TARAFTARIN GÜCÜ

Bu sezonun ilk 4 haftasında ortaya koyduğu futbol felsefesi nedeniyle Skibbe’den ümitliydim. Ancak son haftalarda ki oyuncu tercihleri, taktik ve oyun anlayışı ile kendini inkar eden Alman hoca bu kulüpte ki istikbalini de kaybetti.Öncelikle...

Bu sezonun ilk 4 haftasında ortaya koyduğu futbol felsefesi nedeniyle Skibbe'den ümitliydim. Ancak son haftalarda ki oyuncu tercihleri, taktik ve oyun anlayışı ile kendini inkar eden Alman hoca bu kulüpte ki istikbalini de kaybetti.
Öncelikle dün taraftara yön verenlerin oklarına baktım da, yaylarını kim geriyorsa, Eskişehirspor'un Manisa karşısında aldığı yenilginin baş mimarı onlar.
Maçın tekniğini taktiğini bir kenara bırakın. Zaten futboldan başka her şeye benziyordu. Kaybetmek adına her şey hazırdı dün Atatürk stadında. Asıl önemli olan rakiplerin korkulu rüyası olan Eskişehirspor taraftarının gücünü dün bir kez daha gördük. Hemde kendi takımını nasıl kötürüm hale getirirken.
Bazıları amaçlarına ulaştı ama olan Eskişehirspor'a oldu..
Taraftarın yaptığı protesto aslında kulübün geleceği adına duyulan kaygıdan kaynaklıydı. Başta Başkan Halil Ünal olmak üzere yönetimin kendi içinde vicdan mahkemesi yapmasının zamanı gelmiş. Taraftarın bu sezondan ve hatta Eskişehirspor'un geleceğinden umudunu kesmesi de, sebepsiz değil!
Kulübün geleceği adına hiçbir icraata imza atmayan bu yönetim, gazetelerde ki amigolarına rağmen gördük ki inandırıcılığını da kaybetmiş.
Tribünde çok güzel bir pankart açtı taraftar. Gerçek taraftarlığı anlatır cinstendi.
'Skor taraftarı değiliz. Hizmet yada istifa et!'
Ama geçen yılı ve bu sezon başını hatırladım da kafamda çok sayıda soru işareti oluştu.
4 yıldır aynı başkan ve icraatları ortadayken. Peki neden bu zamana kadar beklendi.
Takımın taraftara en ihtiyacı olduğu dönemde protestonun yeri ve zamanımıydı. Geçen sene bunun bir benzerini Gaziantep maçında yaşamışken, niye aynı olay tekrarlandı. Dün kim kazandı bilmiyorum ama tek kaybeden varsa o da Eskişehirspor'du.
Başkan Ünal ve yönetimine yapılan protestoya öncülük edenler; geçen sezon Fenerbahçe maçında tribünlerde suskun kalan, Trabzon karşısında ise alınan beraberliğe şampiyon olmuşçasına sevinenler değil mi?
O günlerde yaşanan yanlışlıklar nedeniyle bugünlerde kaç kişi demir parmaklıklar arkasında.
Bunları görürken nerdeydi akıllar?
Etik değerler nerdeydi?
Nerdeydi Eskişehirspor ruhu?
Niye hiç ses çıkmadı?
Peki ya şimdi ne değişti?
46.yıl kutlamalarını hatırladım bir anda.
Taraftar tarafından her alanda yerden yere vurulan Halil Ünal'ın yine aynı taraftar tarafından 'Büyük Başkan' tezahüratları ile karşılanmasını hiç ama hiç unutmadım. İnsanlar nasılsa, yönetenlerde öyle oluyor ne yazık ki!
Ne yazık ki öz değer yok olurken, yükselen değer iki yüzlülük, alçaklık ve menfaat oluyor.
En doğru gerçek ise yalan!
Bu ülkede yöneticiliğin bir koyup bin alma metodu haline geldiğini ve transferde harcanan paraların kulüpten çıkıp, yöneticilerin cebine döndüğünü herkes bilir.
Sonuçta olan hep kulüplere ve taraftara olur.
Eskişehirspor'da bunları yıllarca yaşadı. Niye hiçbir zaman ses çıkmadı.
Gerek mi yoktu?
Taraftar bu kulüpte bir şeyleri değiştirmek istiyorsa yeri ve zamanını iyi seçmeli. Eskişehirspor takımı Manisa maçında yaşananların üstesinden gelebilir mi bilemiyorum. Bildiğim tek gerçek var. Yıllardır tribünlerde hissetmediğim bu kötü hava sürer ise Eskişehirspor'u kimse kurtaramaz. Bu nedenle kulüpte yönetiminden teknik heyetine, futbolcusundan taraftarına ve medyasına kadar herkes kendisine çeki düzen vermeli. Çünkü başka Eskişehirspor yok!

Haberleri