TAŞERON OLMAK!

Türkiye’ de iktidarlar, muhalefeti ve kamuoyunu yeteri kadar bilgilendirmediği için, icraatlarına sürekli kuşku ile yaklaşıldı. En önemlisi de tartışma ortamı yaratarak, ülkeye vakit kaybettirdiler. Nitekim CHP Genel Başkanı...

Türkiye' de iktidarlar, muhalefeti ve kamuoyunu yeteri kadar bilgilendirmediği için, icraatlarına sürekli kuşku ile yaklaşıldı. En önemlisi de tartışma ortamı yaratarak, ülkeye vakit kaybettirdiler. Nitekim CHP Genel Başkanı Sayın KILIÇDAROĞLU, nun Suriye- Türkiye ilişkileri açısından yeteri bilgiye sahip olmadığı için, "TAŞERON" sözcüğü kullanmıştı. Hükümetten sert tepki geldi. Bunun üzerine Sayın KILIÇDAOĞLU, devletlerarası taşeronluk sözleşmesi olamayacağını, devletlerin kendi kendilerini, bu duruma düşürmesinin söz konusu olduğunu söyledi.
Türkiye, Sayın KILIÇDAROĞLU 'nun düşündüğü gibi, Suriye krizinde, taşeron olur mu zaman gösterecektir. Başbakan Sayın ERDOĞAN' ın, 'Sabrımızın sonuna geldik' ve 'Suriye bizim iç meselemizdir' sözlerinden, dünya basınının çıkardığı sonuç," Türkiye Suriye'ye müdahale etmeyi düşünüyor, hatta müdahale edecek' şeklindedir.
Ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, Türkiye'den Suriye konusunda gelen son açıklamalarla ilgili olarak, "Türk sabrının giderek tükeniyor olması bizim için sürpriz değil" sözleri, dikkat çekici olduğu kadar düşündürücüdür de.
Batı ülkelerinin, bu tür senaryolara, yabancı değiliz. Çünkü Batı ülkeleri, bunu hep yapıyor. Çanakkale savaşında, Türklere karşı, "ANZAKLARI" , İstiklal savaşında da "YUNANLILARI" taşeron olarak kullandı. O nedenle de Türkiye, Batı ülkelerinin bu tür oyununa gelmemelidir.
Aslında önce Irak, daha sonra Libya, Tunus, Mısır ve Suriye'deki olaylar önceden planlanmış senaryolardır. Bu senaryonun içinde, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya, hatta Türkiye ' de var.
Nitekim ABD'de, aylık "The Atlantic Monthly" dergisi, Ocak-Şubat sayısında, parçalanmış Ortadoğu'nun, nasıl bir hal alacağını kapak konusu yaparak tartışmaya açtı. "Irak'tan Sonra" başlığını atan derginin, kapağındaki Kürdistan haritası, Türkiye'nin Doğu Karadeniz sınırına kadar uzanıyor.
Ayrıca Goldberg, Akdeniz'den İndus Nehri'ne kadar uzanan, bölgedeki bütün ülkelerin sınırlarının tartışmalı olduğuna dikkat çekti ve "Wilson Beyannamesi"nin 12. maddesinde Kürtlere bağımsızlık sözü verildiğini hatırlattı.
BOP ve Kuzey Afrika Projesi, aslında bir stratejidir. Bu strateji aşamalı olarak gerçekleştirilecektir. Bu stratejinin, gerçekleşmesi için, yıllardır PKK, Türkiye'ye karşı baskı unsuru olarak kullanılıyordu, Gelecekte de Ermeni sorunu, Irak'ın parçalanması veya "KÜRT DEVLETİ", ABD tarafından, şantaj ve baskı unsuru olarak kullanılabilir.
Ayrıca ABD' nin, BOP ve Kuzey Afrika Projesi'ndeki esas hedef, bu bölgelerdeki, devletlerin bölünmesini veya federal bir yapıya kavuşturulmasını hedefliyor. Ancak ABD bunu aşamalı olarak gerçekleştirmek istiyor. Projenin gerçekleşmesi için, önce projeye engel olabilecek, ülkelerin önüne baskı unsuru olabilecek senaryolar koyuyor.
Maalesef, Türkiye' yi, yöneten siyasi irade, tehlikenin hala farkında değildir. Başbakan Sayın R.Tayyip Erdoğan, geçen dönem, ABD' de yaptığı bir basın toplantısında, Türkiye'nin, Büyük Ortadoğu Projesi'nde, ABD ile Türkiye' nin stratejik ortak olduğunu bizzat açıkladı. BOP' un, merkezi olarak da, Diyarbakır' ın düşünüldüğünü de söylemişti
Türkiye'yi önümüzdeki yıllarda, bekleyen diğer önemli bir tehlikede, federal sistem tartışmaları olacaktır. Federal sistemde AKP, kararlı gibi görünüyor. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Milli Savunma Bakanlarından, Vecdi Gönül, Tekirdağ'da katıldığı bir açılış töreninde, eyalet sistemine ve Amerika'ya övgüler dizdi. AKP'li Bakan, ABD'nin eyalet sistemi uygulamasında, Osmanlı Devleti'nden esinlendiğini söyledi. Bu proje hayata geçtiğinden, İstanbul'daki Patrikhane Vatikanlaşma yönünde önemli adımlar atacak, Ermeniler dünyada ve Türkiye'de, yeni mevziler kazanacaktır.
Türkiye'deki bu teslimiyetçi politikalar, özellikle de AB'nin ve ABD'nin dayatmaları haklı olarak, milliyetçi duyguları, geliştirmeye başladı. Şer odakları, bundan rahatsız oldular, etnik milliyetçiliği tahrik edip, çatışma ortamına sürüklemek istiyorlar. Bunu sağlamak içinde, geçmişte, Balkanlarda olduğu gibi, etnik milliyetçilik tahrik ediliyor. Özellikle de Kürt milliyetçiliği üzerinden, Kuzey Irak'ta oluşan yapıyla, bu bölgede, ekonomik hâkimiyet bölgesi oluşturmak isteniyor. Türkmenlere yönelik baskılar ise artarak devam ediyor.
ABD, Büyük Ortadoğu Projesi ile Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya'da kendisine rakip olacak, ülkeleri bölüp parçalayarak, bir gücün yükselmesini önlemek, "Askeri-teknoloji" gücüne güvenerek de bu bölgelerdeki, petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinde denetim kurmak istiyor.
Hala bu gerçeği göremeyen politikacılar varsa ne denebilir ki?

Haberleri