Şeker fabrikalarının, 'üretim alanı' olan değerli arazilerinin, imar planları değiştirildiği, İmar değişiklikleri ile fabrikaların üretim alanı daraltılırken, bu araziler üzerinde lüks konut ve AVM'lerin yapılması ile ilgili gelişmeler, kaygı vericidir. Çünkü 25 şeker fabrikasının, bu modelle özelleştirilmesi durumunda, 18-20 fabrikanın kapanmasına, kesin gözle bakıyor.
Şeker fabrikalarının, birçoğunun arazisi, şehir merkezlerine yakın olmasından dolayı değer biçilemiyor. Bu araziler, özellikle müteahhitlerin iştahını kabartıyor. İmar değişiklikleri ile birlikte, bugüne kadar üretim amaçlı kullanılan, bu araziler ranta açılmış oldu.
Nitekim Resmi Gazete'de yayınlanan Tebliğe göre, Çarşamba ve Ereğli Şeker Fabrikalarının, arazileri ile ilgili hazırlana, 'İmar Planı Değişikliği' onaylandı. Özelleştirme İdaresi'nin söz konusu fabrikaların arazilerine yönelik, hazırladığı imar plan değişikliği, başkanlığını Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yaptığı, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından onaylandı. Buna göre Ereğli Şeker Fabrikası'na ait 3 milyon 357 bin 392 metrekare arazisi ile Çarşamba Şeker Fabrikasına ait 1 milyon 735 bin 625 metrekare arazisi üretimden alınarak, başta konut olmak üzere, farklı şekillerde değerlendirilecektir.
Hükümetin, tarım, hayvancılık, istihdam başta olmak üzere ülke ekonomisine ciddi katkıda bulunan şeker fabrikalarında, üretimi canlandırmak yerine, ranta açması, dikkat çekici olduğu kadar düşündürücüdür de.
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı Sayın İsa Gök, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı' nın adeta yangından mal kaçırırcasına, sat-kurtul mantığıyla, ülke menfaatleri ile örtüşmediğini söyleyerek, "257 milyon dolar değer biçilen şeker fabrikaları, 10 milyon dolara satılacağını" belirterek, ihaleyi yargıya taşıyacaklarını söylemişti. Taşıdılar mı bilinmez ama bu duruma mutlaka bir çözüm bulunmalı, Şeker fabrikaları da özelleştirilmemelidir.
Gerçi şeker fabrikalarına, sahip çıkan partilerde var. Nitekim CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, "Hiçbir şeker fabrikasın kapatmayacağım. Kendi şekerimizi, kendimiz üreteceğiz. Kendi çiftçimizin gücüne, alın terine, güveneceğiz.''sözleri bu alanda umut vericidir. Aynı duyarlılığı, diğer partilerinde göstermesi gerekir. Çünkü söz konusu olan Türk çiftçisi ve ülke ekonomisidir.
Şeker fabrikalarının, özelleştirilmesine Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı Sayın İbrahim Yetkin' de karşıdır. Nitekim yapmış olduğu yazılı açıklamada, 25 şeker fabrikasının kamu hisselerinin özelleştirilmesi için, ihale sürecinin başladığını hatırlattı. İhale süreci sonunda 6 grup halinde parça parça satılması planlanan, şeker fabrikalarından, sadece 5-6 karlı fabrikaya talep geldiğini söyledi. ,
Sayın Yekin, işletmelerin kapatılması durumunda, şeker üretiminin yüzde 40-50, sektörel istihdamın da yüzde 50-60 azalacağını, yan sektörler ve yöresel ekonomilerde, ciddi gerileme yaşanacağını savundu
Aslında Şeker fabrikaları, ülke sanayinin oluşturulmasında, kilit rolü oynamış tarımsal sanayi kuruluşlarının başında yer almıştır. Şeker fabrikalar satılacaksa, özel şirketler yerine, pancar üreticileri kooperatifleri ve işçi sendikalarının katılımıyla oluşturulacak kuruluşlara satılmalı, ya da mülkiyeti devlette kalmak üzere kiralanmalıdır. Ancak her hal ve şartta, şeker fabrikalarının üretime devamı sağlanmalıdır.
Şu bir gerçek ki geçmişte, tarımsal üretim açısından kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye, gıdada dışa bağımlı bir ülke haline getirildi. 1980 yılına kadar, önemli aşama kaydeden tarım sektörü, bu tarihten itibaren, hızla düşüşe geçti.
Türkiye'ye, dayatılan neo-liberal politikaları destekleyen yönetimlerin tavrına, küresel ısınmayla gelen olumsuz iklim koşulları ve tarım alanlarının ranta açılması da eklenince; en temel gıda maddelerini bile, ithal eden ülkeye dönüştük.
Avrupa ülkelerinde, bütçenin yüzde 50'si, tarımsal desteklere ayrılıyor. Bizde ise bu destek, sadece yüzde 2 civarında. Üstelik tarım sektörünün, toplam işgücünün neredeyse yarısını tarım sektörünün istihdam etmesine rağmen, siyasi iktidarlar tarafından tarıma gereken değer verilmediği gibi, mazot, gübre ve ilaçtaki yüksek vergiler de ivme kazandı.
Yapılması gereken; mazot, gübre ve ilaçtaki yüksek vergi oranlarının kaldırılması; doğrudan gelir desteği yerine, gelişmiş ülkelerdeki gibi, fiyat desteği uygulamasına dönülmesi; tarım alanlarının yok edilmesinin önüne geçilerek, tam tersine koruma altına alınması; ulusal bir su politikası aracılığıyla tarımsal kuraklıkla mücadele edilmesi; doğal afetler sonucunda oluşunda zararların karşılanması gerekir.
İngiltere'de de özelleştirme yapıldı Ancak sosyal boyutu öne çıkarılmış, "PAYDAŞ TOPLUM" kavramı geliştirilmiştir. Paydaş toplum anlayışı, özelleştirmede, halka arz uygulamalarına öncelik verir. O nedenle de Türkiye, Şeker Fabrikalarını, halka arz şeklinde özeleştirmeliydi. Çünkü bu fabrikalar, onların vermiş olduğu, vergilerle yapıldı.
ŞEKER FABRİKALARI
Şeker fabrikalarının, üretim alanı olan değerli arazilerinin, imar planları değiştirildiği, İmar değişiklikleri ile fabrikaların üretim alanı daraltılırken, bu araziler üzerinde lüks konut ve AVMlerin yapılması ile...