5. Dünya Su Forumu "Bakanlar Bildirisi" açıklandı. Bildiride, bakanlar, Gündem 21 ve Johannesburg Eylem Planı'ndakiler de dahil olmak üzere, su ve sanitasyon konusunda uluslararası düzeyde kabul edilmiş hedeflere ulaşmada, ulusal hükümetlerin üstlendikleri önceki taahhütlerini bir kere daha teyit ettiklerini, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu'nun kararlarını, su, su kullanımı, sanitasyon ve sağlıkla ilgili, çok taraflı anlaşmaları kabul ettiklerini belirttiler.
BM rapora göre, 2050 yılında dünyada iki milyar insan sudan yoksun kalacak, 30 yıl sonra da 3 milyar insan kullanılabilir su kaynaklarını kaybedecek. Dünya nüfusunun yüzde 20'sini oluşturan, 30 ülke su sıkıntısı ile karşı karşıya. 2025 yılında ise bu ülke sayısı 50'ye çıkacak ve dünya nüfusunun yüzde 25'i, su sıkıntısı ile yüz yüze gelecek. Dünyada 1950'li yıllara göre su rezervleri yüzde 15 ila 30 oranında azaldı. Buna karşılık, 2050 yılında su gereksinimi bugünkünden yüzde 50 fazla olacak. İklim değişiklikleri su rezervlerini de etkilediği için, değişiklikler global krize neden olacak.
Türkiye' de ise su yeterli değildir. DSİ tespitlerine göre, Türkiye'de toplam uzunluğu 170 bin km olan akarsu ve 120'den fazla doğal göl bulunmaktadır. Türkiye yüzölçümünün yaklaşık %11'i göl ve sazlıklarla kaplıdır. En büyük ve en derin göl olan ve yükseltisi 1.646 m olan Van Gölü'nün alanı 3.712 km2'dir. DSİ verilerine göre,ülkemizin tüketilebilir, tüm yüzey ve yeraltı suyu potansiyeli miktarı; 98 milyar m_ yerüstü ve 14 milyar m_ yeraltı suyu olmak üzere toplam yıllık 112 milyardır. Türkiye'nin yağış rejimi mevsimlere ve bölgelere göre çok büyük farklılık göstermekte olup, yıllık ortalama yağış 643 mm' dir. 2030 yılında, nüfusu 80 milyona ulaşacak olan Türkiye, kişi başına düşen 1100 m3 kullanılabilir su miktarıyla, su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna gelecektir.
Sularımızı, bekleyen diğer bir tehlike de özelleştirmedir. AK Parti iktidarı, kurum/kuruluşlar, bankalar, madenler, toprak satışından sonra da akarsuları da özelleştirme kapsamına aldı. Söylentiler göre, satış kapsamında 12-13 akarsuyun yer aldığı ve bunlardan metreküp hesabıyla yaklaşık 3.1 milyar dolar bekleniyor. Fırat'ın sularının üzerindeki Atatürk ve Keban gibi barajlara giden sular da, bu özelleştirme kapsamı içinde olacak. DSİ' de yapılan ön çalışmalara göre, Fırat'ın, 29 yıllık satış değerinin 950 milyon dolar, Dicle'nin 650 milyon dolar gelir elde edilecekmiş...
Aslında AB ile müzakere sürecinde, Türkiye'ye, AB Su Çerçeve Direktifi'ni dayatan ve Türk sularının uluslararası yönetime devrini talep eden AB'nin projeleri, Dünya Su Konseyi, Dünya Su Forumu, GATS ve EWRA gibi oluşumların, yoğun propaganda çalışmalarıyla da kamuoyuna pompalandı. Gerekçe olarak da yeryüzündeki su kaynaklarının hızla tükenmeye başladığı ve suların, "bilinçli" tüketiminin zorunluluk haline geldiği propagandasıyla yola çıkan bu kuruluşların amacı, Ortadoğu'nun, su kaynaklarıyla buluşturmaktan başka bir şey değildi. ABD ve İsrail de kendi milli çıkarları doğrultusunda, Ortadoğu halklarının, su kaynaklarını gasp etme kalıcı politikalarını hayata geçirecekti. Türkiye'den istenen ise Dicle ve Fırat'ı, AB üyesi bile olmayan, İsrail'in de söz sahibi olduğu bir konsorsiyuma devretmesiydi.
Nitekim araştırmacı Kudret Ulusoy, Dünya Su Forumu ile ilgili şu çarpıcı değerlendirmeyi yaptı: " Bu organizasyonun amacına biraz daha kapsamlı ve derinlemesine bakınca, özellikle Fırat ve Dicle gibi sınır aşan sularla ilgili Türkiye'ye tuzakların kurulduğu bir platform olduğunu görürüz. Zaten forumun, geçmişine bakıldığında da amacı belli olmaktadır. Küresel ısınma ve nüfustaki artışın su kaynaklarını olumsuz etkileyeceği düşüncesiyle başlatılan ve bu soruna kamuoyunun dikkatini çekmeyi amaçlayan Dünya Su Forumu, suyun önümüzdeki dönemde kâr marjı petrolden bile yüksek olan ticari bir meta olduğunu keşfeden şirketlerin yönetimindedir.
Patronlar kulübü TÜSİAD, Eylül 2008'de yayımladığı iki raporda, suyun özelleştirilmesini sabırsızlıkla beklediğini deşifre etti. Bu durum küresel güçlere kapıyı sonuna kadar açtı. TÜSİAD tarafından hazırlanan "Küresel Su Krizine Çözüm Arayışları" "Şebeke Suyu Hizmetlerine Özel Sektör Katılımı", "Dünya Örnekleri Işığında Türkiye İçin Öneriler" başlıklı raporda, su hizmetlerinin özelleştirilmesi için yol haritası yer alıyordu.
Kamu kurumu olan ve Dünya Su Forumu'nun da sponsorlarından Devlet Su İşleri bir süredir Türkiye'de suyun piyasaya açılması doğrultusunda çalışmalar yürütüyor. Şayet haberler doğru ise su da özelleştirme, Türk halkı için felaket olur. Ayrıca bir vatandaşın söylediği gibi, sularımız meta değildir. Bir mal gibi satılmaz, kullanım hakkı şirketlere devredilemez. Su Doğanın hakkıdır. Su, yaşamak için ona ihtiyaç duyan tüm canlı ve cansız sisteme aittir. Hülasa SU, YAŞAMDIR SATILAMAZ
SU, YAŞAMDIR SATILMAZ
5. Dünya Su Forumu "Bakanlar Bildirisi" açıklandı. Bildiride, bakanlar, Gündem 21 ve Johannesburg Eylem Planındakiler de dahil olmak üzere, su ve sanitasyon konusunda uluslararası düzeyde kabul edilmiş hedeflere ulaşmada, ulusal...