SÜT ÜRETİCİSİ MAĞDUR

Önceki yazılarımda gıda üretimi ve güvenliğinin bir ülkenin geleceği için neden stratejik öneme sahip olduğunu anlatmaya gayret ettim. Gıda arzında yaşanan sorunlar, özellikle bazı temel gıda ürünlerinde gıda krizini yeniden...

Önceki yazılarımda gıda üretimi ve güvenliğinin bir ülkenin geleceği için neden stratejik öneme sahip olduğunu anlatmaya gayret ettim. Gıda arzında yaşanan sorunlar, özellikle bazı temel gıda ürünlerinde gıda krizini yeniden gündeme getirdi. Artan maliyetlerle birlikte gıda fiyatları da her geçen gün yükselişini sürdürüyor.
Türkiye; tahıl, ayçiçeği yağı ve bakliyat ihtiyacının önemli bir kısmını ithalatla karşılıyor. İthalat politikaları sebebiyle bu ürünlerin fiyatlarının yükseldiği konusunda genel bir kanâat oluşmuş durumda. Haklılık payı var mı? Elbette var. İthalat, fiyat artışında önemli bir etken ama tek sebep bu değil. Nitekim ülkemiz et ve süt ürünlerinde çoğunlukla kendine yetebilir durumda. Süt ve et ürünleri ithalata bağımlı olmamasına rağmen, tahıl ve yağ fiyatlarıyla yarışıyor. Et ve süt üreticisi hakkını alamadığı için, tüketici ise pahalılıktan dolayı şikayetçi.

***

Çiğ Süt Fiyatı Yeniden Belirlenecek
Süt ve süt ürünlerinin fiyatları yükseliyor. Market raflarında satılan mamül ürünler cep yakıyor. Süt, peynir, tereyağı vb. ürünler artık lüks kabul ediliyor. Ancak market raflarındaki pahalılığa rağmen, üreticinin cebine yansıyan bir gelir artışı yok. Aksine küçük üretici için koşullar her geçen gün dahada ağırlaşıyor. Mevcut çiğ süt fiyatlarıyla üretimi sürdürmek zor. Çiğ süt fiyatı, USK’nin (Ulusal Süt Konseyi) belirlediği tavsiye fiyatı referans alınarak belirleniyor. USK, herhangi bir resmi statüsü olmayan fakat sektör temsilcileri, üniversiteden üyeler ve bakanlıktan temsilcilerininde katılımıyla oluşan bir konsey. USK, üreticileri temsilen 3, sanayi kuruluşlarını temsilen 3, bakanlığı temsilen 3, üniversitelerin ilgili bölümlerini temsilen 3 kişi olmak suretiyle toplam 12 üyeden oluşan bir üst kurul. Bu kurul sektörün sorunlarını ve geleceğini değerlendirmek üzere her ay kendi içinde toplanıyor. Yılın belli bir döneminde ise yem ve süt paritesinde yaşanan değişimleri takip ederek belirlediği güncel süt fiyatını kamuoyu ile paylaşıyor. Konsey gıda komitesinden aldığı yetkiyle 2021’in son toplantısında 8 Aralık 2021’den itibaren geçerli olmak üzere soğutulmuş çiğ sütün fiyatını 4.70 TL olarak belirledi. Bu fiyatın içinden nakliye ve soğutma maliyetleri çıkarıldığında, üreticiye litre başına yaklaşık 4.20 TL ile 4.30 TL arasında bir fiyat kalıyor. 20 kuruş süt desteği de ilave edildiğinde ortalama 4.40-4.50 TL gibi bir rakam üreticinin eline geçiyor. Konseyin bugüne kadar açıkladığı fiyatlar sanayici ve hükümet yetkililerini memnun ederken, süt üreticisinin beklentisinin çok altında kaldı. USK, süt üreticisinin gözünde, üretici fiyatlarını baskılayarak, süt tekellerinin daha fazla kâr etmesini sağlamak için çalışan bir kurum pozisyonunda.

Süt-Yem Paritesi Bozuldu
Uluslararası standartlara göre süt yem paritesi 1’e 1.5 olmalı. Yani 1 litre süt ile 1.5 kilo yem alınabilmeli. Türkiye’de bu oran uzun yıllardır 1.3 olarak hesaplanıyordu. Yani 1 litre süt ile 1.3 kilo yem alınabiliyorsa süt fiyatı normal kabul ediliyor. Ulusal Süt Konseyi 2021 yılında bu oranın alt sınırını 1.1 olarak belirledi. Yani üretici 1 litre süt ile 1.1 kilo yem alamazsa konsey toplanarak çiğ süt fiyatını güncelleyecekti. Bugün gelinen noktada 1 kilo yem maliyeti 6 TL. Çiğ süt fiyatı ise 4.70 TL. Parite hesabı şöyle dursun, artık 1 litre sütle, 1 kilo yem bile alınamıyor. Ülkemizde standart olarak kabul edilen 1.3 yem paritesi hesabına uyulacaksa eğer, çiğ sütün litre fiyatının yüzde 60 artışla en az 7.80 TL olarak yeniden belirlenmesi gerekiyor. Aksi halde bakanlığa bağlı Gıda Komitesi ve USK kendi getirdikleri standarda uymayarak kendilerini inkar etmiş olacaklar. Yerli ve yabancı süt tekelleri üreticinin sırtından her ay milyarları kasasına koyarken, üretici ve tüketici bu alışverişten her zaman zararlı çıkıyor.

