Siyaset ve Yoksulluk

Bazı bölgelerde daha yoğun olmakla birlikte dünyanın hemen hemen her noktasında yoksulluk var. Çünkü yoksulluk evrensel bir olgu ama çözümleri yerel... Bu nedenle yoksullukla mücadele, yerel alanda da üzerinde düşünmemiz gereken...

Bazı bölgelerde daha yoğun olmakla birlikte dünyanın hemen hemen her noktasında yoksulluk var. Çünkü yoksulluk evrensel bir olgu ama çözümleri yerel... Bu nedenle yoksullukla mücadele, yerel alanda da üzerinde düşünmemiz gereken bir konu…

Yoksulluk ile mücadele, bize benzeyen ülkelerde sıradan bir popülizm unsurudur. Seçim meydanlarında insanların oylarını elde etmek için düşünmeden verilen sözlerden biridir. Çok etkileyici bir propaganda malzemesi olduğu için de sınırsız ve hesapsızca kullanılır. Herhangi bir partinin yoksulluğu azaltmak için ekonomik ve sosyal yönlerden yeterli, doğrulanmış bir programı olduğunu söylemek zor... Siyasi parti programları bu konuda yuvarlak cümlelerle doludur. Çoğu zaman siyasi programa o cümleleri yazanlar, kendileri de pek anlamazlar ne demek istediklerini…

Devletçi bir ekonomiden yana olanlar yoksulluğu devleti kullanarak aşacaklarını söylerler. Liberal iktisat yanlıları ise sorunun piyasa ile çözüleceği gibi ne idüğü belirsiz bir yaklaşım geliştirirler. Ama yoksulluk ne devlet ne de piyasa ile aşılmıştır. Her geçen gün işsizlik gibi olumsuz faktörler büyürken yoksulluk sınırı içindeki insan sayısı da artmaktadır. Yoksul halk seçim dönemleri dışında siyasetin fazlaca gündeminde değildir.

Sadece siyasetçiler mi? Çoğu durumda konuyla dolaylı veya dolaysız ilgisi olan sivil toplum kuruluşları ile meslek kuruluşlarının da konudan haberi yok gibidir. Örgütlü ve sosyal akla sahip bir toplum olunamadığında başkaca bir sonuç beklemenin anlamı da yoktur zaten.

Öncelikle yoksulluk, insani olmayan bir yaşam tarzını dayatır insanlara… Yoksul insanlar adeta yaşamla ölüm arasında sıkışır kalırlar. Yoksulluk, toplumun durumu daha iyi olan kesimlerine de yansır. Toplumun toplam verimini ve etkinliğini düşürücü etkiler yapar.

Yoksullukla mücadele ve buna bağlı olarak gelir dağılımın düzeltilmesi yalnız düşük gelir düzeyindeki insanların sorunu değildir. Sanayi kesimin ürettiği, ticaret kesiminin pazarladığı ürün ve hizmetleri alabilecek büyüklükte bir pazar yoksa ekonominin büyümesi mümkün olur mu? Pazarın ve ticaret hacminin büyümesi insanların daha yüksek gelir düzeyine ulaşmaları ile gerçekleşir. Ekonomik istikrar, üretimin artması, yeni iş olanakları yoksullukla mücadelenin birincil unsurları arasındadır.

Bazı ülkelerde sadece yoksullara kredi veren mekanizmalar geliştirildi. Kırsal kesimde kır yoksulları için sosyal politikalar üretilen ve uygulanan ülkeler oldu. Biz ise yoksullukla mücadeleyi unutmuş görünüyoruz. Özetle; yoksullar için üretilmiş politikaları ve uygulamaları olmayan bir sosyal ve ekonomik program uzun yola gidemez.

Herkes merak eder. Ağırlaşan yaşam koşullarına rağmen halk neden hâlâ yeterli tepki vermez? Neden istek ve taleplerinden oluşan karşı duruşunu ifade etmemektedir? Gerçekten değişim özlemiyle siyasal hareketlere katılan kişilerin birçoğunun, yaşam koşullarında hızlı ve büyük bir değişiklik olasılığını çekici buldukları ortadadır. Fakat değişim talebi ayağa kaldıracak bir kitle ruhunun oluşumu için yeterli değildir.

Yaşamlarından memnun olanlar, bu ‘iyi dünyayı’ korumak; hoşnutsuz olanlar ise bu ‘kötü dünyayı’ temelden değiştirmek isterler. Fakat hoşnutsuzluk, kendi başına bir değişiklik talebi yaratmaz. Hoşnutsuzluğun muhalefete dönüşebilmesi için bireyin kendisini güçlü hissetmesi gerekir.

Değişim için kendilerini yeterince güçlü bulmayan kişiler, içinde bulundukları durum ne kadar kötü olursa olsun, değişime talip olmazlar. Gerçekten kişiler açısından mevcut dengeye sıkı sıkı sarılmanın, var olan düzen ile uzlaşmanın ardındaki nedenlerden biri de değişimi sağlayacak iktidarın imkânsız görülmesidir. Bu nedenle değişimci bir siyasal hareketin yaratması gereken kitle ruhunun birinci öğesi, yurttaşların değişimi üretecek gücün kendilerinde olduğuna inanmaları olmalıdır. Özetle; bir siyasal hareket, yurttaşları kötü gidişi değiştirebilecek kadar güçlü olduklarına ve statükonun dönüştürebilecekleri kadar zayıf olduğuna ikna etmelidir.

Haberleri