Sevgi İlişkisi Üzerine

Pek çok şey gibi iki insan arasında olabilecek ilişkinin de türleri var. Bu türlerden bazıları birbirinden farklı… Kesişmeleri mümkün değil. Örneğin bir ticari ilişki, normal olarak beklentiler üzerine kurulur. Mal veya hizmet...

Pek çok şey gibi iki insan arasında olabilecek ilişkinin de türleri var. Bu türlerden bazıları birbirinden farklı… Kesişmeleri mümkün değil. Örneğin bir ticari ilişki, normal olarak beklentiler üzerine kurulur. Mal veya hizmet verilir, bunun karşılığı beklenir ve alınır. Bu tür bir ilişkide tarafların maddi beklentilerinin olmasından daha olağan ne olabilir ki…

Bir sevgi ilişkisi ise –sevginin kendi özü dışında– beklentisizlik üzerine kurulmalı. Bu sözlerimle bir tarafın kendini diğer taraf için duygusal olarak feda ettiği bir ortamdan söz etmiyorum. Sadece paylaşılması gerekenin, beklentisizlik olması gereğini ifade etmeye çalışıyorum.

Beklentiler, ön yargılar ve varsayımlar, bir ilişkinin ağaç kurtlarıdır. Bazı ilişkilerde taraflar, aceleci olabiliyorlar. Karşı tarafın duygularını hızla ve kolaylıkla ifade edebilmesini bekliyorlar. Ama insanların her biri, farklı özelliklere sahip… Bir sevgi ilişkisinde davranışların da bir diğerinden çok farklı olabiliyor. Bazen sabır ve biraz emek sevgiyi yakalamak için vazgeçilmez oluyor.

İnsan, yetenek ve becerileri ne denli yüksek olursa olsun, her işte hata yapabiliyor. Bir sevgi ilişkisinde de hatalar yapmak son derece olağan. Ünlü Latin atasözünde “İnsan, hata yapmak içindir” ifadesi ile bu durum açıklanmak isteniyor. Ama ne yazık ki, hata yapanlara tahammüllü olmayı her zaman beceremiyoruz. Bir sevgi ilişkisinde de kişilerin hatalar yapabileceğini olağan karşılayamıyoruz. Hatta bazen yapılan hataları, sanki bir filmmiş gibi abartıp dramatik bir havaya sokuyoruz. Bir sevgi ilişkisinin yapısında saygı, hoşgörü ve karşılıklı anlayış olması gereği aklımızdan uçup gidiyor.

Bir sevgi ilişkisi, yaşamımızda yakalayabileceğimiz en özel olguların başında gelir. Bu özel durumu, ilişkinin hak ettiği düzeyde ve nitelikte yaşamak gerekir. İki insanın adeta ayaklarını yerden kesen, kalplerinin yerinden çıkacakmış gibi yüksek tempoda atmasını sağlayan bu olağandışı durumun değerini hakkıyla bilmek gerekmez mi?

Bir kır çiçeği ne güzeldir ama ömrü de kısadır. Bir sevgi ilişkisinin bir kır çiçeği yabanlığında oluşmasını beklerseniz, onun sıcak yaz günlerinde kurumasına da razı olmalısınız. Sevginin bir kır çiçeği doğallığında olması güzeldir ama gerekli özen gösterip emek vererek uzun ömürlü olmasını sağlayabilirsiniz.

Bir sevgi ilişkisinin gizemine ve esrikliğine kendini kaptırmak pek eğlencelidir. Bazı ilişkiler insanı, gönül sarhoşluğu içine bir tembelliğe iter. İnsan, adeta sonsuza kadar kıpırdamadan öylece kalmak ister.

