Siyasete İYİ gelecek sözler bunlar...

 Partilere üye olanlar, oylarıyla partinin delegelerini belirler.Üyelerin oylarıyla delege olanlar, partinin il ve ilçe başkan ve yönetimlerini belirler.Bu delegeler aynı zamanda, partinin genel başkan ve üst yönetim organlarını...

 


Partilere üye olanlar, oylarıyla partinin delegelerini belirler.


üyelerin oylarıyla delege olanlar, partinin il ve ilçe başkan ve yönetimlerini belirler.


Bu delegeler aynı zamanda, partinin genel başkan ve üst yönetim organlarını belirleyecek olan kurultay ve kongre delegelerini belirler.


Ama gelin görün ki, aynı üye ve delegeler, partinin milletvekili ve belediye başkan adaylarını belirleyemez.


Genel başkanı belirlerken yapısı gayet sağlıklı olan delege, sıra milletvekili ve belediye başkan adayı belirlemeye geldiğinde “sağlıksız” hale geliverir.


“Demokrasi” sözcüğü genel başkanların sürekli ağzındadır ama hiçbiri de demokrasinin kendi partisi içinde uygulanmasına kesinlikle göz yummaz.


Bu yüzden hemen hepsi koltuklarını riske atmama uğruna adayların belirlenmesinde ön seçim yöntemi yerine, paraşüt yöntemini tercih eder.


Bu yüzden milletvekili ve belediye başkan adayları üye ve delegenin istediği isimlerden ziyade, genel başkan ve genel merkezin tepeden indirdiği isimler olur.


Ve işte bu yüzden, partiye emek veren, para ve zaman harcayarak, fedakârlıklarda bulunanlar yerine, eş, dost, akraba ve biat edecekler aday yapılır.


xxx


Hal böyleyken, İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener’in önceki gün yapılan 4. Olağanüstü kurultayda, parti içi demokrasiye yönelik yaptığı şu konuşma son derece önemli geldi bize…


-“Biz kendi delegesinin iradesinden köşe bucak kaçanlardan değiliz”


-“Biz delegenin imzasını yok saymak için iktidara yanaşanlardan hiç değiliz”


-“Biz koltuğumuzu korumak uğruna 40 takla atanlardan da değiliz”


-“Biz Türkiye için vaat ettiğimiz demokrasiyi kendi partisinden esirgeyecek kadar şuursuz hiç değiliz.”


-“Bizde böyle. Bunun adı demokrasi”


Akşener kısaca parti içinde demokrasin uygulanacağını vaat ediyor.


İl başkanlarına da “Şehrinizdeki teşkilatınıza bundan böyle adayların hakim huzurunda ön seçim ile belirleneceğinin sözünü verin” talimatını veriyor.


xxx


Aslına bakacak olursanız, Akşener’in bu sözleri, her parti genel başkanın söyleyip, uygulaması gereken sözler.


Bizlerin de uzunca bir süredir genel başkanların ağızlarından duymak isteyip de duyamadığımız kıymetli sözler.


İYİ Parti’nin önümüzdeki süreçte etkili bir rolünün olup olmayacağını bilemiyoruz.


Ancak…


Genel başkan Meral Akşener’in, parti içi demokrasi adına uygulanacağını söylediği bu sözlerinin siyasete de İYİ geleceğini ve örnek teşkil edeceğini şimdiden söylemek mümkün.


Keşke yarından itibaren bütün parti genel başkanları “Bundan böyle parti içi demokrasiyi uygulayacağız” dese…


Keşke bütün genel başkanlar “Bundan böyle adayları paraşütle tepeden indirmek yok. Adaylar hakim huzurunda ön seçim ile belirlenecek.” dese…


Keşke bu ülkenin demokrasisi, partilerin içinden yeşerip, ülkenin tamamına yayılabilse…


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Büyükerşen o kongreyi mutlaka toplamalı…


 


Eskişehir’in önemli olayları da içinde barındıran müthiş  bir tiyatro geçmişi var.


Kısaca özetlemek gerekirse:


Demokrat Parti iktidara geldiğinde ilk işi Halkevlerini kapatmak olur.


Bu durum Eskişehir’de özellikle de Kültür ve Sanat alanında bir boşluk yaratır.


Halkevlerinden yetişen genç aydınlar “Bu işi kendi çabamızla devam ettirelim” kararı alırlar.


Böylece “Eskişehir Konser ve Tiyatro Derneği” kurulur.


önce Sakarya Caddesi üzerindeki bir binada, ardından Şeker fabrikası salonunda faaliyetler yapılır.


İlerleyen süreçte Akademi ve Türk devrim Ocakları tiyatroları kurulur Eskişehir’de.


Bir yandan eski elektrik idaresi binasının olduğu salonda gösteriler yapılırken, bir yandan da köylere gidilip oyunlar sergilenmeye başlar.


