Eskiden günlükler ve hatıra defterleri vardı. İletişimin daha kısıtlı olduğu o yıllarda bu defterler iç konuşmaların en önemli aracı oldular. Şimdilerde ise İnternet ortamında günlükler var. İnternet jargonunda bu tür günlüklere blog (İnternet günlüğü) adı veriliyor. İnternet günlüklerinde insanlar duygularını, düşüncelerini yazıyorlar. Yazarlık konusunda daha hevesli ve deneyimli olanlar ise kendi günlüklerinde şiirlerini, öykülerini ve makalelerini yayınlıyorlar. Böylece her günlük, bir anlamda kişisel gazete haline dönüştü.
Diğer yandan farklı İnternet günlüklerinde yayınlanan şiir, öykü, makale, köşe yazısı ve haberleri derleyerek bunları okuyuculara sunan blog’lar da var. Böylece her bir günlük, farklı insanların bakış açılarını, görüşlerini ve düşüncelerini yansıtan bir çok-yazarlı gazete haline dönüşüyor. Sosyal sanal ortamda gazete kâğıdı, matbaa mürekkebi, kameraman ya da haber muhabiri gibi herhangi bir medya organında görebileceğiniz ayrı kadrolara ihtiyaç olmuyor. Çoğu zaman tek bir kişi ilgili günlüğün yaşamda kalmasını ve sürdürülebilir olmasını sağlıyor. Bu konuyu daha ileri noktalara götürerek birden fazla kişinin katılımı ile yapanlar da var. Böylece sosyal medya ortamında katılımcı, çok-kültürcü ve demokratik bir yayın olanağı doğuyor. Yeni türden bir yurttaş gazeteciliği adeta…
Kapitalizmin birkaç önemli özelliğinden biri, her şeyi meta haline dönüştürmesidir. Bu bağlamda kamuoyu da bundan kendini kurtaramaz. Örneğin son yıllarda küresel, ulusal ve yerel medyanın kamuoyunu bir haber pazarı halinde görmeye başlamasının nedeni, kapitalist ekonomik sistemin bu genel özelliğidir. Bugün medya, 18’inci yüzyılda İrlanda kökenli İngiliz devlet adamı ve siyaset kuramcısı Edmund Burke’nin “Dördüncü Kuvvet” olarak isimlendirdiği özelliklerinden çok farklı bir yapıya ve güdülere sahiptir.
Günümüzde gazeteden radyo yayınlarına, televizyon kanallarından İnternet sitelerine kadar medyanın en belirgin özelliği, neredeyse tümüyle kâr güdümlü bir yapıya dönüşmüş olmasıdır. Medyanın, doğru bilgi verme ve yürütme erkini denetleme gibi kamusal görevlerini yerine getirmede öncelikli davranmaması, halkın gözünde meşruiyet ve güven kaybına neden oldu. Bu nedenle; yapılan kamuoyu anketlerinde halkın, medyayı en az güvenilen kurumlar arasında görmesi hiç şaşırtıcı değildir. Yurttaşlar kendilerini manipüle edilme potansiyeline sahip haber tüketicileri olarak gören medyayı, artık inanılır ve güvenilir bulmamaktadır. Kamusal gazetecilik olarak yurttaş gazeteciliği kavramının doğuşunun nedenlerinden biri, kapitalist veya iktidar yanlısı medyada gözlenen bu meşruiyet ve güven kaybıdır.
Kapitalizmin Küresel Çağ’daki önemli bir diğer özelliği, mal ve hizmetlerin yeniden üretmenin yanında sürekli olarak yeni ihtiyaçlar üretme eğilimidir. Kapitalizm için ar-ge ve inovasyonu anlamlı kılan güdüleyicilerinden biri, bu özelliğe bağlı olarak yeni kâr kaynak ve modelleri geliştirebilmektir. Yeni ihtiyaç üretimi ve halkın bu ihtiyacın tatmini yönünde ikna edilmesi sürecinin önemli aktörleri arasında medya ilk sıralarda yer alır. Magazin ve spor gazeteciliği, bu kâr-rant güdümlü sürecin en etkin ve verimli işlediği alanlar için seçkin örneklerdir.
Ignacio Ramonet, 1943 doğumlu bir İspanyol gazeteci ve yazardır. 1991 yılından bu yana aylık bir yayın olan Le Monde diplomatique isimli derginin editörlüğünü yapmaktadır. “Küresel Medya İzleme (Media Watch Global, MWG)” isimli bir sivil toplum kuruluşunun başkanlığını yapmış olan Ramonet’nin medyaya ilişkin şu sözleri çarpıcıdır: “Medya, uzun süre tüm yurttaşlar için yardım ve destek amaçlı önemli bir başvuru kaynağı oldu. Bu nedenle Dördüncü Kuvvet olarak bilindi. Böyle denmesinin nedeni, hükümetlerin halk üzerindeki zarar veren uygulamalarına karşı çıkan görüşler geliştiren bir kuvvet olmasıydı. Dördüncü Kuvvet, artık bu güce sahip değil.”
Ramonet, uygulamalarının küresel örgütler tarafından yürütüldüğü liberal küreselleşmenin etkisiyle medyanın karşı güç olma özelliğini yitirdiğini tespit ediyor. Her düzeydeki gözlemler, genel anlamda Ramonet’yi haklı çıkarıyor. Bu nedenle kâr güdümlü hale gelmiş, küresel-ulusal-yerel sermayenin etkisi altına girmiş ve kendi içinde bir rantçı medya sınıfı oluşturmuş olan Dördüncü Kuvvet medyanın, bir Beşinci Kuvvet tarafından denetlemesi gerekiyor. Bunun da medya üzerinde halkın denetimi olması öngörülüyor. Hiç kuşkusuz doğru kullanıldığında; yurttaş gazeteciliği, Beşinci Kuvvet sürecinin önemli unsurlarından biri olabilir.
Enformasyon kaynağı olan her unsur, aynı zamanda bir dezenformasyon ve yanıltarak yönlendirme kaynağı olarak da görev yapabilir. Bu nedenle medyanın, olumsuz etkilerine açık olan halk tarafından denetlenmesi, bu çağın öncelikli hedefleri arasında yer almak zorundadır. Son olarak; demokratik olmayı hedefleyen her siyasal söylemin bu konuda ortaya koyacağı bir vizyonu ve programı olmalıdır.
Sosyal medya hızla kendini geliştiriyor ve yeniliyor. Bu yeni ortamın yaşamımızda daha pek çok şeyi değiştireceğine dair ciddi ipuçları var. Geleneksel medyanın yok oluşuna sızlanmak yerine gelişip serpilene dikkat etmek lazım. Sosyal medyanın bugünkü görünümü, sadece gelecekte alacağı yeni biçim ve içeriklerin habercisidir.