CHP ve MHP liderlerinin, Salı günü TBMM Grup Toplantılarında yapmış olduğu konuşmalar, terör ağırlıklı oldu. Son haftalarda, artan terör eylemleri, özellikle de bölücü terör ve etnik tahriklerin, çok tehlikeli biçimde tırmandığı, iç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhunun bozulmak istendiği, bir ortamda, bu konuşmaların yapılması aklıselim insanlarımızı biraz olsun rahatlattı. Ancak DTP yerel seçim öncesi 'Varım' demek için, ateşe körükle gitmesi özellikle de Ahmet Türk, 'Kürt soykırımı' sözü, kamuoyundan tepki aldı.
Sayın Dr. Bahçeli, konuşmasında, dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Ak parti iktidarında, terörle ilgili yapılan hataları net bir şekilde ortaya koydu. Başbakan'ın, sicilinin satırbaşlarını hatırlattı. Sayın bahçeliye göre, AKP, Türk milletini, etnik temelde tasnif ederek, Türkiye'yi 36 etnik gruba böldü. Irk ve köken temelinde ayrıştırmaya heveslendi. Alt ve üst kimlik tartışmaları başlatan ve kurucu kimliği değiştirerek, bunun yerine "Türkiyelilik" gibi kavramların kabul edilmesini savundu. Avrupa Birliği dayatmalarının taşeronluğunu yaptı. Eyaletler sistemini gündeme getirmekte sakınca görmedi. Türkçeden başka dillerin eğitim sistemi içine alınmasına kapıyı araladı. Etnik bölücülere vadeli siyasi çözüm ümidi verdi. Ayrıca "Başbakan Erdoğan bugüne kadar terörle mücadele konusunda gerekli siyasi irade, kararlılık ve niyete sahip olmadığını, her vesileyle ortaya koymuş, güvenlik güçlerinin terörle mücadele için ihtiyaç duyduğu imkân ve yetkileri vermemek için her bahanenin arkasına sığınarak ayak sürümüştür." İddiasında bulundu. Ve "Türkiye'nin bölünme senaryolarının demokratikleşme reçetesi olarak pazarlanmasını teşvik eden, bizzat Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmuştur" dedi.
Sayın Dr, Bahçeli, Başbakan'a, geçmişiyle ilgili bazı hususları hatırlattı. Ve Türk milletinin aklı, idraki ve hafızasıyla alay etmekten vazgeçmesi çağrısında bulundu. Başbakan 'ın, Türkiye'de terör sorunu ile ilgili kendi dünya görüşlerine göre çözüm önerileri geliştirdiği söyledi. Sayın Erdoğan' ın, RP İstanbul İl başkanı iken, 18 Aralık 1991 tarihinde hazırlanan siyasi bir rapordan bahsetti. Raporda ki görüş, tespit ve önerileri kamuoyu ile paylaştı. Raporda:" Güneydoğu Anadolu sorunu gerçekte ulusal bir sorundur. İstenilen Kürt ulusal kimliğinin tanınması ve eşit ve gönüllü bir birliktelik oluşturulmasıdır. Bu makul bir taleptir"."Biz siyasi parti olarak, resmi ideolojiyi sorgulamalıyız. Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvuru yöntemi artık iflas etmiştir.", " Devlet terörünü de kınamalıyız. PKK ile devlet çatışmasında, devlet safında görünmemeliyiz. Bunun için devletin PKK'yı bölücü, terörist ve ayrılıkçı olarak nitelendiren söyleminden uzak durmalıyız.", " Kürtçe eğitim serbest olmalıdır."," Yerel Parlamentolar oluşturulmalı, merkezi devlet küçülmelidir." İfadelerinin yer aldığını söyledi. Ve " PKK'nın, siyasi talepleri ile büyük ölçüde örtüşen, bu raporun altındaki imza, Refah Partisi İstanbul İl Başkanı Erdoğan'a aittir." dedi.
Sayın Dr. Bahçeli' nin ve CHP lideri Baykal' ın, iddiaları karşısında, Sayın Erdoğan, ne söyleyecektir bilinmez ama kamuoyu ile paylaşılan iddialar, dikkate alınacak niteliktedir. Şayet iddialar doğru ise, bugün terör olaylarında gelinen nokta yadırganmamalı.
Aslında terörle mücadelede, herkese görev düşmektedir. Ayrıca terör, güvenlik güçlerine bırakılmayacak kadar da önemlidir. Ne var ki pek çok kesim, özellikle de politikacılar, Sayın Tansu Çiler hariç, bugüne kadar üzerlerine düşen görevleri gerektiği şekilde yapmadıkları gibi, üstelik bazı sözleri, öneri ve tespitleri ile de terör odaklarında, cesaret verdiler.
Nitekim Recep Tayyip Erdoğan, " Kürt sorunu vardır. Kürt sorunu benim de sorunum " demiştir. Karayalçın ise, " Kürt sorununun Anayasa'ya yurttaşlık haklarına dayalı olarak çözmek istiyoruz" diyerek bugünkü olaylara katkıda bulunmuştur. "Kürt realitesi vardır" diyen Süleyman Demirel veya " Avrupa'nın yolu Diyarbakır'dan geçer" cümlesini kullanan, Mesut Yılmaz, Teröristi düz ovaya indirerek siyaset yaptırmak isteyen Ağar, PKK'nın silah bırakmasını alkışlayan, ANAP Lideri Mumcu, bu sözleri ile PKK ve yandaşlarına cesaret verdiler. Olayların bu boyutlara taşınmasına da neden oldular. MHP Lideri Sayın Dr. Bahçeli, Cumhurbaşkanı Sayın Gül' ün söylemlerinden müştekidir. Ancak bu alanda MHP' nin de sorumluğu var. Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçiminde, MHP meclise girmese idi, bugün Sayın Gül, Cumhurbaşkanı olmayacaktı.
Her şeye rağmen Salı günü, Sayın Dr. Bahçeli ve Baykal' ın grup toplantılarındaki terörle ilgi yaptığı konuşmaları umut verdi. Ancak Türkiye, çok uluslu terör örgütü ile karşı karşıyadır. Tüm olanakları ile de mücadele ediyor. Bu mücadele de mutlaka başarıya ulaşacaktır. Yeter ki partiler, devletin Kurum/kuruluşları, kendi aralarındaki kısır çekişmeleri bıraksınlar, terör karşısında ortak stratejiler üreterek birlikte hareket esinler
SİYASİ PARTİLER VE TERÖR
CHP ve MHP liderlerinin, Salı günü TBMM Grup Toplantılarında yapmış olduğu konuşmalar, terör ağırlıklı oldu. Son haftalarda, artan terör eylemleri, özellikle de bölücü terör ve etnik tahriklerin, çok tehlikeli biçimde tırmandığı,...