Ortada hiçbir neden olmasa bile, adeta nefret edersiniz...
Yine, bazı insanlar vardır seversiniz...
Ortada sevmenizi gerektirecek bir neden yoksa bile, kanınız kaynar, kendinize yakın bulursunuz...
Demek ki, Sevgi bir tercih meselesidir...
Sevmek ya da sevmemek, insanın tercihine kalmış bir olgudur...
Ama Saygı böyle değildir...
Nefret ettiğiniz bir insana bile saygı duyabilirsiniz...
Diğer yandan...
Sevdiğiniz bir insana, saygı da duymayabilirsiniz.
Demek şöyle bir şey ortaya çıkıyor ki;
Sevgi tercih, saygı mecburiyettir...
Nedendir bilinmez, insanların kesin çizgileri var...
Sevdiği insana saygı duyup, sevmediği adama ise bir türlü saygı duymamak gibi...
Çünkü tarafsız değil.
Her olaya kendi tarafından baktığı için, onu sadece kendi tarafı ilgilendiriyor.
Örnek vermek gerekirse...
AKP'den nefret eden biri, AKP'nin gerçekleştirmiş olduğu ve gerçekten halkın yararına olan bazı hizmetlere, saygı duyabilir...
Yani AKP'den nefret etmesi, AKP nin gerçekleştirmiş olduğu bu uygulamalara saygı duymamasını gerektirmez.
Bu örneğin tam tersini Eskişehir ölçeğinde değerlendirirsek...
AKP görüşünde olan insanların, hiç sevmedikleri Büyükşehir belediye Başkanının şehir ve şehirli menfaatine olan hizmetleri takdir edilmeyecek bir durum değildir
Ama nedense...
Yukarıda da söylediğimiz gibi, bazıları tarafsız olmaktan çok, meselelere kendi tarafından bakıyor.
Dolayısıyla da, sevmedikleri insanın ne kendisine, ne de yaptıklarına saygı duyuyor...
Başlıkta da söylediğimiz gibi...
"Sevgi" bir tercihtir.
"Saygı" ise bir mecburiyettir...
O yüzden...
Belki de toplum olarak bu denli bölünmüşlüğümüz bu yüzdendir.
Yani...
-"Yanlış da yapsa saygı duyarım" ya da "Doğru da yapsa saygı maygı duymam" diyenler yüzündendir.
Kim bilir?.
.....
Şu sıralar kriz var ya...
Şu sıralar gerçekten adı konmamış bir kriz yaşanıyor piyasalarda.
Krizi hissetmeye başlayan herkes, tasarruf adı altında ilk olarak eleman çıkartıyor.
O yüzden, şu sıralar pek çok kişi işten çıkartılmış durumda ve pek çoğu da işten çıkartılma ile karşı karşıya...
Üstelik, işten çıkartılanların önünde yeni bir işe girme imkanı da her geçen gün azalıyor.
Böylesine kötü bir ortamda biraz olsun gülümsemek ne kadar doğru gelir bilemiyoruz ama,her ne kadar aşağıda anlatacağımız fıkra gülümsemeyi gerektirse de, arkasında işinden olan insanların başka bir işte niçin çalışamayacağını da işaret ediyor gibi...
Kriz yüzünden işten çıkarılan bir akademisyen ile bir gazeteci yurt dışına çıkmışlar. Bir süre yiyip-içip eğlenmişler.
Doğal olarak paraları çabucak tükenmiş. İş aramışlar ve bir çitlikte hayvan pisliklerini ahırdan kürekle kazıyıp çöp römorkuna atma işi bulmuşlar. Bir süre çalışmışlar, başarılı olmuşlar, çiftlik kahyası da onları sevmiş ve hallerine acıyarak
"Size daha kolay bir iş vereceğim" diyerek onları yumurta paketleme işinde görevlendirmiş.
"Bunların irilerini ve iyilerini bu taraftaki kutulara, küçük ve kötülerini bu taraftaki kutuya koyacaksınız" demiş.
Fakat bizimkiler çok yavaş çıkmışlar, "Bu iyidir, değildir, küçüktür, büyüktür" tartışmaları ile işleri aksatmışlar.
Onları gözleyen kahya yanlarına gelmiş, "Siz Türkiye'de ne iş yapıyordunuz?" diye sormuş. Bizimkiler "Gazeteci" ve "Akademisyen" diye cevaplamışlar.
Kahya, "Belli belli, sizin Türk aydını olduğunuz belli" demiş.
"Çok iyi bok atıyorsunuz ama iyi ve kötüyü ayırt etmeyi bir türlü beceremiyorsunuz! .."
.......
Varsın uçuşlarımız olmasın...
Eskişehir Havaalanı'ndan İstanbul'a yapılan karşılıklı uçak seferleri kaldırılınca...
Bir de bunun üzerine Brüksel seferlerinin durdurulduğu haberleri gelince, bir yazı kaleme almış ve Havaalanının nasıl değerlendirilebileceği konusunda fikirler vermiştik.
Elbette söz konusu Havaalanı Anadolu Üniversitesi tarafından eğitim ve çeşitli hizmetler için kullanılıyordu ama, yine de uçuş seferlerinin kaldırılmasıyla Havaalanı bir anlamda boş kalacaktı.
Biz de, özellikle seferlerin kaldırılmasına gönderme yapıp Tİ ye almak amacıyla:
-"Artık bu genişletilip, uzatılan pistte sebze-meyve kurutursunuz" demiştik.
Bizimkisi elbette işin esprisiydi.
Ancak...
Birileri bizim önerimizden daha önemli bir iş için kullanmış söz konusu havaalanı pistini.
Önceki gün uçak kazası tatbikatı yapmış.
Senaryo gereği, pistten çıkan ve yanmaya başlayan uçağa AFAD ekipleri anında müdahale etmiş.
Yangın söndürülmüş, uçağı kurtaran ekip bir de hatıra fotoğrafı çektirmiş.
Tatbikat gerçeği de aratmamış bu arada...
Ne diyelim?
Uluslar arası piste sahip havaalanımız var.
Uçuşlarımız yok ama, havaalanımızı tatbikat yapmak isteyenlere kiralayabiliriz.
Bu da bir şey yani!
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Soğuk algını, iyice nezle olan genç kadın; davetli olduğu akşam yemeğine giderken önlem olarak yanına 2 mendil birden alır. Birini çantasına koyar, ötekini de göğsünün içine, sutyenine sokuşturur.
Yemeğin sonunda, tatlılar ve meyveler yenirken, kadının burnu birden akmaya başlar. Çantasındaki mendilin epey kirli olduğunu bildiğinden, usulca elini göğsüne sokup diğerini almak ister. Ancak o da iyice aşağı kaymış olacak ki, elini göğsüne daha çok sokar, bir sağa bir sola gezdirir, bakar böyle olmuyor, ikinci elini de devreye sokar...
Ve o anda; ziyafet masasındakilerin susmuş, dikkatle kendisine baktıklarını fark eder. Kızarık burnuyla yarışan kıpkırmızı suratıyla; iki elini de hemen çeker göğsünden:
- Hay Allah! Gelirken, her ikisi de vardı, şimdi bulamıyorum.
Sevgi tercih, saygı mecburiyettir
Ortada hiçbir neden olmasa bile, adeta nefret edersiniz
Yine, bazı insanlar vardır seversiniz
Ortada sevmenizi gerektirecek bir neden yoksa bile, kanınız kaynar, kendinize yakın bulursunuz
Demek ki, Sevgi bir tercih meselesidir
Sevmek...