Süt Tekelleri ve Market Zincirleri Kârlı
Türkiye’de yıllık 20 milyon tonun üzerinde süt üretiliyor. Bu üretimin yaklaşık 10 milyon tonunu süt sanayisi işliyor. Bu sütün önemli bir kısmı küçük-orta ölçekli aile işletmerinde üretiliyor. Bu işletmelerden aracılar tarafından toplanarak, süt işleyen sanayi kuruluşlarına ulaştırılıyor. Daha sonra çeşitli mamüller halinde üretilerek market raflarına ulaşıyor. Bu zincirde üretici, bir çok aracı kişi veya kurum cüzi miktarlarda kazanç sağlarken, aslan payı süt tekelleri ve market zincirlerinin kasasına giriyor. Üreticinin elinden ortalama 4.50 TL litre fiyatı ile çıkan süt, market raflarına geldiğinde 10-15 TL oluyor. Yani en az 2 ila 3 kat artmış oluyor.
Çözüm Kamucu Üretim Modeli

Tarım ve hayvancılık yapan üretici sınıfın sıkıntıları mütemadiyen tartışılan ama bir şekilde çözüme kavuşturulamayan ve hepimizi yakından ilgilendiren önemli bir konu. Bu konuda sorumluluğu olan veya duyarlı davranarak görüş bildiren kişi veya kurumlar maalesef reformist çözüm önerilerinin ötesine geçemiyor. Destekleme artırılmalı, mazot ucuzlamalı, yem fiyatları pahalı vb. klişeler uzayıp gidiyor. Lakin kimse sorunun temeline inmiyor. Yahut görmezden geliyor. Süt ve süt ürünlerinin market rafındaki fiyatı ile üretici elindeki fiyat arasında oluşan orantısız farkın nedenini kimse sorgulamıyor. Halbuki sorun gıda üretimine hakim özel sektör tekelinin kendisidir. Bugün 3-5 süt tekelinin pazar hakimiyeti hem üreticiyi, hem de tüketiciyi mağdur ediyor. Bu tekelci şirketler çeşitli yöntemlerle üretici elinde hammadde fiyatlarını baskılarken, mamül üründe ise yüksek kâr marjıyla her geçen yıl gelirlerini katlıyor. Temel gıda üretiminde sorunu kökünden çözecek yöntem, gıda zincirinde gıda işleme ve dağıtım halkalarının kamulaştırılmasıdır. Az da olsa kısıtlı imkanlara ve her türlü engellemelere rağmen birlik, kooperatif vb. üretici ortaklı kurumlarca tarif ettiğim kamucu üretim modeline örnek projeler hayata geçirilmektedir. Mahmudiye/Çifteler/Han Süt Üreticileri Birliği kendi entegre tesisi ve kendi markasıyla üretim yapıyor. Tüketici uygun fiyatlarla ulaştığı bu ürünleri güvenle tüketiyor. Hem üretici kazanıyor, hem tüketici. Ayrıca tarım ve hayvancılık üretiminde kullanılan gübre, yem vb. ana girdilerin üretiminin de özel sektörden alınarak kamulaştırılması elzemdir. Bu yöntem dışında konuşulan hiç bir çözüm önerisi kronikleşen sorunları kalıcı çözüme ulaştırmayacak.

***
Üreticinin yaşadığı sıkıntılar ve bunun bir sonucu olarak gıda arzında yaşanan istikrarsız durum üreticilerin bir kısmının üretimden çekilmesine sebep olmakta.
Arz/talep dengesizliği üreticiler açısından handikap oluştururken, tüketiciler açısından da alım gücünün düşmesinin sebeplerinden biri olarak kendini göstermektedir. Bu plansız üretim yapılanması içerisinde yukarıda belirttiğim üzere piyasaya hakim olan uluslararası ve ulusal emperyal tekeller büyük vurgunlar yapmaktadır. Sistemin neden olduğu bu plansız yapılanma, planlı bir tarım ekonomisinin oluşmasının önünde ortadan kaldırılması gereken bir engel olarak durmaktadır. Daha önceki yazılarımızda bir çok sorunu ifade etmiştim. Süt üretimi, işlenmesi, pazarlanması ve tüketiciye ulaştırılması aşamaları bahsettiğimiz sıkıntıların bir parçasıdır. Sorunlara çözüm bulmak, mevcut sistemi aklayarak mümkün olamayacaktır. Üreticinin ve tüketicinin memnun olmadığı bir sistem köklü ve yapısal değişime uğramadan çözülemez. Kalıcı çözümün yolu her ne kadar mevcut sistemi köklü olarak değiştirmekten geçse de, kısa ve orta vadede hak arama mücadeleleri ve örgütlü yapılanmalar oluşturularak, üretimden kaynaklanan güç üreticiler tarafından etkin kullanılmalıdır. Bu şekilde tüketime yansıyan olumsuzluklar ve tekellerin haksız kazancı gözler önüne serilmelidir. Unutmayalım hak verilmez alınır. Üretici güçlerin kararlı ve örgütlü mücadelesinin önünde hiç bir güç direnemez.

Haberleri