S‹YASET VE KURUMLAR YEN‹DEN YAPILANMALI

Türk hal­kı, pek çok alan­da, kay­gı ve­ri­ci ge­liş­me­le­re, ta­nık olu­yor. Son yıl­lar­da­ki ku­rum/ku­ru­luş­lar ara­sı gü­ven­siz­li­ğin, özel­lik­le de TİM, TSK, YAR­GI, PO­LİS ve HÜ­KÜ­MET...

Türk hal­kı, pek çok alan­da, kay­gı ve­ri­ci ge­liş­me­le­re, ta­nık olu­yor. Son yıl­lar­da­ki ku­rum/ku­ru­luş­lar ara­sı gü­ven­siz­li­ğin, özel­lik­le de TİM, TSK, YAR­GI, PO­LİS ve HÜ­KÜ­MET ara­sın­da­ki prob­lem­ler, top­lum­da olu­şan et­nik ve din­sel nef­ret, ül­ke­miz için bü­yük teh­li­ke oluş­tu­ru­yor.
El­bet­te bu gü­ven­siz­li­ğin, en önem­li ne­de­ni, si­ya­si ik­ti­dar­lar ol­mak­la bir­lik­te, Ku­rum/ku­ru­luş­la­rın da ar­zu edil­me­yen sü­reç­te pa­yı var. Oy­sa De­mok­ra­tik ül­ke­ler­de, halk adı­na ve hal­kın pa­ra­sıy­la gö­rev ya­pan, tüm ku­rum/ ku­ru­luş­la­rın, as­li gö­re­vi hal­ka hiz­met­tir. An­cak bu hiz­met ger­çek­leş­ti­rir­ken de her ku­rum/ku­ru­luş, hiz­met alan­la­rın­da­ki, ye­rel, ulu­sal ve ulus­la­ra­ra­sı de­ği­şim ve ge­liş­me­le­ri ya­kın­dan ta­kip et­mek ve ic­ra­atı­na da yan­sıt­mak zo­run­da­dır. Çün­kü hal­ka ve ulu­sal ve ulus­la­ra­ra­sı alan­da­ki de­ği­şim ve ge­liş­me­le­re rağ­men, ül­ke­miz­de, ku­rum/ku­ru­luş­la­rın, ba­şa­rı­lı ol­ma­sı müm­kün de­ğil­dir.
Tür­ki­ye' de­ki tüm ku­rum/ku­ru­luş­lar, ulu­sal ve ulus­la­ra­ra­sı alan­da­ki de­ği­şim ve ge­liş­me­le­rin çok ge­ri­sin­de kal­dı­lar. Bün­ye­le­ri­ne, "Ar. GE" bi­ri­mi ku­ra­rak hiz­met­le­ri­ni ge­liş­tir­me­dik­le­ri gi­bi sor­gu­la­ma­dı­lar. So­nuç­ta da bu­gün­kü, ar­zu edil­me­yen tab­lo­yu ya­rat­tı­lar.
Oy­sa top­lum­da olu­şan kri­tik, risk­li, teh­li­ke­li bir sü­reç­te, mev­cut so­run­la­rı çö­ze­cek olan­lar, bu ül­ke­nin ku­rum/ku­ru­luş­la­rı­dır. Ne var ki ku­rum/ku­ru­luş­lar, bir­bi­ri­ne gir­miş du­rum­da. Bir­bir­le­ri­ne kar­şı gü­ve­ni de yok. İd­di­alar, se­nar­yo­lar, bel­ge­ler or­ta­lık­ta uçu­şu­yor. MİT, Em­ni­yet, Yar­gı, Si­lah­lı Kuv­vet­ler, bir­bi­ri­ni ra­kip ve teh­li­ke gö­rü­yor. Yar­gı ağır bir si­ya­si bas­kı al­tın­da ol­du­ğu­nu, her plat­form­da di­le ge­ti­ri­yor.
Hâl­bu­ki hiç­bir ül­ke­de, bu den­li ku­rum/ku­ru­luş­lar ara­sın­da gü­ven­siz­lik yok­tur. Ay­rı­ca tüm ge­liş­miş ül­ke­ler, özel­lik­le de ku­rum/ku­ruş­la­rı, baş dön­dü­rü­cü bir hız­la de­ği­şi­yor Bu de­ği­şi­min mo­to­ru bi­lim ve tek­no­lo­ji­dir. Bi­lim ve tek­no­lo­ji­ye ha­kim olan­lar, re­fah, kuv­vet ve iti­ba­ra sa­hip ol­mak­ta­dır­lar.
Tür­ki­ye ise hız­la, oto­ri­ter ve sta­tü­ko­cu top­lum ol­ma yo­lun­da hız­la iler­li­yor. Ha­la ku­rum­lar­da­ki ça­lı­şan, bir­çok yö­ne­ti­ci ve per­so­ne­lin ka­fa­sın­da, hiz­met de­ğil ide­olo­ji var. Son yıl­lar­da ise et­nik ve din­sel ide­olo­ji hız ka­zan­dı. Bu du­rum ül­ke ge­ne­lin­de ve ku­rum/ku­ru­luş­la­rın bün­ye­sin­de, si­ya­si din­sel ve et­nik nef­re­ti kö­rük­le­di. Oy­sa ge­le­cek ne­sil­le­ri ve ku­rum/ku­ru­luş­la­rı­mı­zı, si­ya­si, din­sel ve et­nik nef­ret­ten arın­dır­mak zo­run­da­yız.
