Her şey gibi siyaset de ne yazık ki bozuldu.
Eskiden halkın yön verdiği siyaset, bu gün tamamen Genel merkezlerin inisiyatifinde yönlendiriliyor.
Durum böyle olunca...
Genel Başkanlar ve Genel Merkezler istedikleri gibi yönlendiriyorlar siyaseti.
Partinin programından tutun da, seçilecek insanlarına kadar hemen her şey Genel başkanların ve Genel Merkezlerin iki dudağı arasında.
Halk, siyasetten tamamen dışlanmış vaziyette. Ne partilerin politikalarına müdahale edebiliyor, ne de seçilecek insanlar konusunda belirleyici olabiliyor.
Kısacası...
Genel başkan ve Genel Merkezler kendi pişirdikleri yemekleri Halkın önüne koyuyor...
Halk da, istememesine rağmen bu yemeği yemek durumunda kalıyor.
HALBUKİ ESKİDEN
BÖYLE MİYDİ
Eskiden, yani bundan 30-40 yıl önce, partilerin siyasi davranışlarında halkın büyük etkisi ve yönlendirmesi olurdu.
Özellikle aday belirleme hususunda en büyük güç halktı.
Çünkü...
O yıllarda partiler adaylarını ön seçim tabir edilen bir yöntemle belirlerdi.
Hem de bunu hakim huzurunda yaparlardı.
Milletvekili ya da Belediye başkan adayı olmak isteyenler, önce aday adayı olur, yapılan ön seçimde partinin ne kadar üyesi varsa gidip oy kullanır, bunun neticesinde halkın teveccühü ortaya çıkar ve en çok oy alan aday olabilirdi.
Yargı önünde yapılan bu seçim, hem partinin dinamiğini arttırır, hem de sonuca herkes saygı gösterirdi.
Kimse çıkıp "Haksızlığa uğradım" diyemezdi. Çünkü hakim gözetiminde yapılan seçimde adaletsizlik olmazdı...
İNÖNÜ VE DEMİREL
ÖRNEKLERİ HALA ANLATILIR
İşte o yıllarda, milletvekili ya da belediye başkan adayı olmak isteyenler, ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar itibar sahibi bulunursa bulunsun ön seçime girip, kazanmak zorundaydı.
Anlayacağınız, kimse torpil peşinde koşmazdı zira, yöntem belliydi.
Buna rağmen...
Ankara'ya gidip torpil isteyenlere o dönemin önemli liderleri olan İnönü ve Demirel itibar göstermez;
-"Seçil de gel kardeşim" diyerek, sırtını da sıvazlamak suretiyle uğurlardı.
Bu bilindiği için...
Kimse Ankara'da torpil peşinde koşmadığı gibi, bütün enerjisini bulunduğu şehirde, partililerine hoş görünmekle harcardı...
BİR ANDA HERŞEY
TERSİNE DÖNDÜ
Ama ne olduysa oldu...
Siyasi partilerde iş tersine dönüverdi.
Eskiden özellikle aday belirlemede etkili olan partinin delege ve üyeleri, dışlandı.
Her türlü yetki, Genel başkan ve Genel Merkezlere kaldı.
Onlar da bu yetkiyi olabildiğinde kullanmaya başladılar.
Bütün adaylar, tüzüklere konulan "Merkez yoklaması" yöntemiyle belirlenmeye başlandı.
Yani, Ankara'da bir masaya oturan Genel başkan ve Genel merkez yöneticileri, bütün illerin adaylarını oturdukları yerden belirlemeye başladılar.
Bunu yaparken de...
Elbette kendileri ile iyi geçinecek, hiç muhalefet yapmayacak, kısacası kapı kulu askeri olacak insanları aday diye ortaya çıkarttılar.
Amaçları, o koltuklarda tehlikesizce ve muhalefet olmadan oturmaktı.
Bunu da başardılar.
Ama, siyaseti de katlettiler.
Parti içi demokrasinin tam anlamıyla canına okudular.
PARTİ İÇİ DEMOKRASİ
LİDERLERİN İKİ DUDAĞINDAN
ÇIKAN SÖZLER OLDU
İşte bu yüzden bütün partilerde Genel başkan ve Genel merkezlerin istediği olmuyor.
Bu yüzden, Genel merkez kendisine karşı çıkıp "Bu yanlış" diyenin gözünün yaşına bakmıyor.
Hemen görevden alıp, partiden uzaklaştırıyor.
İşte bu yüzden...
Siyasetten gelecek bekleyen insanlar ne genel Merkezlere, ne de Genel Başkana karşı koyamıyor.
Çünkü her şey iki dudak arasında...
İşte siyasetin geldiği nokta bu.
Böylesine bir hale gelmiş olan siyasetten aslında çok şey beklememek de lazım.
O yüzden şehrin yönetiminde söz sahibi olmuş insanlar için;
-"Bunları biz seçmedik ki... Genel merkezleri koydu, biz de mecburen oy verdik" diye hayıflanmayalım...
Çünkü...
Bu güne kadar olduğu gibi, bundan sonra da Genel Başkanların yolladığı insanları mecburen seçeceğiz...
Ama şu da var ki...
Genel Başkanı aday gösterdiği için seçilenler de, hiçbir zaman gönül rahatlığıyla;
-"Beni halk seçti" diyemeyecek...
Çünkü...
Genel Başkanın kendisini tercih ettiğini, halkın da mecburen kendisini seçtiğini çok iyi bilecek...
Siyaseti öyle bir bozdular ki...
Her şey gibi siyaset de ne yazık ki bozuldu.Eskiden halkın yön verdiği siyaset, bu gün tamamen Genel merkezlerin inisiyatifinde yönlendiriliyor.Durum böyle olunca
Genel Başkanlar ve Genel Merkezler istedikleri gibi yönlendiriyorlar...