Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı, bir açılış vesilesiyle yaptığı konuşma, gazetelere şöyle yansıdı : ''Türkiye'nin son 13 yılda pek çok alanda büyük sıçramalar gerçekleştirdiğini, bu sıçramaların yabancılar tarafından 'sessiz devrim' olarak nitelendirildiğini belirten Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "İşte o sessiz devrimin en esaslı bileşenlerinden bir tanesi de Milli Eğitim'de yaşanıyor. Millet istiyor, devlet yapıyor" dedi.''
Devrim, inkılâp, ihtilal kavramları Türk toplumunda hep anlam kargaşası içinde kullanılmıştır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde devrim :''Belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik, ihtilal, inkılap, çevrilme, katlanma, bükülme.'' anlamlarıyla bu kargaşaya, yine de bir açıklık kazandıramamıştır. O yüzden bizde, her olağan çalışma, sıradan her uygulama bazen ''devrim'' bazen de ''büyük proje'' olarak nitelendirilmiştir.
Tartışmalı projelere imza atan, eğitimde AKP'nin arka bahçesini kurmak için çalışan, yaptığı uygulamalarla partisine zarar verdiği söylenen, kırıp-dökmeyi seven birisi olarak bilinen Ömer Dinçer'den sonra, ılımlı tavırlarıyla dikkati çeken Nabi Avcı, bakanlık koltuğuna oturtuldu. Birkaç konuda çözüm üreten sayın Avcı, bakanlığının ilk günlerinde fazla zarar vermeyeceği düşüncesiyle, eğitim çalışanları tarafından olumlu karşılanmıştı. Ancak gerçek, çok kısa zamanda anlaşıldı. Ilımlı Avcı, Cumhuriyet tarihimizin en sert bakanı olarak, uygulama hatalarıyla dolu bir eğitimi miras bırakmakla anılmayı tercih etti. Malum bir sendikanın bitmek tükenmek bilmeyen arzu ve istekleri doğrultusunda koskoca bakanlığı yandaşlara ulufe dağıtırcasına kadrolaştırarak pek çok ehliyetsiz, yetersiz, yeteneksiz insanı eğitimde söz sahibi yaptı. Bir gecede binlerce eğitimci görevden alınarak, mahkeme kararlarına uymak yerine sürekli hilelere başvurularak, yönetmelik değişiklikleriyle hak gaspı yapıldı. Hele şu ortadan kaldırılan Öğrenci Andı'na ne demeli. Sırf bölücüleri memnun etmek için yapılan bu ''devrim '' için vicdanlarınız hiç mi sızlamadı ? Her devletin eğitimi ''milli'' olmak zorundadır. Milletin sürekliliği, kültürel aktarma ancak bu yolla gerçekleşir. Şairin dediği gibi ; ''Ne harabatız ne harabatiyiz
Kökü mazide olan atiyiz'' mazideki kökünü unutanlar , yaptıklarını söyledikleri ''devrim'' in hangi millet adına uygulamaya konulduğunu söylemek zorundadırlar.
''Millet istiyor, devlet yapıyor.'' hükmünün dayandığı gerekçe nedir? Hangi uygulama, millete sorup da onay alındı? Yoksa yabancıların yapılan Karakuşi işler için söylediği ''sessiz devrim'' tasdiki yeterli mi görüldü?
Tarih kitapları bize her ihtilalin sesli olduğunu öğretmişti. Hem sesli, hem kanlı, hem acılı.
Cemil Meriç diyor ki : '' Revolution (devrim-ihtilal)'un ayırıcı vasfı ise cebir ve şiddet idi.''
Ayrımcılık, kayırmacılık, yandaşlık, adaletsizlik...ve uzayıp giden birçok olumsuzluklar, haksızlıklar devrilen bir şeyin olduğunu gösteriyor: o da çökertilen Türk Eğitim Sistemi'dir.
SESLİ İHTİLAL - SESSİZ DEVRİM
Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı, bir açılış vesilesiyle yaptığı konuşma, gazetelere şöyle yansıdı : Türkiye’nin son 13 yılda pek çok alanda büyük sıçramalar gerçekleştirdiğini, bu sıçramaların yabancılar...