Şehri imara açmayan Belediye Başkanlarının hiç mi suçu yok?

Dün bu köşede yazdık…-“İstanbul’da yeni bir yaşam merkezi. Üstelik 380 Bin liradan başlayan fiyatlarla”Ya da...-“Antalya’da sizin için yeni bir yerleşim alanı. Üstelik 350 Bin liradan başlayan fiyatlarla” diye reklamlar dönüyor...

Dün bu köşede yazdık...
-"İstanbul'da yeni bir yaşam merkezi. Üstelik 380 Bin liradan başlayan fiyatlarla"
Ya da...
-"Antalya'da sizin için yeni bir yerleşim alanı. Üstelik 350 Bin liradan başlayan fiyatlarla" diye reklamlar dönüyor televizyon kanallarında...
Üstelik "Deniz manzaralı" olduğu da özellikle belirtiliyor.
Aynı daireler Eskişehir'in Sümer Mahallesi ve Batıkent'inde 800 bin liradan aşağı satışa sunulmuyor.
Üstelik...
Birinin "Gültepe" diğerinin ise "Bursa karayolu" manzarası var.
Bu yazı ile amacımız, yaman çelişkiyi gündeme getirmekti.
Yazı ile ilgili olarak özellikle müteahhitlerden çok sayıda telefon aldık.
Her biri yazıdaki ifadelerin son derece doğru olduğunu söyledi önce.
Ardından...
Eskişehir'de, özellikle lüks konut tipinde fiyatların son derece yukarıda olduğunu ifade ettiler.
Son olarak da...
Bunun da nedeninin, özellikle Sümer ve Batıkent'te arsa payının yüzde 50-60 lara yükselmesi olduğunu belirttiler...
Hepsinin sonuçta söylediği tek bir şey vardı:
-"Eskişehir'de arsa payları tepe noktasına çıktı. Müteahhitler, arsa olmadığı için en az yüzde 50 ile arsa alıp, daire yapmak durumunda. Hal böyle olunca, arsa payı yüksekliği daire fiyatlarına ister istemez yansıyor. Bunun ortadan kalkması için tek bir yol var. Belediyelerin yeni imar alanları açması. Ya da sözünü ettiğimiz bu gözde mahallelere büyük bulvarlar açılması. Böylece bulvarların her iki tarafı yerleşim ve işyerleri ile donatılsın, şehir de tem merkezlilikten kurtulsun"
Müteahhitler kısaca şunu söylüyor:
-"Evet. Eskişehir'de konut fiyatları çok yüksek. Bu yüzden her şehirde artan konut satışları Eskişehir'de düşüyor. Bunun nedeni arsa paylarının yüksek oluşu. Arsa paylarının yüksek olması da, yeni imar alanlarının açılmamasından kaynaklanıyor. Yani, bu işin buraya gelmesinde en büyük pay, yeni imar alanları yaratmayan belediyeler. Belediyeler yeni arsaları imara açsa, arsa bedelleri düşecek. Bu düşüş konut fiyatlarını da düşürecek. O zaman Eskişehir'deki konut satışları da haliyle artmış olacak."
***
Hiçbir şey eskisi gibi değil ki...

-Eskiden işi düzgün olan insanlar kulüp başkan ve yöneticisi olurdu.
Bu gün, işini düzgün hale getirmek isteyenler oluyor.
-Eskiden, yönetime talip olan Başkan ve yöneticiler "Şu kadar para vereceğim" diye işe başlardı...
Bu gün, "Şu kadar para alacağım var" diye işe başlanıyor.
-Eskiden kulüp yöneticileri kulübe otomobil bağışlardı.
Bu gün yöneticiler, kulübe bağışlanan otomobilleri gönül rahatlığıyla kullanıyor. Daha yetmedi eşine dostuna kullandırıyor.
-Eskiden, kulüp yöneticileri şehrin tanınmış kişileri olurdu...
Bu gün Takımın tek maçını dahi izlemeyen yöneticiler var.
-Eskiden, kulübe giren ilk para futbolculara verilirdi.
Bu gün en son futbolcular alıyor parasını tabi alabilirse...
-Eskiden, imkânsızlıklarla boğuşulurdu.
Bu gün var olan imkan paylaşılamaz hale geldi.
-Eskiden her yöneticinin kendine göre bir ağırlığı vardı.
Bu gün her yönetici Başkana en yakın adam olma mücadelesine girdi.
-Eskiden, takım yenilse bile taraftar alkışlayıp, motive ederdi.
Bu gün, takım kazansa bile taraftarın içinden alkışlamak gelmiyor.
-Eskiden, laf ağızdan çıkardı...
Bu gün, yöneticilerin söylediği ertesi gün değişiyor.
-Eskiden, yönetici maç öncesi dışarıda gördüğü futbolcuyu haşlar "Yarın maçın var" diye azarlardı...
Bu gün, yönetici futbolcu ile oturmaya can atar hale geldi.
-Eskiden, kulüp başkanı her olayı yönetimiyle paylaşırdı...
Bu gün, kulüp başkanı ne derse o oluyor.
-Eskiden, her yöneticinin her olaydan haberi olurdu...
Bu gün, çoğu yönetici olup biteni gazetelerden okuyor.
-Eskiden, kulüp başkan ve yöneticileri yaşamlarına dikkat ederdi.
Bu gün, herkes kulüp başkanı ve yöneticilerin nasıl yaşadıklarına dikkat eder hale geldi.
-Eskiden, kulüp denetim kurulları nefes bile aldırmazdı...
Bu gün, hiç sesleri bile çıkmaz oldu.
-Eskiden, kulübe para ve çek verip, kefil olanlar yargılanırdı.
Bu gün, kulübün imkânlarını yanlış kullananlar bile yargılanmaz oldu.
Eskiden, yöneticiler başkana kan kustururdu.
Bu gün her biri başkanın sözünden çıkmaz oldu.
-Eskiden, görev süresi biten başkan ve yöneticiler cepten harcadıkları için "kurtulduk" der sevinirdi.
Bu gün, "Gitseler de kurtulsak" diyenler çoğaldı.
Kısacası...
Görebildiğimiz kadarıyla dün'den bu güne hemen her şey değişti.
Olaylar tam anlamıyla tersine döndü.
İş çığırından çıktı, kabak tadı vermeye başladı.
Eskiye dair hiçbir şey kalmadı...
O yüzden...
Sürekli geçmişin hayalini yaşayıp, bugünün de geçmişteki gibi olmasını isteyip durmanın anlamı yok.
Her şey değişti...
Güzel olan ne varsa eskiye dair, çirkinleşti, pisletildi, mahvedildi...
***
Öğrenci babasına güvenip, "Ben böyle sınava girerim" demiş...