Ço­cuk­luk yıl­la­rın­da bü­yük­le­ri­miz, "OKUL, KIŞ­LA ve CA­Mİ­YE si­ya­set so­kul­ma­ma­lı der­di. An­cak bu dü­şün­ce, geç­miş­te kal­dı. Bu­gün ül­ke­miz­de, ai­le, kış­la, okul, ca­mi ve ad­li­ye gi­bi, ku­rum­la­ra, si­ya­set, ide­olo­jik ve et­nik dü­şün­ce gir­di ve bu ge­liş­me­ler ku­rum­la­rı da tar­tı­şı­lır ha­le ge­ti­ril­di. Oy­sa dev­le­ti ve top­lu­mu var eden ku­rum/ku­ru­luş­la­rın üze­rin­den ya­pı­lan si­ya­set, mil­le­te ya­pı­la­bi­le­cek en bü­yük kö­tü­lük­tür. Türk mil­le­ti, ya­kın geç­mi­şin­de ca­mi, kış­la, okul ve ad­li­ye­ye si­ya­set so­kul­ma­sı­nın be­de­li­nin çok ağır öde­di. Geç­miş­te ide­olo­ji ve si­ya­se­tin kış­la­ya so­kul­ma­sı ile Bal­kan har­bi ve ül­ke­le­ri kay­be­dil­di. Si­ya­se­tin okul­la­ra gir­me­si ile 1980 ön­ce­si­nin ide­olo­jik te­rör­de ya­şa­nan­lar or­ta­da. 31 Mart­lar, Şeyh Sa­it­ler ve Me­ne­men ola­yı, di­nin si­ya­se­te alet edil­me­si­nin bir so­nu­cu ol­muş­tur
Çağ­daş de­mok­ra­si­ler­de si­ya­se­ti, " Ku­rum/ku­ru­luş­lar " de­ğil, par­ti kim­li­ği ile ör­güt­le­nen yurt­taş­lar ya­par. Yi­ne de­mok­ra­si­ler­de, ku­rum/ku­ru­luş­lar, si­ya­se­tin için­de ola­maz­lar. Ay­rı­ca in­san­lar si­ya­set­çi olur ama dev­let ada­mı ol­maz­lar. Çün­kü dev­let ada­mı ül­ke­mi­zin ge­le­ce­ği­ni gö­rür­ler, dış et­ki­ler­le yön­len­di­ril­mez­ler ve yö­ne­til­mez­ler. Ül­ke men­fa­at­le­ri için, ül­ke­nin ira­de­si­ne, uy­gun ta­vır­lar ser­gi­ler­ler.
Şu bir ger­çek ki ül­ke­miz­de ku­rum/ku­ru­luş­lar, özel­lik­le de si­ya­set, yar­gı, TSK, Po­lis ve TİM ara­sın­da­ki ça­tış­ma ve gü­ven­siz­lik, ül­ke­mi­ze ge­ri dö­nü­şü ol­ma­yan za­rar­lar ve­ri­yor. Tür­ki­ye' nin de ade­ta do­ku­su ve gen­le­ri de­ğiş­ti­ri­yor. Mev­cut sis­te­mi de çö­ker­ti­yor. .
Ay­rı­ca ül­ke­miz­de­ki so­run­la­rı, çö­ze­cek olan da an­cak ve an­cak bu ül­ke­nin ku­ru­luş/ku­rum­la­rı, özel­lik­le­de halk­tır. Çün­kü de­mok­ra­si­ler­de so­run­la­rın çö­zü­mü hal­kın elin­de­dir. Ül­ke­miz­de ku­rum/ku­ru­luş­lar ve hal­kı­mız, kar­şı­lık­lı gü­ven duy­maz­lar­sa, bir­bir­le­ri­ni risk ola­rak al­gı­la­ma­ya baş­lar­lar, sis­te­min çö­züm üret­me ye­te­ne­ği za­afa uğ­rar ve bu ül­ke adı­na se­nar­yo­la­rı hep dı­şa­rı­da ya­zar­lar ve dı­şa­rı­da ha­zır­la­dık­la­rı se­nar­yo­la­rı ül­ke­miz­de uy­gu­lar­lar. Ni­te­kim de ya­zı­yor ve uy­gu­lu­yor­lar.
Tür­ki­ye, ku­rum/ku­ru­luş­lar ara­sın­da olu­şa­na gü­ven­siz­li­ği or­ta­dan kal­dır­mak, ge­liş­tir­me ve güç­len­dir­me ça­ba­la­rı­nı da ar­tır­mak zo­run­da­dır. Hat­ta ye­ni baş­tan ve kök­ten, "RE­OR­GA­Nİ­ZAS­YON" a, git­me­le­ri za­ru­ri gö­rül­mek­te­dir. Ku­rum/ku­ru­luş­lar, özel­lik­le de Sİ­YA­SET, MİT, TSK, EM­Nİ­YET TEŞ­Kİ­LA­TI ve YAR­GI, bu önem­li de­ği­şim fır­sa­tı­nı ya­ka­la­ya­ma­dı­ğı tak­dir­de, hiç şüp­he­siz ge­le­cek­te ül­ke­miz, da­ha bü­yük so­run­lar­la kar­şı kar­şı­ya ka­la­cak ve git­tik­çe ağır­la­şan yü­kü de ta­şı­ya­ma­ya­cak ha­le ge­le­cek­tir. O ne­den­le de hal­kı­mız, si­ya­set ve si­ya­set dı­şı ku­rum­lar, bir an ön­ce iş­bir­li­ği yap­ma­sı, kar­şı­lık­lı en­di­şe ve kay­gı­la­rı da or­ta­dan kal­dır­ma­la­rı gerekir.

Haberleri