Sevgi harekettir. Bu nedenle tembellik sevginin düşmanıdır. Sevgiyi, yaşamın kendi dinamizmi içinde yaşamak ise bu ilişkinin en eğlencelisidir. Bazı insanlar için bir sevgi ilişkisi, bir aşk öyküsüdür. Beklentili olanlar, önce hikâyenin mutlu sonunu bilip sonra baştan okumayı ya da mutsuz son ise asla okumamayı düşünürler. Sevgi ilişkisinin gerçek anlamını bilenler ise sevmenin tadının –ilişkinin sonu ne olursa olsun– yaşanmadan anlaşılmayacağının farkında olan gerçek duygu kahramanlarıdır.

Sevgi, emek ister. “Ah, ne mutluyuz; kıpırdamadan böyle duralım, bozulmasın” denebilir mi? Gönül bu; yazı var, kışı var. İyi günü var, kötü günü var. Her sevginin karakteri diğerinden farklı... Karşılaşılan olay ve durumlara verilen tepkiler de farklı. Bu nedenle sevgi dediğin önce saygı ve hoşgörü gerektirir. Empatiyi de unutmamak gerekir. Bileceksiniz; empati, kendini karşındakinin (sevdiğinin de) yerine koyabilmek demek.

Bazı insanlar, zorluklar karşısında daha dayanıklıdır. Kimisinin acı eşiği çok daha yüksektir. Ama peş peşe gelen acı damlalarıyla hepimizin acı çanağının taşabileceği bir nokta var. İşte o zaman karşımızdaki (sevdiğimiz) insanın bunu anlamasını bekleriz. Bu nedenle aklınızın bir kenarına not edin: Gönül bu; yazı var, kışı var.

Sevgi, bizim yaşamı anlamlandırmamızdır. Örneğin sevdiğimiz insan, ona yönelttiğimiz sevgimiz ile değerlenir. Sevmek, insanın hem karşısındakini hem de kendini daha anlamlı hale getirmesidir.

Gerçekten sevgi, ilginç bir olgudur. Sevgi, ölümsüzlük ruhunu içine sindirmiş insan buluşlarından birisidir. Bu ölümsüzlük fikri ile insan kendini sonsuzluğa taşımak ister. İşte bu nedenle insanlar yaşlansa bile gönül kocamıyor. Daima canlı ve dipdiri kalıyor. Gönül kocadı mı, o kişinin de gerçek anlamda yaşadığını söylemek mümkün değil. Gönül dediğin, sanki insanın yaşam sevinci… İnsan, sevgiyle yaşama daha çok bağlanıyor.

Yalnız insanlara bazen neden yalnız oldukları sorulur. Acaba onların da gönlünü şen edecek bir sevgi yok mudur? Öyle bir sevgi ki, yalnızlığı alıp süpürecek. Bu tür durumlarda aklıma şu söz gelir: “Gönül, kimi severse güzel odur.” Sanki yalnızlık, sevmeyi bilmemekle eşdeğer… Demek ki derim, bu kişinin ruh gözü, kendince bir güzel göremiyor ki, yüreğinde sevgi ateşi tutuşmuyor. Kendi güzelini bulsa zaten gönül ferman dinlemez.

Bazı ilişkiler gönülsüz oluyor. Sevgisiz birlikteliklerin çevremizde ne denli yaygın olduğunu görebiliyoruz. Alışılmışlıklar, sıradanlıklar, korku üzerine kurulmuş ilişkiler dört yanımızı sarmış halde. Bazen bunları içimize sızmış halde bile buluyoruz. İşin içinde sevgi olmayınca olmuyor zaten. Sevgisiz olunca değerin her türlüsü yok olup gidiyor. Sanki gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtıyor ya da baş. Sevgiyi yaşamımızdan eksik etmemek gerek.

Sevgi için öncelikle iyi niyetin şart olduğunu kabul ederim. İyi niyetli bir tutum olmadan sevgi yeşermez. Sonra saygı ve hoşgörü de zorunlu. Empati zorları kolaylaştırıyor. Bunlar eksik kaldığında istemediğimiz halde kaybedebiliyoruz. Çünkü gönül bir sırça saraydır ve kırılınca onarılmıyor.

Haberleri