Biriyle konuşuyorsunuz.
Sohbet sırasında gittiği şehri anlatıyor.
Ardından “Biliyor musun? Vali de Eskişehirliymiş” diyor…
Bir başkasından bilmem ne ilçesinin kaymakamının Eskişehirli olduğunu duyuyorsunuz.
Bilmem ne fakültesinin rektörü ya da Dekanının Eskişehirli olduğunu tesadüfen, sohbet sırasında öğreniyorsunuz.
ülkenin en önemli şirketlerinin başında Eskişehirli olduğunu, onunla ilgili bir haber ya da röportaj sırasında öğrenip, şaşırıyorsunuz.
Sanatçıların, bilim adamlarının, sporcuların, önemli iş adamlarının Eskişehirli olduklarını yine tesadüfen fark ediyorsunuz.
Başka ülkelerdeki temsilciliklerde, Yargıda, Emniyette, Askeriyede, devletin tüm kademelerinde, üst düzey görevlerde bulunanlar arasında Eskişehirlilerin olduğunu tesadüfler öğretiyor hep.
Bunlar tabii ki, sağdan soldan duyup, okuyup, izleyip bildiklerimiz.
Bir de, Eskişehirli olduğunu bilmediğimiz onca insan var.
Kimse çıkıp, “Eskişehirli olup da Eskişehir dışında önemli görevler üstlenen insanların bir listesini çıkartalım” demiyor…
-“Eskişehir dışında önemli görevleri üstlenen insanları tespit edip, zaman zaman bu şehirde toplayalım” diyen de yok…
-“Bu insanların başında bulundukları kurum ve kuruluşların bu şehre bir şekilde faydası olur. Ne de olsa bu şehir onların da doğduğu şehir” düşüncesi hiç yok…
Eskişehir, Eskişehir dışında önemli görevlerde bulunan hemşerilerini yılladır tesadüfen öğreniyor.
çoğunun da, tesadüfen de olsa öğrenemediği için Eskişehirli olduğunu dahi bilmiyor…
Sonra da kalkıp “bizim güçlü bir lobimiz yok” diye hayıflanıyoruz kendi kendimize…
Aslında…
Şehir lobisinin ne olduğundan haberimiz yok!
.....
Bu doğruysa çok fena!
Asgari ücretin artmasıyla birlikte maaşlar az da olsa zamlandı.
öte yandan…
Yine asgari ücretin artmasıyla birlikte işverenin maliyetleri de aynı oranda az da olsa arttı.
Birkaç gündür şöyle şeyler geliyor kulağımıza;
Bazı işverenler çalışanlarına açık açık “bankadaki maaş hesabına yeni asgari ücret tutarını yardırırım. Ancak yapılan zam oranını elden geri alırım” diyormuş.
Bazı işverenler ise çalışanlarının elden para vereceğine güvenmediği için “Maaş kartlarınız bende olacak. Yatırdığım maaşınızı ben çekeceğim ama size eski ücreti vereceğim” diye söyleyip “Başka çarem yok. Kabul ederseniz bu şekilde çalışın. Aksi takdirde yollarımızı ayıralım” diye de ekliyorlarmış.
Eğer bu duyduklarımız doğruysa durum çok fena…
Zira…
Bu durum, her iki tarafın da çaresizliğini ortaya koyuyor sanki…
.....
Enteresan ülkeyiz valla!
Bursa’da yılbaşı gecesi kar maskesiyle banka şubesine giren şahıs, üzerinde bomba olduğunu söyleyip, şubeden 43 bin lira para soymuş.
Soyduğu paranın 6 bin lirasını, kumar borcunu ödemek için kullanmış.
Geri kalanını ne yapmış biliyor musunuz?
Götürüp bankaya açtırdığı mevduat hesabına yatırmış!
Yani…
Bankadan soyduğu parayı yine bankaya yatırmış.
Yeni yılın ilk enteresan haberi bu olsa gerek…
Borcundan kurtulmuş.
Kendi ekonomisini de düzeltmiş…
Galiba, bankanın zararını da hafifletmek istemiş!
.....
Bu da iyiymiş!
12 liralık bira vergisiz 2.8 TL
15 liralık sigara vergisiz 2.2 TL
100 liralık mazot vergisiz 48 TL
100 liralık benzin vergisiz 46 TL
150 liralık rakı vergisiz 26 TL
3000 lira maaşın vergisi 1050 TL
100.000 liralık arabanın vergisi 250.000 TL
Ama poşet’e zam yok. Poşet 25 kuruş. Asla 30 kuruş olmayacak!
.....
Biraz da gülmek lazım
Bir Amerikalı, bir İngiliz, bir Fransız, bir Alman ve bir Türk sadece cep telefonlarıyla ıssız bir adaya düşmüşler...
Amerikalı hemen cep telefonundan FBI’yı aramış ve "bir operasyon yapıp beni hemen bu ısısz adadan aldırın!" demiş...
İngiliz dururmu o da hemen cep telefonundan Dışişleri Bakanlığı’nı aramış hemen ve onlara düştüğü adanın yerini tarif edip "bir kurtarma timiyle gelip beni hemen burdan kurtarın!" demiş...
Fransız cep telefonundan sevgilisini aramış ve ona "benim burada yeni bir sevgili bulma şansım yok Nicole, sen orada ne kadar da şanslısın, nasıl olsa yakında görüşürüz, seni çok öpüyorum!" demiş...
Alman cep telefonundan patronunu aramış ve ona "efendim ben ıssız bir adaya düştüm ama çalışmam gereken tüm dosyalar yanımda, çalışmaya burda devam edeceğim, işleri sakın merak etmeyin!" demiş...
Sıra Türk’e gelmiş... Türk de cep telefonunu eline almış ve çevirdiği numarayı bir kez çaldırdıktan sonra kapatıp şöyle demiş "enayi miyim ben yaaa, onlar beni arasın arkadaş!"....