor ama özel hastane, fark ücreti alabilmek için hastaya 'Acil değilsin' diyor. Oysa mevzuata göre acilden gelen kişilerden, acil durumu sonlana kadar kesinlikle ücret alınamaz." sözleri ile başka bir yanlışlığı kamuoyu ile paylaştı.
Elbette tüm özel hastaneleri, töhmet altında tutmak haksızlık olur. Bu hatanın neden kaynaklandığının, mutlaka bir sebebi vardır. İlgililer bu yanlışlıkların nedenlerini araştıracaklar, bilerek yapılan hata varsa, gereken cezalar da verilecek veya ruhsatlarını da iptal edeceklerdir.
Elbette tıp adına yapılması gereken daha pek çok hizmet ve sağlık sektörüne kazandırılması gereken tıp teknolojisi var. Ancak bu rekabet ortamı, hizmet ve teknoloji alanındaki gelişmeleri de sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı bir şekilde gündemde tutacaktır. Çünkü Sağlık sektöründe, rekabet şansını kaybeden ve tıp teknolojisindeki gelişmeleri, bünyesine taşımayan, sağlık kuruluşlarının, bu sektörde yaşama şansı yoktur.
Özel sağlık kuruluşları, sağlık sektörüne canlılık ve dinamizm getirmiştir. Dolaylı yoldan da devlete ait sağlık kuruluşlarının, az da olsa rahatlamasını sağlarken, sağlık kuruluşları arasında bir rekabet ortamı da doğmuştur. Ancak sağlıkta kalite ve memnuniyet olgusuna, hastaların perspektifinde bakıyor. Hasta perspektifini, sağlık hizmet kalitesinin önemli belirleyicisi olarak görmektedir.
Aslında Türkiye'de, özel sektörün varlığı sağlık sektöründe yıllardır var. Ancak toplum olarak farkında olmadık. Ne zaman ki, sağlık sektöründe tartışılır ve varlıkları hissedilir hale geldi; toplum olarak dikkatimizi çekti. Nitelikli ve verimli hizmetleri ile de toplumda kabul gördüler. Devletteki sağlık kurum/kuruluşlarındaki yığılmalar ve aylarca sonraya verilen randevular ise özel sağlık kuruluşlarına kamuoyu nazarında daha da itibar kazandırdı. Emekli ve devlet memurlarının, bu kuruluşlardan istifade etmesi, ilgiyi ve kapasiteyi daha da artırdı.
Öte yandan, Türkiye'de özel sağlık sektörü denince akla, özel hekim muayenehaneleri, poliklinikler, laboratuarlar ve hastaneler gelmektedir. Bunlara ilaç, tıbbi teknoloji, tıbbı malzeme üretimi ve ticaret yapan kuruluşlar ve özel sigorta şirketleri de eklenirse, özel sağlık sektörünün sınırı bir ölçüde çizilmiş olur.
Diğer taraftan kamu destekli özelleştirmenin, diğer şekillerine gelince; hastanelerin bazı hizmetleri özel sektöre devretmesi, en sık karşılaşılanların başında gelmektedir ."taşeronlaştırma" da denen bu yolla, hastanelerin yemek, temizlik, çamaşır, güvenlik vb. hizmetleri özel sektöre devredilmektedir.
Bunun yanı sıra, devlet hastanelerindeki özel yatak uygulaması, Bazı devlet hastanelerinde "sur-time" uygulaması, üniversitelerin öğretim görevlilerine hastaların para ile muayene-tedavi olunabilmesi vb. de özelleştirme uygulamaları arasında sayılabilir.
Sağlık alanın da, özel sektör vardır. Olacaktır da." Devlete düşen görev, bu alanda yapılacak hizmetleri ve kullanılan teknolojiyi, yakından takip ederek, denetim yapmak, vatandaşların mağduriyetini de önlemektir." Çünkü SAĞLIK İHMALE GELMEZ.
SAĞLIK İHMALE GELMEZ
Sağlık ve eğitim alanında, özel sektörün görev alması, Türkiyede belli bir kesim tarafından sürekli eleştirildi. Onlar, sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinin, devlet eliyle yürütülmesi, gerektiğini sürekli söylediler....