Seçim ve Demokrasi

Akşam saatlerinden başlayarak ‘incir çekirdeğini doldurmayan içerikleriyle’ –program demek ne kadar uygunsa– TV ‘programlarının’ başlıca konusu seçimden ibaret görünüyor. Kim aday olacak? Seçmek istediğimize mi oy...

Akşam saatlerinden başlayarak ‘incir çekirdeğini doldurmayan içerikleriyle’ –program demek ne kadar uygunsa– TV ‘programlarının’ başlıca konusu seçimden ibaret görünüyor. Kim aday olacak? Seçmek istediğimize mi oy vereceğiz yoksa birileri seçilmesin diye ötekine mi yöneleceğiz? Ünlü İtalyan ressam, heykeltıraş, mimar ve şair Michelangelo’yu (1475-1564) bilirsiniz. En tanınmış eserlerinden birisi Davut heykelidir. O dönemin Papa’sı ünlü sanatçıya sorar: “Bana dehanızın sırrını söyleyin. Davut (David) heykelini –bu bütün şaheserlerin şaheserini– nasıl yaptınız?” Michelangelo hızlı cevaplar: “Çok basit. Davut olmayan her ne varsa hepsini çıkardım.”

Seçmenler olarak –yaklaşan bir zamanda– bir kez daha sandığın başına gideceğiz; ya olması gerekenleri tercih edeceğiz ya da olmaması gerekenleri ayıklamaya çalışacağız. Ama muhtemelen gene elbirliği ile bir ‘şaheser’ üretilmemiş olacak. Bu ülkenin mevcut şartlarında ister beğendiğimizi seçelim, ister –genelde olduğu gibi–  ‘ehven-i şer’ bakış açısıyla beğenmediklerimizi ayıklamaya çalışalım; sıkıntıdan, darboğazdan, sorunlar yumağından kurtulamıyoruz. Öyle görünse de sorun birkaç siyasal figürden kaynaklanmıyor. Siyasette mi sorun var, siyasetin algılanmasında mı, siyaset sisteminde mi? Siyaseti gerçek anlamda katılım, adalet, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve özgürlükler gibi kurum ve kavramlarla eklemleyemedik. Mevcut durum, siyasetin içeriksiz hale getirilmesinin kök nedenlerden biri olabileceğine dair ipuçları veriyor.

Eski çağlarda tüm ‘yurttaşların’ kararlara doğrudan katılımına dayanan yönetim anlayışı, zamanla zorunlu değişime uğrayarak sınırlı katılım ve kısıtlı temsil hakkı veren bir biçime dönüştü. Antik çağlarda ‘yurttaş’ kavramına mülksüz erkekler, kadınlar ve köleler dâhil edilmiyordu. Böylece gerçek yönetim fonksiyonunu, seçilmiş bir siyasal ve/veya profesyonel gruba bırakan sıkıntılı bir temsil sistemine dönüştü. Bugün temsili demokrasi sisteminin halkın gerçek ihtiyaçlarını karşılamadığı ortadadır. Temsili demokrasi; toplum içinden bireyleri, “parlamento” ya da “sistem” adı verilen ortamda bir araya getirerek doğrudan demokrasinin bir benzerini oluşturmaya çalışmakta… Ama böyle bir durumda demokrasinin temel unsuru birey, pasif bir konumda kalıyor.

Düşünen dünyada temsili demokrasi krizini aşabilmek için demokrasi kavramında yeni açılımlar aranmakta: Bunlardan birincisi, bireyleri süreçlere doğrudan katmayı hedefleyen katılımcı demokrasi anlayışı; ikincisi ise toplulukları hedef alan çoğulcu ve çok kültürcü demokrasi anlayışıdır. Günümüzde temsili demokrasinin sıkıntılarını aşmak için; ne küresel ne de ulusal ölçekte gerekli, yeterli ve kolayca uygulanabilir yeni bir modeli yaratabildiğimiz söylenemez. Ama halkı, temsili demokrasinin süreçlerine, katılımcı ve çoğulcu demokrasi çerçevesinde katabiliriz. Böylece karma bir sistem oluşturarak temsili demokrasinin bazı sorunlarını aşma fırsatı doğacaktır.

Katılımcı demokrasi, pasif bir yurttaşlık profili ile gerçekleşemez. Yurttaşların gönüllü, istekli, girişimci ve aktif olmaları istenir. Katılımcı demokrasinin yönetme felsefesi, yönetişim anlayışı üzerine kurulmuştur. Yönetim yaklaşımı, yöneten / yönetilen üzerine kurulurken; yönetişim anlayışı, aktör sayısını artırıp hiyerarşiyi kaldırmayı hedefler.

Katılımcı demokrasi anlayışını temel alan bir yönetişim anlayışı bize neler kazandırır? Bu demokratik model ile seçmenler karar mekanizmalarında yer alır, erk sahibi olur ve kararları etkilerler. Yurttaşlar pasiflikten kurtulup harekete geçerek alternatif ve dengeleyici paralel bir güç oluştururlar. Böylece vatandaşların politikaya olan güvensizlik, ilgisizlikleri aşılabilir; yozlaşmanın önü alınabilir.

Katılımcı demokrasi uygulamaları ile halk öğrenir, bilgisi artar ve böylece genel anlamda politik kültür değişir çünkü politik kültürde kalıcı değişim daima aşağıdan başlar. Katılımcı demokrasi, hem bir karar verme aracı hem de bir iyileştirme sürecidir. Katılımcı demokrasi halkın sürekli eğitimini, katılımını ve birlikte karar verip iş yapabilmesini sağlar. Katılımcı demokrasi ortamında seçmenlerin politikayı seçim dışında da etkileme olanağı doğar. Katılımcı demokratik bir ortam vatandaşlara ödev ve sorumluluk yükler; yurttaş olmanın gereklerini kavramalarına yardımcı olur. Temsili demokrasinin yarattığı seçen ile seçilen arasındaki mesafeyi kaldırır. Katılımcı demokrasi sayesinde politikacı ile halkın ilişkisinin kesilmesi önlenir. Katılımcı demokrasi, bir krize girmiş olan temsili demokrasinin pek çok eksiğini tamamlar ve onun aşılmasını sağlayarak demokratik gelişimin önünü açar. Aktif olmak isteyen vatandaşlara, kendilerine ilişkin kararlara katılma olanağı verir.

Katılımcı demokrasiyi başarmak için öncelikle buna ön ayak olan aydınların, okumuşların, sivil toplum liderlerinin, halkın hiza önderlerinin başta kendilerinin katılımcılığa inanması lazım. Demokrasinin, devletin bahşediciliği ile sağlanan tek bir örneği bile yok. Eğer yurttaşlar yaşamın her alanında sahip çıkıp başarabilirlerse katılımcı demokrasi kurulabiliyor. İş sadece seçime kaldığında kötü sonuç değişmiyor.

Haberleri