Son günlerde, gündemde olan "Kürt " veya "demokratik " açılımlar, AB' ya uyum yasları, devletin yeniden yapılanması, Anayasa değişikliği gibi gelişmeler, geçmişte Sovyetler Birliği ve Yugoslavya' daki yaşanan gelişmeleri ve çöküşlerini hatırlatıyor.
1985 yılında İktidara gelen Mikhail Gobaçov', iktidara geldiğinde, Sovyetler Birliğinin yapısını değiştirmeye karar vermişti. Bu değişme veya yeniden yapılanma iki koldan olacaktı. "GLASNOST" (açıklık) ve "PERESTROKYA" (siyasi sitemi, devlet örgütünün ve hükümet organlarının yeniden yapılanması) fikir ve uygulamaları" ile bütünleşince, Sovyetler Birliği' nin dağılması kaçınılmaz oldu.
Hülasa çöküşün nedenlerinden, birincisi, siyasal iktidarın veya devlet yapısının değiştirilmesi, İkincisi ise ekonomik yapıda radikal değişikliklerin gerçekleştirilmesiydi. Bu alanda epey yol alındı ama Çöküş süreci başladı. Mikhail GOBAÇOV, sonuçta hatasını anladı. Sovyetler Birliği'ni kurtarmak için, her yolu denedi. Ancak, tüm çabalarına rağmen başlamış olan çöküşü önleyemedi.
Yine Yugoslavya' da, aynı yöntemle çökertildi. Tarihsel miras "etnik" çekişme ve "kültürel" çeşitlilik tarafından karakterize edilen Balkanlar'da, Yugoslavya nüfuslarının birlik hareketi, 19. yüzyıl başlarında ortaya çıktı. Yugoslav devleti; Karadağ'ın Sırbistan' a katılmasıyla oluşan, "ilk" birliğe, Avusturya-Macaristan egemenliğinden kurtulan Hırvatistan, Slovenya ve Bosna-Hersek' in eklenmesiyle gerçek oldu
Ancak Almanya 1989'da birleştikten sonra, Doğu Avrupa'ya, özellikle de Yugoslavya'ya, doğru daha yayılmacı bir tutum izledi. 1990'da, Bush yönetiminden Yugoslavya'nın parçalanması için, yardımcı olmasını istedi. Uzun süreden beri Yugoslavya'daki yönetimi devirme planları yapan ABD, bu isteği memnunlukla karşıladı.
Ve nihayet, Yugoslav Birliği'nde pasifize edilemeyen, "ETNİK" çekişme Cumhuriyetler arasında ve içinde set çekilemeyen "EKONOMİK VE ETNİK TABAKALAŞMA", tüm cumhuriyetlerde ve "etnik" unsurlarda " etnik milliyetçiliği" beraberinde getirmiş, sonuçta da Yugoslavya parçalanmıştır.
Bu tabloyu, geçmişte de Türk toplumu da yaşadı. Türkleri, Avrupa'dan atmak için geçmişte de, Avrupa ülkeleri tarafından, Balkanlar'da, "IRKİ" ve DİNİ" taassuplar körüklendi. Bu uğurda, büyük propagandalar yapıldı. Balkan toplumlarının, milliyetçilik hisleri kamçılandı. Önce ayaklanmalar, sonra da savaşlarla istenen sonuca ulaşıldı
Bugün, gündemde olan Kürt açılımı da ülkemizde etnik nefreti körükler. Türkiye' yi bir iç çatışma ortamında sürükler, daha da kötüsü ülkemizi böler. Kız almış ve vermiş olan, asırlardır komşuluk yapan, aynı dini ve kaderi paylaşan, Kürtler ve Türkleri de karşı karşıya getirir. ABD ve AB' nin, istediği de bu değil midir?
Hükümet, bazı kesimler, sanal aydınlar ve malum basın, bazı sivil toplum örgütleri, "DEMOKRATİK AÇILIM" veya "KÜRT AÇILIMI" gibi gelişmelere bilerek veya bilmeyerek, destek vermektedirler. Oysa etnik haklar, kamuoyunda ayrıcalık yarattır. Etnik zıtlaşmayı da körükler. İç çatışmayı da kaçınılmaz kılar.
Elbette Türkiye'de, terörün bitmesini, akan kanın durmasını, dostça, kardeşçe, mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmeyi kim istemez. Ancak Sovyetler Birliği ve Yugoslavya' nın parçalanmasına neden olan unsurların, Türkiye' de gündeme getirilmesi, Ulus ve Üniter devlet yapısını, ortadan kaldıracak niteliktedir.
Ayrıca bölge halkının sorunlarını çözmeye yönelik bir uygulama olmadığı sürece, hiçbir girişim barışa, kardeşliğe, insanca yaşamaya, hizmet etmeyecektir. Dikkatli yapılmayan bir demokratik ve etnik açılım da tarihteki yanlışlıkları tekerrür ettirecektir.
Hülasa Batı ülkeleri, özellikle ABD ve AB, yıllardır, "IRKİ" ve DİNİ" nefret ve kini körükleyerek ve Helsinki Nihai Senedi'ni de bahana edilerek, "DEMOKRATİK" ve İNSAN HAKLARI" kavramları adı altında, İstedikleri bölgelerdeki senaryo ve hedeflerini gerçekleştiriyorlar. Ülkemizde de ABD ve AB, bazı, sivil toplum örgütleri, siyasiler, köşe yazarları destekli, "KÜRT AÇILIMI" veya DEMOKRATİK" açılım adı altında, Yugoslavya ve Sovyetler Birliğin de yaşanan olaylar, adeta tekerrür ettirilmek isteniyor.
Diğer yandan Türk toplumu olarak, ulusa ve global tarihi gelişmelerden, ne ders, ne de ibret alıyoruz. Üstelik ülkemizde, gelişen olumsuz olaylar karşısında bile `tarih tekerrürden ibaret " diyerek, teselli buluyoruz. Oysa Rahmetli Mehmet Akif:
"Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?"demiştir.
SOVYETLER VE YUGOSLAVYA İBRET OLMALI
Son günlerde, gündemde olan "Kürt " veya "demokratik " açılımlar, AB ya uyum yasları, devletin yeniden yapılanması, Anayasa değişikliği gibi gelişmeler, geçmişte Sovyetler Birliği ve Yugoslavya daki yaşanan gelişmeleri...