Geçtiğimiz 8 Mayıs günü ALES sınavları yapıldı.
Söylenenlere göre:
Sınavların, Osmangazi Üniversitesi İnşaat Fakültesi binasında bu sınavlarla ilgili olarak bir sıkıntı yaşanmış.
Sınava giren öğrencilerden birinin üzerinde takılar, yüzünde de "pircing" varmış.
Sınav yönetmeliği açık olduğundan dolayı, söz konusu bina görevlisi öğrenciye "Bu şekilde bu sınava giremezsin" demiş.
Öğrenci tutturmuş "Bal gibi de girerim. Sen de üstelik bana karışamazsın" cevabı vermiş.
Öğrencinin bu şekilde davranışının nedeni sonradan anlaşılmış.
Çünkü...
Sınava giren öğrencinin babası, Üniversitede çok üst düzey bir yöneticiymiş.
İşin içinden çıkılamayınca baba gelmiş sınavın yapıldığı binaya.
-"çocuğum bu şekilde sınava girecek" demiş.
Görevli, sınav yönetmeliğini hatırlatsa da kararlıymış baba.
-"Bu sınavı yaptığın binaları ben yönetiyorum. Ben ne diyorsam o olacak" demiş, başka şey dememiş.
Sonuçta, sınav görevlisi de o Üniversitenin bir çalışanı olduğu için daha fazla direnememiş.
Sonuçta çocuk o şekilde girmiş sınava.
Ancak...
Yine söylenenlere bakılırsa, sınav görevlilerinden biri, bu işi rapor haline getirmiş.
ÖSYM'ye göndermiş.
Yazdığı raporda da olayları tek tek anlatmış.
Eğer bu rapor ÖSYM'ye ulaştıysa, sınava şekilde gren çocuğun sınavının bile iptal edilmesi söz konusuymuş.
Ancak...
Öte yandan, Üniversitenin çok üst düzey yöneticisinin bu raporu ÖSYM'de yok edebileceği de konuşuluyormuş.
Anlaşılacağı üzere, ALES sınavında alışık olmadık bir durum yaşanmış Üniversitede.
Sonuç ne mi olmuş?
İşte bunu biz de bilmiyoruz...
Biz sadece duyduklarımızı anlatıyoruz...
***
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
İki velet karar vermişler ki, bütün büyüklerin hayatlarında sakladığı en azından bir büyük sir var. Bir tanesi bu varsayımı denemeye kalkmış...
- Anne ben her şeyi biliyorum.
Annesi : -Tamam anladım, al su 1 milyonu babana hiçbir şey söyleme" demiş. Ufaklık çok memnun, babasına gitmiş...
-Baba ben her şeyi biliyorum!
Babası, -Sus tamam, al su 5 milyonu, annene hiçbir şey söyleme" demiş. Bizimki zevkten dört köşe, bütün büyüklere isleyen bir sistemi keşfetmenin keyfiyle...
Ertesi sabah kapı calinmiş postacı gelmiş:
Ufaklık açmış kapıyı:
- Postacı Amca ben artik her şeyi biliyorum.
Postacı dizleri üzerine çöküp, kollarını iki yana açmış:
- Madem öyle gel bakalım Baban sana bir sarılsın!

Haberleri