1966 yılında, eski elektrik idaresi binasının salonunda, yani tiyatroların oynandığı salonda yangın çıkar.


Söz verilmesine rağmen yenilenen salon tiyatro oyunlarına kapanır, meclis salonu olur.


Eskişehir’de tiyatro’yu yaşatma görevi böylece Akademi’ye kalır.


1968 yılında kampus içinde tiyatro binasının temelleri atılır.


Eskişehir tekrar İstanbul şehir tiyatroları ile Devlet tiyatrolarının odak noktası haline gelir.


xxx


İşte tam da bu yıllarda, yani Eskişehir’in tiyatro odaklı bir şehir haline geldiği dönemde, ülkede ilk kez  “Birinci Türk Tiyatro Kongresi” toplanır.


ülkenin en önemli tiyatro yazarları, oyuncuları ve mesleğin duayenleri kongre için Eskişehir’e gelir.


Bu dönem aynı zamanda ideolojik kavgaların hız kazandığı bir dönemdir…


Kongrede daha ilk gün sağ-sol çatışmaları başlar.


İş çığırından tam anlamıyla çıkar.


Sonuç alınamayacağı anlaşılınca, Türkiye’nin ilk “Birinci Türk Tiyatro Kongresi” başladığı gün başarısız bir biçimde sona erer.


Tüm iyi niyetlerle toplanan ve hem Tiyatro Sektörü hem de Eskişehir için büyük fayda sağlayacak olan kongre tamamlanamaz.


xxx


Sözünü ettiğimiz sağ-sol çatışmasına kurban giden kongre’nin o yıllarda toplanmasını sağlayan isim, dönemin Akademi başkan yardımcısı olan Yılmaz Büyükerşen idi.


Aynı Büyükerşen bugün için, Eskişehir’de biri kongre merkezi olmak üzere 5 tane tiyatro sahnesinin olmasını sağlayan isim…


Diyeceğimiz o ki; Yılmaz Büyükerşen o yıllarda toplanan ama ideolojik kavgalar nedeniyle tamamlanamayan “Birinci Türk Tiyatro Kongresi”ni bugün için yeniden toplayıp, yarım kalan işi tamamlamalı.


Zira…


Tiyatro sektörünün de, 70’li yıllarda olduğu gibi yeniden tiyatro odağı haline gelen Eskişehir’in de buna ihtiyacı var…


Dahası…


Böyle bir kongre Eskişehir’e de yakışır hani…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Bu kitabı okumadıysanız okuyun, okuduysanız bir daha okuyun…


 


-“Kendi otomobilini üretmeyen ülkeye borç verip otobanlar yaptırırız.


Sonra onlara arabalarımızı satarız.


Sonra bankalarını satın alırız.


O bankalardan halka ucuz krediler verip, daha çok araba almalarını sağlarız.


Böylece verdiğimiz kredileri arabalarımızı satarak faiziyle geri alırız.


O ülkelere kredi ayarlarız.


Verdiğimiz krediler ülkelerin hazinelerine gitmez. O ülkede proje yapan bizim şirketlerimize gider. Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havaalanları yapılır.


Bizim şirketlerimiz kazanır, o ülkede de bulunan birileri de nemalandırılır.


Toplum bu düzenekten hiçbir şey kazanmaz.


Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur.


Bu çok büyük ve ödenmesi zor bir borçtur.


Sonunda biz ekonomik tikçiler olarak gider ve onlara deriz ki: Bize borcunuz var ve ödeyemiyorsunuz. O zaman petrolünüzü, doğal gazınızı bize verin. Askeri üstlerimize yer gösterin. Askerlerinizi bizim istediğimiz yere savaşa gönderin. BM’de bizim için oy verin. Her şeyinizi özelleştirin. Onları bizim şirketlere satın.


Böylece her kurumu ele geçiririz. Bu ikili, üçlü, dörtlü bir darbeler serisidir.”


Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları kitabını ikinci kez okumaya başladım.


Tavsiye ederim…


 


 


 :::::::::::::::::::::::::


 


 


BİRAZ DA GüLMEK LAZIM


 


Adam statta yerini almış. Aldığı bilet tribünün en uzak köşesinde. Yerine oturmuş birinci devreyi güç bela seyretmiş. O arada ön tarafta tam ortada bir koltuğun boş olduğunu fark etmiş. Devre arasında sıralar arasından geçip o boş yere ulaşmış. Yan koltuktaki adama sormuş:
- "Burası boş mu?"
- "Boş, demiş adam..."
- "Nasıl oluyor bu tıklım tıklım dolu stadda boş yer kalmış..."
- "Orası benim eşimin," demiş adam, "aylar önce bu maç için almıştık. Ama eşim vefat etti..."
- "çok üzüldüm," demiş bizimki, "ama dost ve akrabalarınızdan birine neden vermediniz bileti?" Adam kafasını hüzünle sallamış;
- "Onların hepsi şu anda cenazede"


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Haberleri