Şekilsizleşen Kentler – 2

Kentler artık kaçınılmaz biçimde küresel etkilerin altında… Türkiye’deki küreselleşme – kent ilişkisini incelediğimizde; kentlerimizde yaşanan değişimin, iç dinamiklerin zayıflığı nedeniyle dış faktörlerin etkisinde...


Kentler artık kaçınılmaz biçimde küresel etkilerin altında… Türkiye’deki küreselleşme – kent ilişkisini incelediğimizde; kentlerimizde yaşanan değişimin, iç dinamiklerin zayıflığı nedeniyle dış faktörlerin etkisinde kaldığını gözlüyoruz. Küreselleşmenin etkileri, öncelikle büyük kentlerimizde görülüyor. Fakat ne yazık ki, sermaye birikimi ve girişimcilik yetkinliği gibi konulardaki iç dinamiklerin eksikliği ve zafiyeti, bu etkilenmenin tehlikeli bir süreç şeklinde geliştiğine işaret ediyor. özetle; küresel çağda kentler ön plana çıkarken, bizim kentlerimizin bu süreçten etkilenmesi genelde olumsuz yönde oluyor. Bir başka deyişle; kentlerimiz, bir yandan küreselleşmenin tehditlerini göğüsleyemezken, diğer yandan da küresel faktörleri, değer yaratan mekanizmalar haline dönüştürmekte zayıf ve eksikli kalıyor.

Son yıllarda kentlerde yaşanan en önemli değişikliklerden birisi, yerel hizmetlerin giderek kamu hizmeti özelliğini kaybediyor olmasıdır. Mesele, çoğu zaman sunulduğu gibi belediyelerin yerel hizmetleri taşeronlar aracılığı ile daha az maliyetli sunmaya çalışmaları değildir. Yerel hizmet anlayışının yerini, hızla piyasa hizmeti anlayışının almaya başladığını yaşadığımız kentlerde de gözlüyoruz. Vatandaşa hizmet sunulmasında; kamu yararı ve sosyal hedefler anlayışının yerini kazanç elde etme ve kâr yapma yaklaşımının aldığına dair kuşkumuz kalmadı. Hizmetler satışa sunularak ticari hale getirilirken, 1980 sonrasında esen neo–liberal etkilerin sonucu olarak kentli yurttaş kavramının yerini de kaba bir tarz–ı siyasetle ‘ticari müşteri’ yaklaşımı almaya başladı.

Bugünkü ekonomik düzen, her şeyi alınır – satılır meta haline dönüştürüyor. Kentlerin plansız büyümesinin de bir sonucu olarak ortaya çıkan otopark sıkıntısından güvenliğe kadar tüm sorunlar ticari bir anlayışa bağlanarak çözülmeye çalışıyor. Belediyelerin daha az maliyetli hizmet üretmeleri amacıyla yerel hizmetleri aracılara yaptırmaları ile bu hizmetleri satarak gelir ve kâr elde etmeleri anlayışları birbirinden çok farklıdır. Yerel hizmet alanı, kâr elde etme alanı değildir. Zayıf ve ağır aksak yürüyen ulusal ekonomilere müdahale eden küresel güç odakları, yerel yönetimlerin de bir satıcı – müşteri ilişkisi içinde olmalarını yeğlemekte ve adeta bunu dayatmaktadırlar. Dolayısıyla yerel hizmetlerin taşeronlaşması, küreselleşmenin kent üzerindeki etkilerinden bir diğeri olarak algılanmalıdır.

20’nci yüzyılın son çeyreği, üretime ilişkin teknolojik sorunların aşıldığı ve üretimin genel anlamda darboğaz yaratan bir problem olmaktan çıktığı bir dönemdir. Günümüzde üretim sorunlarının yerini, pazarlama ve satışta yaşanan rekabet sorunları aldı. Bugün işletmeler bir mal veya hizmeti üretmekten daha çok, onu satabilmek ve rekabetçi piyasalarda ayakta kalabilmek çabası içindeler. Mal ve hizmetin kolaylıkla üretilebildiği bu dünyada bilişim, iletişim ve lojistikteki gelişmeler sayesinde müşteri açısından ürüne, fiyat ve tedarik bilgisine ulaşmak da kolaylaştı.

Kırlar, tarımsal üretimin alanlarıdır. Kentler ise tarihte sınai üretimde öne geçişleri ile ayırt edilmişlerdir. Fakat yukarıda sözünü ettiğim mal ve hizmet üretimindeki patlama, kentleri tüketim mekânları haline dönüştürdü. Bu süreçte kentlerin üretim merkezleri olmaktan daha çok, –alışveriş merkezleri gibi örnekler ile– tüketim alanları haline dönüştüğünü gözlüyoruz. Ekonomileri ve sosyal yapılanmaları güçlü olan kentler, küreselleşmenin kenti sanal bir tüketim dünyası haline dönüştürmesini engellerken; iç dinamikleri gelişmemiş, zayıf yapılı kentler bu rüzgârlara direnmekte zorlanmaktadır.

Küreselleşmenin en sevimsiz görünümlerinden birisi; kentleri aynı mekânsal görünüm, aynı yapım malzemesi ve aynı kültürel doku ile doldurmasıdır. Herhangi bir kentin merkezine gittiğinizde; çevrenizi saran küresel markaların veya her yöndeki aynı görünüme sahip mağazaların etkisiyle hangi kentte olduğunuzu bile şaşırabiliyorsunuz. Sonuçta, bir kenti diğerlerinden ayıran en önemli özellikler yok oluyor ve bir kentsel kimliksizleşme başlıyor.

Vatandaşların yaşadıkları çevreye yabancılaştıkları, kimliksiz bir kentte mutlu olabileceklerini düşünmek bir hayalden fazla bir şey değildir. özetle; eğer bir kent yöneticisi için başarı söz konusu olacaksa; marifet, bir kenti diğerleri ile aynılaştırmakta değil, aksine o kentin farklılıklarını koruyup geliştirmektedir.

(Devamı var)

Haberleri